Paylaş
Ahmet Piriştina, Murat Katoğlu, Sabri Yetkin, Erdal İzgi, Metin Akpınar bir masanın etrafında, hayal kuruluyor.
İzmir’e yakışabilecek bir müzenin tarifi yapılıyor.
Herkesin, elbette kendine göre bir yorumu vardı.
Ben de zaman zaman bu sohbetlere katıldım.
Beklentilerimi o günlerde de söylemiştim.
Bugün de tekrar edeyim.
Arşivi olan ama yaşayan, yenilenen, değiştirilen ve farklı şeyleri sergileyen bir müze istiyordum.
Yani İzmirliler, İzmir’e gelenler bir değil, birkaç kere müzeye gitsinler.
Eski itfaiyenin önünden geçerken, “Yeni bir şey var mı?” diye akıllarından biri soru geçirsinler.
Piriştina, “Doğru...” diyordu.
“İzmir’e ait ne varsa sergilenmesini” istiyordu.
Ahmet Piriştina’nın aramızdan zamansız ayrılmasından sonra adı Kent Arşivi ve Müzesi’ne verildi.
APİKAM...
Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi...
Müzenin başında şimdi çok değerli bir akademisyen dostumuz var; Oktay Gökdemir...
Gökdemir’i yakından takip ediyorum.
Sadece bölgeyi değil, tüm Türkiye’yi tarıyor.
Bununla da kalmıyor.
Karşı kıyılarda Yunanistan’daki Türkiye’yle, Ege’yle ilgili belgelerin izini sürüyor.
Fransa’ya, İngiltere’ye, Almanya’ya uzanmaya çalışıyor.
Bir kentin hafızası demek, aynı zamanda geleceği demektir.
Geçmişi tam bilmeden, yaşananların perde arkasındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmadan nasıl geleceği şekillendirebiliriz?
Ama istiyorum ki; kent müzemiz kuruluşunda düşündüğüm gibi canlı olsun, merak uyandırsın.
Oktay Gökdemir’in de beklentisi bu yönde...
Sandıklar açılsın; İzmirlilerle paylaşılsın.
***
Geçen gün hoşuma giden bir şey oldu.
Slovenya’nın İzmir Fahri Konsolosu Dr. Mazhar İzmiroğlu, annesi ve babasının düğün kıyafetlerini APİKAM’a bağışlamış. İzmir’in önemli ihracatçılarından ve İzmir Ticaret Borsası’nın eski başkanlarından Mazhar İzmiroğlu ile Saime İzmiroğlu’nun 17 Haziran 1939’da giydikleri gelinlik ve smokin, şimdi APİKAM’da sergilenecek.
İzmiroğlu, anne ve babasının en özel günlerine ait olan kıyafetleri bağışlama kararını “Değerlerimizin gelecek kuşaklara ve sonraki nesillere aktarılması” olarak değerlendirmiş.
Ben de buna yürekten katılıyorum.
Aslında bu bir kampanyaya dönüşmeli...
Dediğim gibi sandıklar açılmalı ve İzmir’in bu çok değerli kurumuyla paylaşılmalı.
Müze sadece arşiv olma özelliğinden uzaklaşarak; İzmir’e ait olan tüm değerlerle buluşturulmalı.
Bergama hak ettiğini almalı UNESCO listesinde olmalı
BERGAMA’da yapılan bir panelde Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Terzioğlu, tarihte ilk defa su, telkin ve rüya yolu ile tedavi yöntemini uygulayan, dünyanın ilk sağlık yurtlarından birisi olan Asklepion’un UNESCO listesinde yer alması gerektiğini söylemiş. Ve devam etmiş:
“Yunanistan’daki Epidaurus Asklepios Barınağı ile Bergama Asklepion’u kıyaslayın. Epidaurus’ta ayakta kalan bir tek eser bile yokken, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. Ama birçok yapısı halen sağlam bir şekilde duran Bergama Asklepion bu listede yer almıyor. Bunu sağlamak için Bergama’da yaşayan herkesin çok çalışması gerekiyor.”
Terzioğlu’na yürekten katılıyorum.
Türkiye’de çevre bilincinin gelişmesinde çok önemli bir katkı yapan Bergamalılar, neden Türkiye’yi ayağa kaldırmaz, neden bu mücadeleyi başlatmaz?
Destekse destek...
Bergama’dan daha fazla UNESCO listesinde yer almalıyı hak eden başka bir yer var mı?
Paylaş