Sarıgül’ün İzmir başlangıcı

TÜRK insanı 2002’de nasıl bir ruh halindeydi?

Haberin Devamı

Ekonomik kriz ülkeyi esir almış, on binlerce insan işini kaybetmiş ve en önemlisi halkımız koalisyon hükümetinden ümidini kaybetmişti.
3 Kasım, siyasi bir konsolidasyon oldu.
Liderlerin yapamadığını halk yaptı.
Birleşemeyen, uzlaşamayan, vatandaşın beklentilerini karşılayamayan siyasi partileri barajın altına itti.
Siyaset arenasında ne merkez sağın iki güçlü lideri Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz kaldı, ne de solun unutulmaz lideri Bülent Ecevit...
2002’de “Yeniyiz” diyen, “Değiştik” diyen yepyeni bir parti hükümet oldu.
Hem de dünya siyasetine örnek olabilecek bir süreçle...
Kuruluşunun üzerinden daha bir yıl geçmeden Adalet ve Kalkınma Partisi, üstelik tek başına iktidara geldi.
AKP başlangıçta doğrusunu yaptı; Kemal Derviş’in ekonomik programını aynen uyguladı, IMF programını sürdürdü.
Daha da önemlisi dünya büyürken, Türkiye de büyüdü.
Yani, öyle bir konjonktür yakalandı ki...
Yüzyılda bir denk gelecek lale devri beş yıl boyunca devam etti, iyimserlik rüzgarları Türkiye’nin üzerinden eksik olmadı.
¡¡¡
Ta ki...
ABD’de konutla başlayıp finans sektörüne sıçrayan krize kadar...
Her ne kadar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Kriz bizi teğet geçti” dese de; istatistikler gösteriyor ki, Türkiye küçülme rekorunu kimseye bırakmıyor.
İşsizlik Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranında, hayat pahalılığı insanımızı bezdiriyor, sosyal sıkıntılar had safhada...
Toplumun gerginlikleri uç boyutta...
Türkiye’nin çok kritik konularında tıkanmalar var.
İktidar asker ilişkisinde, Kürt açılımında, Avrupa Birliği’yle müzakerelerde gel-git’ler yaşıyoruz.
Gelecekle ilgili kaygılar artıyor; işsizler iş aramaktan vazgeçmişler, emekliler evlerinden bile çıkmak istemiyorlar.
Ve, en önemlisi vatandaşın umudu, gelecek beklentileri 2002’deki gibi...
Bunu ben söylemiyorum.
Anketler söylüyor, sivil toplum örgütleri söylüyor; dernekler, odalar, toplumu temsil eden önemli kurumlar söylüyor.
Çok net...
Siyasette alternatif arayışları ilk defa 2002’deki gibi bir görüntü veriyor.
¡¡¡
Bu, Türkiye Değişim Hareketi olabilir mi, Mustafa Sarıgül yeni mi, bu siyasi hareket AKP gibi olur mu?
Yani, kuruluşundan hemen bir yıl sonra iktidar alternatifi yaratılır mı?
Mustafa Sarıgül, ilk ve en önemli çıkışını İzmir’den yapmak istedi.
Yanına Hikmet Çetin’i, Yüksel Yalova’yı ve hareketin temsilcilerini alarak...
Geçmişte bir siyasi partinin tutup tutmadığını anlamak için İzmir’e bakmak gerekirdi.
“İzmirliler nasıl düşünüyor, destek veriyor mu?” diye.
Bu görüş Anavatan’la, Turgut Özal’la aslında bir ölçüde değişmişti. Ancak Anavatan 83’te değil, ama sonraki seçimlerde İzmir’de hem birinci parti oldu, hem de büyükşehir belediye başkanı çıkardı.
AKP ise, bunu başaramadı.
AKP, yüzde 47 aldığı seçimde bile İzmir’de birinci parti olamadı, büyükşehir adayı son seçimde de yüzde 25’ten fazla fark yedi.
Yani, geçmişin hesaplarına bakarak geleceğin siyasi haritasını çizmek artık mümkün değil.
Peki Sarıgül’e İzmir’de ilgi var mıydı?
Bornova’da 10-15 bin kişinin meydanı doldurduğu söyleniyor.
Ama bu kalabalığa bakarak genel bir yorum yapmak mümkün değil.
Hem de çok erken...
Ancak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Toplumun Sarıgül’ü izleyeceğini, yanına kimleri alacağını takip edeceğini ve nasıl bir programla yola devam edeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Yarın devam edelim.

Yazarın Tüm Yazıları