Paylaş
Uzun yıllardır yazıyorum, İzmir’in her alanda lobisi eksik diye...
Spor da o konulardan biridir.
Çok eskilerde Zorlu ailesinin Federasyon’daki görevleri dışında İzmirliler çok az görev üstlendiler.
Mahzar ve Kemal Zorlu’nun İzmir futboluna katkısı çoktur.
Yakın zamanda ise bir İzmirli Futbol Federasyonu Başkanı oldu, Mahmut Özgener de önemli bir misyon üstlendi.
Mevcut federasyonda ise tek bir İzmirlinin olmadığını yazmıştım.
Türk futbolunun ilk başladığı yer olan İzmir’in ihmal edildiğini, unutulduğunu çok iyi biliyoruz.
Ama özeleştiri de yapmalıyız.
Bazı görevler veriler, bazı görevler ise istenir ve alınır.
İzmir gibi birçok konuda ilkleri başlatan bir kentin uzun yıllardır kendi kabuğuna çekilmiş olmasını zaman zaman eleştirdim.
Lobicilikte, tanıtımda eksikliklerimiz olduğu da bir gerçek...
O yüzden Göztepe’nin Başkanı Mehmet Sepil’in Kulüpler Birliği Vakfı’na başkan seçilmesi önemlidir.
Sepil, Türk futboluna yeni bir bakış açısı getirenlerden biridir.
Başarılı iş kariyerinin bu alanda da kendini göstereceğinden eminim.
Göztepe eski ve gelenekleri olan bir kulüptür ve geleceğinin çok daha iyi yerlerde olacağından da eminim.
Sporda Türkiye’nin bütün ezberlerini bozup yeniden geleceğe bakması lazım.
Altyapı sorunları ortada, mali tablolar hiç de iç açıcı değil.
Birkaç yılın bu parametreleri değiştirmek için harcanması gerektiğini düşünüyorum.
Kulüpler Birliği Vakfı’nda Mehmet Sepil, Futbol Federasyonu’nda Nihat Özdemir bu vizyonu çizecek insanların başında geliyor.
Siyasette üslup o kadar önemli ki
HEP yazıyorum.
“Siyasette İzmirce diye bir dil var” diye...
Neden böyle söylüyorum?
Çünkü Ankara’da sert rüzgarlar esse de İzmir’de imbat eser.
Meydanların dili bir başka şehirde ne kadar sert olursa olsun, İzmir’de kullanılan üslup çok daha yumuşak oluyor.
Bu görüntü uzun yıllardır böyle...
Geçen akşam AK Parti İzmir İl Başkanlığı’nın yemeğine katıldım.
İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, 30 yıldır tanıdığım bir siyasetçi...
Hatta siyasete girmeden de önce tanıdığım bir Karşıyakalı...
Üslubunu hiç bozmadı, yumuşak tondan hiç vazgeçmedi, kırıcı bir üslup hiç kullanmadı.
Farklı birçok görevlerde bulundu, milletvekilliğini bıraktıktan sonra da şimdi il başkanlığı yapıyor.
Yemekte İzmir’i konuştuk, devam eden projelerden ve yapılma gereken yatırımlardan söz ettik.
Siyasetin doğası gereği elbette İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı eleştiriyor.
Ama dediğim gibi bunu nezaketini bozmadan yapıyor.
Şunu söylemeliyim.
Hizmetin siyaseti olmaz.
Eğer konu vatandaşsa AK Parti, CHP, MHP olmaz; vatandaşın sorununa bakılır.
Toplantıda siyasetten daha çok projelerin konuşulması da beni sevindirdi.
Ayrıntıları haberlerde okursunuz.
Ama benim notlarım şunlar...
İzmir’in ulaşım problemi büyüyor. İkinci çevre yolunu, körfez geçiş projesini mutlaka yapmalıyız. Metroların uzunluğunu artırmalıyız. Tramvayı da uzatmalıyız. Karşıyaka’dan Çiğli’ye, Üçkuyular’dan Narlıdere’ye kadar götürmeliyiz.
Adnan Menderes’ten direkt uçuşları mutlaka yaptırmalıyız.
Elbette yazabileceğim çok konu var.
Örneğin marinalar, örneğin yeni iskeleler...
Örneğin elektrik fabrikasının tahsisi...
Ama dediğim gibi önemli olan İzmir’de partilerin bazı konularda ortak çalışma isteğidir.
Bu iradeyi önemsiyorum.
Ve konu proje olduğunda bir şekilde uzlaşmanın ve bir araya gelme iradesinin olduğunu biliyorum.
Aradığımız jestler
SİYASETTE üslup ne kadar önemliyse, sivil toplumculukta da uyum o kadar önemli...
İşte bir örnek daha vereyim.
Dün Ege Ekonomik Forumu’nun basın toplantısı vardı.
Toplantıya katılan odaların bütün temsilcileri uyumdan, ortak akıldan, sinerjiden, gelecekten söz etti.
Gerçekten sevindim.
EGEV’in Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı’nın başkanı Mehmet Ali Susam’dır.
Her oda temsilcisi konuşmasını bitirdikten sonra Susam’ın üslubundan takdirle söz etti.
Ben de Susam’ı çok iyi tanırım.
O da nezaketini, üslubunu hiç bozmamış biridir.
Siyasette de böyleydi, sivil toplumculukta da öyle...
Bunlar hepimizin aradığı şeyler, jestler...
Ve Şeref Özgencil
O da Türk medyasının çok yakından tanıdığı bir gazetecidir. Ege Ekonomik Forum’un fikir babasıdır, büyük emeği vardır. Şeref Özgencil ve Güngör Uras ayrılmaz ikiliydi. Şeref abiye toplantıda onu söyledim. “Ayvalık hasadında yoktun, Güngör Uras’ı andık, senin de kulaklarını çınlattık” dedim. O da Güngör Uras anısına 18 Kasım’da Sait Halim Paşa Yalısı’nda bir yemek yapacaklarından bahsetti. Çok sevindim. Şeref Özgencil öyledir, vefalı bir insandır.
Paylaş