Paylaş
Bu yıl CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuk konuşmacıydı.
Toplantının başında ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer çok güzel bir konuşma yaptı.
Genel bir konuşmaydı.
Türkiye’nin büyümesi, değişimi, gelişmesi için önce sivil toplum örgütleri için bir özeleştiri yaptı. Sonra da parti ayrımı gözetmeksizin siyasette uzlaşma, fikir birliği, toplumsal konularda birliktelik beklentilerini sıraladı.
Ve dedi ki;
“Değişime belki de ilk önce siyasetçilerimizin siyaset yapma biçimlerinden başlanılması gerekiyor. Siyasetçiler genelde temkinli hatta taktik bir anlayış içerisinde, gerçek fikirlerinden ziyade seçmenlerine ters gelmeyecek söylemleri kullanıyorlar. Sanki kediye kedi demek siyasetin alfabesine aykırıdır, risklidir. Böyle olunca kitlelerin nabzına göre şerbet verildiği zannedilirken rasyonalite iskelesinden kopuluyor ve sahiciliklerini kaybediyorlar. Bu tutum her görüşten siyasetçi için çok büyük ölçüde geçerlidir. Yalın gerçekler, vicdan, evrensel değerler, olması gerekeni açık olarak işaret etse de netameli alanlara girmek tehlikeli ve yasaktır. Fikren, fiilen, saklanmadan, sakınmadan, dürüst demokrat olmanın siyaseten kaybettireceği kanaati hakimdir.
Özetle... Kendi doğrusunu değil, evrensel demokrasinin gereklerini savunan, huzurlu, barışçıl bir ülke düşleyen bir siyasetçi kalitesi, bu ülkenin aydınlık yüzü olan İzmirlilerin beklentisidir.”
Her fırsatta yazıyorum.
Türkiye olduğu yerden daha ileride olabilir, daha fazlasını yapabilir.
Bunun için her türlü şart mevcut, potansiyelimiz de, insan kaynağımız da mevcut.
Yapılması gereken tek şey demokrasimizi güçlendirmek, ekonomimizi büyütmek.
Bu da öncelikle siyasete, siyasetçiye; sonra da sivil topluma düşüyor.
Güzel bir jest olmuş
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yanına CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, Genel Başkan Yardımcıları Ali Öztunç ve Ahmet Akın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ı alarak Aziz Kocaoğlu’nu Çeşme’deki evinde ziyaret etti.
Aziz Bey’in bu ziyaretten çok memnun olduğu söyleniyor.
Bence de güzel bir jest olmuş.
Hayatı manalandırmak için
GEÇENLERDE Mehmut Cengiz ile konuşurken Aşkım Kapışmak ile birlikte yazdıkları kitaptan bahsetti.
“Yaşamınızı değerli kılan Apostroflu diyaloglar... Değerli Yaşam...” kitabın ismi.
Mehmet Cengiz dedi ki;
“Değerinde yaşamak hayatı zor değil; gereksinimleri çaba ve samimiyet... Toplumu bireylerin oluşturduğunu, toplumu eleştirdiğimizde aslında kendimizi eleştirdiğimizi bilmeliyiz. Başkalarını suçlama kolaycılığına kaçmadan içimize bakabilirsek, inanın daha güzel bir çevrede ve toplumda yaşayacağız. Hayatı manalandırmak için hedefler belirlemeli. Lezzetli ve değerli hale getirmek için samimi bir şekilde çabalamalı.”
Ne kadar doğru...
Çoğu zaman hayatın değerli olduğunu bazı şeyleri kaybettiğimizde hatırlıyoruz.
Bazı şeyleri ertelemeyin; gerçekten ertelemeyin.
Benim gibi yapın örneğin...
Benim üzüntülerim kısadır; sevinçlerim de gereğinden biraz kısadır ama üzüntüleri hüzne dönüştürmemek önemlidir.
Kitabı okurken düşündüm.
Birkaç kelime bazen yan yana geldiğinde o kadar değerli oluyor ki...
Beğendiğim diyaloglar
MEHMET Cengiz demiş ki;
“Sıcağı sıcağına karşılık vermek değildir sevgi, karşındakini uzun vadeli düşünebilmektir...”
Aşkım Kapışmak da demiş ki;
“Sevginin kutlaması, azı çoğu olmaz. Sessizce yaşanır sevgi seyirci olmadan. Sadece iki tanığı vardır. Zaten sevgi onlardır...”
Yine Mehmet Cengiz söylemiş.
“Doğrular ve yanlışlar azaldıkça sınırsızlıklar içinde insanın karakteri zayıflıyor, kemiksiz hale varıyor.”
Aşkım Kapışmak, ilave etmiş.
“İnsan kendisiyle rekabet ettiği sürece başkalarından motivasyon beklentisi azalır. Zaten en önemlisi kendi içsel motivasyonundur. Hiç kimse başarısızlık için sana senin kadar zarar veremez...”
Paylaş