Paylaş
Zeynep Hülagü’yü de eğitim sektörü çok iyi bilir. Çalıştığı kurumlara hep katkı sağlayan, sektörü büyüten isimlerden biridir.
Kızları Nilipek’i çok küçükken tanıdık, sevdik.
Yıllar geçti, genç kız oldu, üniversite okumak için İstanbul’a Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’ne gitti. Sonra Hollanda’daki Maastricht Üniversitesi’nde Biyolojik Psikoloji’yi bitirdi.
Bu arada müzik hep hayatında oldu. Farklı gruplarda yer aldı ve bir gün solo bir albüm çıkardı.
“Sabah...”
Herkesin sabahı farklıdır.
Nilipek’in tarifi şöyleydi;
“Sabah aslında tedirgin gecelerle; konuşulamayan, kelimelere dökülemeyen, ama neredeyse dokunabileceğiniz kadar varlığını hissettiren sıkıntılarla ilgili. Dile gelemiyor olması sıkıntıyı daha da büyütüyor, öyle ki sıkıntının somut, soyut tüm sebepleri bile bizimle birlikte korkuyor. Ve aslında bundan kurtulmaya dair tek umut bazen günü kapatmakta, yorganın altına saklanıp uyumakta ve sabaha ulaşmakta oluyor.”
Özgün bir anlatımdı, Nilipek’in müziği de öyleydi.
“Bir Aşk İki Hayat” çok tuttu; diğer film ve dizi müzikleri de...
“Son mektup” herkesin dilindeydi.
Benim de dinlediğim ve sevdiğim müzikler arasında oldu her zaman...
Böyledir...
“Erol’la Zeynep’in kızı Nilipek” denirken; şimdi “Nilipek’in anne babası” denmeye başladı.
Arçelik bu sene farklı geçen Anneler Günü için Nilipek ve annesinin rol aldığı yeni reklam filmini yayınladı.
Ve ben de üçünü iyi tanıyan biri olarak pür dikkat izledim.
Yetmedi Arçelik’in sitesine girerek bir kez daha izledim.
“Sevgi var, mesafe yok” mesajı vardı filmde...
İstanbul’da yaşayan Nilipek, bu yıl Anneler Günü’nde uzak kaldığı İzmir’deki annesine kendi elleriyle bir sürpriz hazırlıyor. Nilipek’in “Senden Uzakta” şarkısı da fonda çalıyor.
Reklam filmi neyse gerçek hayatları da öyledir Hülagü’lerin...
Gerçekten de ilginç bir dönemden geçiyoruz.
Pandemi hiç hayal etmediğimiz bir dünyayı önümüze koydu.
Hepimizin öğreneceği çok şey var.
Ama maskesiz sokağa çıkmadığımız, mesafeli olduğumuz şu günlerde bu film bana iyi geldi.
Hele tanıdıklar olunca...
Mesaj da “sevgi var, mesafe yok” olunca daha çok sevdim.
Şu sosyal medya
YA arkadaş...
Bilgisayarının başına geçince başka biri oluyorsun.
Bir cümleden bambaşka bir yere gidip, sonra da geri dönemiyorsun.
Okuduğunu anlamıyorsun, zaten anlamak istemiyorsun.
Klavye önünde cesur yürek olurken, insanın karşısına geçince kuzu bile olamıyorsun.
O yüzden;
Elbette sosyal medyasız kalma ama buradaki ruh haline göre de hayatını şekillendirme, diyorum.
Ve arada sosyal medya detoksu öneriyorum.
Anketlerin aksine
farklı görüşteyim
HARVARD Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, çalışanların yüzde 81’i ya ofise geri dönmek istemiyor ya da esnek bir çalışma programı tercih ediyormuş. Yüzde 27’si tam zamanlı olarak uzaktan çalışmak istediğini söylemiş.
Araştırmaya göre ofise iki ya da üç gün gitmek isteyenlerin oranı ise yüzde 61’miş.
Önce sağlık diyenlerin oranı da yüzde 71 olmuş.
Katılımcıların sadece yüzde 18’i tam zamanlı çalışmayı benimseyerek ofise dönmek istiyor. Çalışanların yüzde 51’i aşı olmadan ofise gitmek istemediğini ifade ederken, yüzde 71’i aşılama sürecinin tamamen biteceği güne kadar ofise dönme konusunda tereddütlü olduğunu ifade ediyormuş.
Yüzde 33’ü evden verimli çalıştığını düşünüyormuş.
Araştırmalara, bilimsel çalışmalara elbette sonsuz saygım var.
Ama şunu çok iyi biliyorum.
Evden çalışma bazı sektörler ve kadrolar dışında olmaz, olamaz.
Kimse “Evde verimli çalışıyorum” filan demesin.
Evde verimli de çalışılmaz.
Çünkü hayat matematik değildir.
İş hayatı da öyledir.
Sosyalleşmeden, iş arkadaşlığı geliştirmeden, fikir sörfü yapmadan bu işler olmaz.
O yüzden ben ısrarla söylüyorum.
Bu pandemi geçer, belki biraz küçülerek insanlar ofislerine geri döner.
Niye şaşırıyoruz ki
BODRUM trafiğini gördüm.
Arkadaşlarım da Bodrum’dan arayarak sıkışıklığı, yoğunluğu söylediler.
Peki ne bekliyorduk?
İmkanı olan insanlar evlerine gitmesinler mi?
17 gün uzun bir süre...
Zaten birçok kişi yazlıklarından geri dönmedi.
Yine imkanı olanlar yazlıklarından çalışmayı tercih ettiler.
Bundan sonra da böyle olacak.
Yıllardır uyarıyorum ve söylüyorum.
Bodrum, Marmaris, Çeşme gibi turistik yerler artık bir şehir görüntüsüne girdi.
Nüfus artıyor, insanların beklentileri de öyle...
Yeni konutlar, siteler yapıldı, yapılıyor.
Önemli olan bu süreci görüp altyapıları kuvvetlendirmekti.
Hep yazdım.
Mevcut bütçeleriyle buraları yönetmek gerçekten zor.
Yazları milyonu geçen nüfuslar oluyor.
Örneğin Bodrum bağlı olduğu Muğla’nın kat ve kat üzerinde bir nüfusa sahip...
Artık markalaşmış turizm ilçelerimiz için farklı bir bütçelenme ya da altyapı hizmetleri için formüller geliştirmek zorundayız.
Bodrum’u gördünüz.
Belediye Başkanı Ahmet Aras bile “Bodrum’da kaos var” diyor.
30 – 40 yıl önce yazları insanların huzur bulmaya gittiği ilçe, artık çevre yolu hatta çevre yolları isteyen bir turizm merkezi haline gelmiş durumda.
Kimse görüntülere, fotoğraflara bakarak şaşırmasın.
Paylaş