Paylaş
İstanbul’a sık gidiyorum da; Ankara’ya yolumuz pek düşmüyor.
Aralıklı gidince de gelişmeleri insanın dikkatini daha çok çekiyor.
Başkent olunca devlet de yatırımların arkasında oluyor.
Çevre yolları kenti dört bir taraftan kucaklamış; gecekondular kentsel dönüşüme sokulmuş, Çukurambar ve Çayyolu şehrin yeni cazibe merkezi haline gelmiş, alışveriş merkezlerinin de rezidansların da sayısı epeyce artmış.
Metro gibi kent ulaşımını ilgilendiren önemli projelerde devletin desteği mevcut...
Böyle olunca altyapı problemleri daha hızlı ve daha köklü bir şekilde halloluyor.
Kentlerimiz gelişiyor, ama siyaset alışkanlıklarımız değişmiyor.
Neyi mi kastediyorum?
24 saatten biraz fazla kaldığım Ankara’da siyaset dışında bir şey konuşulmuyor.
Varsa yoksa hükümet, varsa yoksa muhalefet...
Belki de İzmir’i, Ege’yi farklılaştıran bu...
Siyaset gündemimizin birinci maddesi değil ve hiçbir zaman da olmadı.
Her fırsatta yazıyorum.
Hayat siyasetten ibaret değil...
Ve mümkünse siyaseti günlük hayatımızdan bir süreliğine çıkarmamız gerekiyor.
Bir buçuk yılda dört seçim yapmış bu ülkenin vatandaşları, siyasetin o ağır gündeminden çok yoruldular.
Ve seçimsiz geçecek dört yılda mümkünse günlük hayatlarına devam etmek istiyorlar.
Bu uygulama Türkiye’ye yayılsın
Ankara’da gittiğim restoranların masasında şu mesajı gördüm.
“Artan yemeklerimize lütfen kürdan atmayalım. Sevimli dostlarımızla paylaşacağız...”
Diğer masalara baktım; hemen herkes bu mesaja uygun hareket etti.
Restoranın sahibiyle konuştum.
Ayrıştırdıkları yemekleri her gece belediyeden gelen bir kamyona teslim ediyorlarmış.
Belediye de bunu barınaklara gönderiyormuş.
Sokak hayvanlarımızla ilgili bu uygulama sadece Ankara’da kalmamalı, bence tüm Türkiye’de uygulanmalı...
Hayvan hakları konusunda beni takip edenler ne kadar hassas olduğumu bilir. Ancak şunu da söylemeliyim.
Bu konuda hem yasal, hem de uygulamada radikal tedbirlere ihtiyacımız bulunuyor.
Sokaktaki hayvan nüfusunun düşünülenin çok üzerinde olduğunu yetkililer söylüyor.
Barınakların sayısını artırmalı ve bu hayvanları sahiplendirmeliyiz.
Başka çözüm yok anlayacağınız.
Körfez geçişini yapalım
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Körfez Tüp Geçiş projesinin yakında kamuoyuyla paylaşılacağını söylüyor.
İzmir’de birçok projeye bugüne kadar itirazlar geldi.
Ben de bazı odaları, dernekleri bu konuda açıkça eleştirdim.
Ancak Tüp Geçiş konusunda genel bir konsensüs olduğunu görüyorum.
Körfezi boydan boya geçmek yerine kent merkezini py - pass edecek bu yatırımın İzmir için önemli olduğunu düşünüyorum.
Elbette görüşler olacak, eleştirenler de çıkacaktır.
Ama bu projenin yöntemi ve proje detayları hariç çoğunluk yatırımın yapılmasından yana gözüküyor.
Belki bu sefer şöyle bir yol izlenebilir.
Sonradan gelebilecek itirazları önlemek adına sırf bu proje için bir çalıştay yapılıp, süreçlere tüm odaları ve ilgili kurumları dahil edebiliriz.
Çünkü projelerin mahkemeye götürülüp sonuçlarını almak İzmir’e hem kaybettiriyor, hem de kentteki heyecanı azaltıyor.
Tüp ya da köprü; teknik şartları bilemem.
Ama projeyi yapalım...
Ve Karşıyaka
Pınar Karşıyaka’dan beklenti çok daha yüksekti. Hadi diyelim; takımın neredeyse tamamı değişti ve üst üste gelen başarılarla basket kulübünün bir kredisi var. Peki futbol takımına ne diyelim?
Bu tabloyu Karşıyakalılar hak ediyor mu?
Paylaş