Sivil toplumda ilgi yetmez katılımcı olmak da lazım

Ama kendimize haksızlık da yapmayalım.

Çok önemli ilerlemeler de olduğunu görüyorum.

Bir kere Türkiye seçimlerini en demokratik yollarla yapan bir ülke... Sonuçlara küçük itirazlar olabiliyor ama geneline kimse bir şey demiyor, diyemiyor. Son 20 yılda neredeyse her yıl sandık başına giden bir ülkeden bahsediyoruz üstelik...

Genel seçimleri, yerel seçileri, referandumları sorunsuz yapabiliyoruz.

Aslında Avrupa’nın çok üzerinde katılım oranlarına da sahibiz. Son seçimlerde oranlar biraz düşse de yine de Avrupa’nın zirvesindeyiz.

Ancak bir gözlemim var.

Türkiye’nin siyasetine olan bu ilgi ve katılım; nedense meslek odaları, dernekler, sivil toplum da o kadar yüksek değil.

Bazı odaların seçimlerini üye sayısının yüzde 10’u, 15’iyle yaptığını görüyorum.

Türkiye’deki oda seçimlerinde katılımların yüzde 40’larda ancak olduğu kayıtlara geçiyor.

Bu hikaye sadece Türkiye'ye özgü değil. Avrupa'da da benzer durumlar yaşanıyor. Örneğin, Almanya'da küçük ve orta ölçekli işletmelerin bağlı olduğu ticaret odası seçimlerine katılım yüzde 30'larda kalıyor. Fransa'da ise bazı meslek odalarında bu oran yüzde 20'ye kadar düşebiliyor. Avrupa'nın farklı köşelerinde de meslek örgütlerinin seçimlerine olan ilgisizlik, demokratik süreçlerin işleyişinde büyük bir sorun teşkil ediyor.
Size yine Türkiye’den iyi bir örnek vereyim.

Türkiye'nin en büyük spor kulüplerinden biri olan Fenerbahçe, başkanlık seçimlerinde yüksek bir katılım oranı ile dikkat çekti.

Pazar günü Fenerbahçeliler yeni başkanını seçmek için sandık başındaydı.

Çok sıcak bir gün olmasına rağmen 27 bin kişi oyunu kullandı.

Bence Türkiye’deki sivil toplum hayatı için harika bir örnektir.

Kabul etmek lazım ki; iki başkan adayı da Türkiye’nin yakından tanıdığı isimler...

Aziz Yıldırım da, Ali Koç da iddialı karakterler...

Çok renkli bir kampanya yürüttüler; birçok proje ortaya koydular.

Yani seçmenleri için her türlü detay düşünülmüştü.

Belki de birçok STK için bu kampanya ve bu süreç örnek alınmalıdır.

Fenerbahçe kongresi için birçok şey söylenebilir.

Ama ben bir gazeteci olarak tribünlerin heyecanını, seçimlere katılımı demokrasimiz adına da önemli bir adım gibi gördüm.

Artık bu tonu bırakmanın zamanıdır

BİR şey daha...

Aziz Yıldırım ve Ali Koç arasında uzun bir süredir gergin bir süreç yaşandı.

Karşılıklı konuşmalar, yorumlar, iddialar devam etti.

Tabii suçlamalar da...

Seçim öncesinde de iki başkan adayı çok sert açıklamalar yaptılar ve adeta birbirlerini canlı yayında bir düelloya davet ettiler.

Hepimiz ekran karşına kilitlendik.

Canlı yayın da gergindi.

Seçim sonuçları açıklandıktan sonra Aziz Yıldırım ve Ali Koç birlikte fotoğraf verdiler.

Bununla da kalmadı; geleceğe dönük de birliktelik mesajları yayınladılar.

Bütün büyük kulüplerimiz için söylüyorum.

Siyasetteki gerginlik uzun bir süredir sporda da var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bir araya gelmeleri; ardından MHP lideri ile Özgür Özel’in buluşmaları ve alçak tondan mesajları iletmeleri bir rahatlama yarattı.

Kongre sonrası doğan hava da; en azından Fenerbahçe camiasındaki tansiyonu düşürmüş oldu.

Şimdi sıra futbolda makul bir noktada buluşmaktır.

Karşılıklı açıklamalar, iddialar inanın herkesi geriyor.

Ve bu büyük camialara yakışmıyor.

Bu arada Dursun Özbek’in bazı açıklamalarının Galatasaray’ın önde gelen isimlerinden de tepki aldığını duyuyor ve biliyorum.

Artık bu tonu bırakmanın zamanıdır.

Bazı konuları daha

yeni konuşuyoruz

EVET, sıcak...

2024'ün haziran ayında, dünya genelinde rekor sıcaklıklar kaydediliyor. Normalde temmuz ve ağustos aylarına özgü sıcaklıkları erkenden deneyimlemeye başladık. Bu beklenmedik sıcak dalgaları, sadece termometreleri değil, aynı zamanda küresel iklim değişikliği konusundaki endişeleri de yükseltiyor. Bazı şehirler bu durumu fark edip önlemlerini çoktan almış durumda.

Örneğin yenilenebilir enerji devrimi yapan Freiburg...

Almanya'nın güneybatısında yer alan Freiburg, enerji ihtiyacının yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan karşılıyor.

Japonya'nın başkenti Tokyo, yoğun nüfusuna rağmen yeşil alanlarını artırmak ve enerji verimliliğini yükseltmek için yenilikçi çözümler geliştirdi. Şehir yönetimi, binaların çatılarını yeşil alanlarla kaplayarak hem ısı adası etkisini azaltmayı hem de biyoçeşitliliği artırmayı hedefledi.

Örneğin Hollanda'nın liman şehri Rotterdam, deniz seviyesinin altında bulunması nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerine karşı özel bir hassasiyet taşıyor. Şehir, yıllar önce “Climate Proof” projesini başlatarak su yönetimi ve iklim adaptasyonu konularında öncü adımlar attı.

Ve Paris... “Paris İklim Anlaşması” nın da etkisiyle karbon emisyonlarını sıfıra indirmeyi hedefleyen iddialı bir plan başlattı.

Yine hatırlatayım.

Bu konuları yeni konuşmaya başladık.

Ve çok geç kaldık.