Paylaş
Bunlar dünyanın en romantik beş restoranı...
Aslında liste giderek uzuyor, ama en popüler beşi bu...
Paris, Santorini ve Roma’dakileri biliyorum.
Daha doğrusu “Yerlerini göster” deseler, gözüm kapalı gider bulurum.
Ancak hiçbirinde yemek kısmet olmadı.
Çünkü, bu restoranlarda yer bulmak neredeyse imkansız...
Hele aynı gün gidip, “Yeriniz var mı?” dediğinizde, restoranın yöneticisi size bir garip bakıyor.
Yüz ifadesinden anlıyorsunuz ki, yanlış bir soru sormuşunuz.
Asıl soru şu olmalıydı çünkü...
“Kaç hafta sonra yer bulabilirim...”
Şaka değil...
Gerçek, aynen böyle...
Hatta Londra, Paris ve New York’taki romantik restoranlar için birkaç ay öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.
“Bu kadar da olur mu” demeyin, oluyor.
Her gittiğimde deniyorum, internete girip yer ayırmaya çalışıyorum.
Her seferinde o kentte bulunduğum günlerin çok ötesine bir tarih alabiliyorum.
New York’taki Scalini Fedeli Restoranı’na da bir deneme yaptım.
Aldığım cevap şuydu...
“27 Ocak Cuma günü saat 19.30’da bekliyoruz...”
Bunlar tematik, dekorasyonlarıyla ünlü, yemekleriyle ünlü restoranlar...
Emin olun, bu saydığım merkezlerde bunlardan yüzlercesi var.
Ve bu dünyaca bilinen restoranlarda, artık Tük şaraplarını da görebiliyoruz.
Bu sektör bütün zorluklara, yüksek vergilere rağmen müthiş bir başarı öyküsü yazıyor.
Londra’daki Clos Maggiore’da Sevilen’in üç kırmızı şarabı mönülere girdi. Bu haberi geçen hafta köşemde yazmıştım.
New York’a giderken, Enis Güner’e “Scalini Fedeli Restoranı’na uğrayıp şarap mönüsüne bakacağım” demiştim.
Dediğim gibi sadece bakabildim, ama yemek yiyemedim.
Ama şunu söyleyebilirim ki...
Londra’da Clos Maggiore’da olan, New York’ta Scalini Fedeli’de de olur.
Bu arada...
Enis Güner, geçen aylarda Amerika’da çok özel bir kokteyl verdi. Bu kokteyl, Sevilen’in New York’taki bürosunun açılışı şerefine verilmişti.
İyi sonuçlar da gelmeye başladı.
Madison Avenue’de bulunan İtalyan Restoranı Bar İtalia’da da artık Sevilen’in şarapları yer alacak.
Müdavimleri arasında kimler mi var?
Vera Wang, Dennis Basso, aktör Chris North (Mr. Big), Star Jones ve Hellen Mirren...
Bar İtalia’da Sevilen şarapları için “Turkish Wine” başlığıyla özel bir yer açıldı.
Bunlar güzel haberler, iyi gelişmeler...
Bir yol açıldı mı, gerisi de gelecektir.
Kemeraltı’nı yeniden keşfetme zamanı
Arada aklıma geliyor, Kemeraltı’na gitme zamanı diye... Dün öyle yaptım, İkiçeşmelik’ten diklemesine Kemeraltı’na doğru indim. Doğru Abacıoğlu Hanı’na... Buranın eski halini hatırlıyorum da içler acısıydı. Hem Muzaffer Tunçağ, hem de Hakan Tartan’ın hanın bugünkü haline gelmesinde çok büyük emekleri var. Yani Konak Belediyesi burada örnek bir proje yürüttü. Bunun da karşılığını aldı. Abacıoğlu Hanı projesi, Brüksel’de bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Philippe Rotthier Avrupa Mimarlık Yarışması’nın ödülünü aldı.
Hatırlayacaksınız, Kadir İnanır’ın da içinde yer aldığı “İzmir Çetesi” dizisinin çekimleri burada yapıldı. O günden sonra da buraya gelen ziyaretçi sayısı epeyce arttı.
Ben ne mi yaptım?
Abacıoğlu Hanı’nın gerçek sahipleriyle, oraya hayat veren esnafıyla oturdum, biraz sohbet ettim.
Hem eski İzmir’i hatırladık, biraz da Kemeraltı’nın geleceği üzerine sohbet ettik.
Bunlardan biri Edip Şen’di. Edip Şen’in hayatı neredeyse Kemeraltı sokaklarında geçmiş, Almanya’da, İsviçre’de saatçilik yapmış, ama yine de İzmir’i unutamayıp geri dönmüş.
O gün bugündür, Kemeraltı’ndan ayrılmıyor. Çok doğru şeyler anlattı.
Diyor ki...
“Kemeraltı’ndaki havralar başka nerede var. Müthiş bir tarihsel mirasın üzerinde oturuyoruz, ama biz bunun kıymetini bilmiyoruz. Buranın restorasyonunu bir an önce yapmalıyız ve Kemeraltı’nı sadece gündüzleri değil, gece de yaşatır hale gelmeliyiz. Eskiden Beyoğlu’na akşamları girilemezdi. Oysa şimdi Nevizade sokak etrafında onlarca, yüzlerce restoran oldu. Bu sayede Beyoğlu yeniden hayat buldu. Kemeraltı da neden böyle olmasın...”
Aynı fikirdeyim.
Böyle bir yer, örneğin Paris’te olsa, Amsterdam’da olsa, Roma’da olsa Kemeraltı bu haliyle bırakılır mıydı?
Ben de Abacıoğlu Hanı’nın esnafına Atina’daki Pisiri modelini anlattım.
Atina’nın en işlek yeri Sintagma Meydanı’nın tam karşısında olan Pisiri’ye birkaç yıl öncesine kadar geceleri girmek mümkün değildi. Ama Atina Belediye Başkanı, buraya bir proje hazırlattı.
Bu tarihi bölge yeniden restore edildi, restoranlar, kafeler ve mağazalarla burası adeta yeniden yaratıldı.
Yolu Atina’ya düşenler mutlaka gidip bir Pisiri’yi görsünler.
Eminim içlerinden, “Kemeraltı’na ne kadar çok benziyor. Kemeraltı da böyle olabilir” diyeceklerdir.
Bir şey daha yapın.
Arada Kemeraltı’na gidin, orada yemek yiyin, bir kahve için, biraz vakit geçirin.
Eminim çok mutlu olacaksınız.
Ben öyle yapıyorum.
Arada küçük kaçamaklar yapıp, bir, iki saat kayboluyorum.
Bu bana çok iyi geliyor.
Paylaş