Rol modellerimizi değiştirmeliyiz

1999 yılında İstanbul’da doğdu. 6 yaşında okçuluk sporuna ilgi duydu ve dersler almaya başladı. Ailesinin de desteğiyle okçulukta ilerlemek için omuzlarını geliştirme amacıyla 8 yaşına kadar yüzme kursuna gitti. Okçulukta koordinasyon sağlamak amacıyla basketbol da oynadı. Görme ve dikkat yeteneğini geliştirmek için bir sene de resim kursuna gitti. Göz ve el koordinasyonuna katkı sağlaması amacıyla piyano kursu aldı ve iki sene de piyano çaldı. Yani sadece sporda değil; sanatın çeşitli dallarında eğitim alarak kendini geliştirdi.

Haberin Devamı

 


İlk defa Bakü’de düzenlenen Avrupa oyunlarında Türkiye’yi temsil etti.
2016 Nottingham Avrupa Şampiyonası’nda bireysel olarak gümüş madalya kazandı.
2016 Rio Olimpiyatları’nda herkesin dikkatini çekti. O gün söz verdi; “Tokyo’dan madalyayla döneceğim” dedi.
Arjantin’de gerçekleşen Dünya Gençler Okçuluk Şampiyonası’nda karışık takım klasik yay kategorisinde dünya üçüncüsü oldu.
2018 Akdeniz Oyunları’nda İspanya’nın Tarragona şehrinde altın madalya kazandı
Mete Gazoz...
2016’da verdiği sözünü tuttu.
2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda final maçında milli okçu Mete Gazoz, İtalyan Mauro Nespoli’yi yenerek olimpiyat şampiyonu oldu.
Bazı başarılar tesadüfi olabilir.
Ama kalıcı başarılar çok isteyerek, çok çalışarak, çok hayal kurarak olur.
Çocuklarımızın, gençlerimizin önüne doğru rol modelleri koyalım.
Ve onlara anlatalım ki;
Başarmak için önce istemek gerekir.
Gençler için kısa yoldan köşe dönmenin, çok para kazanmanın, şöhret elde etmenin, popüler olmanın kolay zannedildiği bir dönemde Mete’nin bu büyük başarısı hepimize moral oldu.
Teşekkürler Mete...

Haberin Devamı


Harflerle kategorize
etmeyelim gençlerimizi

X, Y, Z kuşağı değil; onlar da bitince kristal kuşak diye gençlerimizi anlatmaya başladık.
Benim oğlum Atlas; 2013 doğumlu o yüzden o harflerin hiçbirine uymuyor.
Ve bazen gazetede, bazen sokakta, bazen üniversitede onlara ders anlatırken, bazen evde Atlas ile vakit geçirirken görüyorum ki; bizlerden çok farklılar...
Bunu olumsuz, negatif anlamda söylemiyorum. Beni tanıyanlar iflah olmaz bir iyimser olduğumu iyi bilirler.
Gençleri küçümsemeyin.
Harflerle onları anlatmayın.
Kendimize bakalım.
Ben öyle yapıyorum; kendime bakıyorum.
Atlas’ı nasıl anlarım diye düşünüyorum. O yüzden okuyorum, danışıyorum.
Yazı yazarken, ders anlatırken bu kuşağa neyi nasıl söyleyebilirim diye çalışıyorum.
Uzmanlarla, bilim insanlarıyla, psikologlarla konuşuyorum.
Dediğim gibi onlara yol gösterdiğimizde, destek olduğumuzda, rol modeller yarattığımızda o harfler birer kitaba dönüşüyor. Ve ortaya harika işler çıkıyor.
Tersi olduğunda ise sadece bir harf olarak kalıyor.
Ve o zaman da gençlerimize yazık oluyor.
Türkiye daha iyisini yapabilir.
Her alanda, her koşulda daha iyisini yapabilir.
Bu gençlerimize bağlı, onlara sahip çıkalım.

 

Haberin Devamı

“Saygı molası” verilemez mi?

TÜRKİYE yanıyor, bizim de içimiz yanıyor. Ben böyle günlerde sosyal medya hesaplarıma da, günlük yaptıklarıma da daha dikkat ediyorum. Türkiye geçmişte de çok acılar yaşadı. Terör saldırılarının yoğun olduğu ve şehit haberlerinin geldiği günlerde hepimiz nasıl davranacağımızı bilemedik. O günlerde de tartıştık, konuştuk. “Nasıl hareket etmeliyiz” diye...
Hayatı durdurmak bir çare değil.
Çünkü her yeni haberle hayatın doğal akışı kesintiye uğrayabilir.
Bunu da kimse istemez.
Ama böyle günlerde biraz yavaşlatabilir, dikkat edebilir, bu hassasiyetleri gözden geçirebiliriz diye düşünüyorum.
Marmaris’te itfaiye erlerine su taşıyan 25 yaşındaki Şahin Akdemir kardeşimizi uğurlarken...

Haberin Devamı

Rol modellerimizi değiştirmeliyiz

Ve Türkiye’nin genelinde yangınlar devam ederken, tehlike henüz bitmemişken...
Bodrum’da, Marmaris’te, Kuşadası’nda, Çeşme’de ve Türkiye’nin her yerinde sokağa taşan müzik olmamalı diye düşünüyorum.
En azından bir “saygı molası” verilemez mi?
Dediğim gibi hayata devam ederek ama müziği kısarak, biraz daha dikkat ederek...


Daha sonra paylaşsanız olmaz mı?

BU söylediklerim elbette sosyal medya hesapları için de geçerli. Birkaç gün “ne kadar güzel eğlendiğinizi” ve “ne kadar çok güzel şeyler yediğinizi” ve “ne kadar güzel mekanlarda vakit geçirdiğinizi” paylaşmasanız ne kaybedersiniz. Sonra, biraz sonra, şu yangınlar kontrol altına alındığında ve bizim içimiz de biraz soğuduğunda hepsini paylaşsanız daha şık olmaz mı?

 

Haberin Devamı

Mustafa Ezici’nin feryadı

MUSTAFA Ezici Alanya’dan aradı. Birkaç yıldır İstanbul’u bıraktı ve tropikal meyveler yetiştirmek için Alanya’ya taşındı. Ve orada harika işler yapıyor. Sesi titriyordu. Bölgeyi dolaşmış; Manavgat’taki tanıdıklarıyla konuşmuş. Durum gerçekten de düşündüğümüzden daha kötü... İnsanlar tarlalarını, hayvanlarını kaybettiler. Ve en önemlisi de anılarını kaybediyorlar. Diyor ki;

Rol modellerimizi değiştirmeliyiz

“Orman yangınlarının çoğu sanılanın aksine söndürülmeden atılan sigara izmaritinden değil, mercek görevi gören su dolu cam veya pet şişelerin doğaya atılmasından kaynaklanıyor. Biz çevremizi temizlemeye çalışıyoruz, tonlarca atık çıkıyor. Orman yangınlarının yüzde 14’ü kasten çıkarılıyor, yüzde 15’i dikkatsizlikten oluyor, yüzde 3’ü yıldırımlarla oluyor. Ama yüzde 48’i ise bilinmeyen nedenlerden çıkıyor.”
Ne olur ormanlarımızı koruyalım.

Yazarın Tüm Yazıları