Paylaş
Geri kalan birkaç gün her zaman için önemlidir.
Ve de kritik...
Bu sefer anket sonuçları havada uçuşmadı.
Yorumlara bakıyorum; bu sefer çok keskin, çok net açıklamalar yapılmıyor.
Bunu da sağlıklı buluyorum.
Çünkü bu bir seçim değil.
Vatandaşın önünde iki farklı seçenek var.
“Evet” ya da ”hayır...”
Sonuç ne olursa olsun Türkiye yoluna devam edecek.
Belki yöntemler, yollar değişecek ama Türkiye bu coğrafyanın en güçlüsü olmayı sürdürecek.
Her fırsatta yazıyorum.
Ben iflah olmaz iyimserler tarafındayım.
Dolayısıyla Türkiye’nin geleceğine inanıyorum.
Dalgalı dönemlerimiz her zaman olmuştur, sıkıntılar her zaman yaşanmıştır.
Ama Türkiye hep ayağa kalkarak koşmuştur.
Çünkü bu ülkenin temelleri sağlamdır.
Farklı kültürlerin, farklı coğrafyaların, farklı gerçeklerin bir bütünüdür Türkiye...
Son virajda herkes kendi hür iradesi ve vicdanıyla sandığa gidecek.
Demokrasinin güzelliği de budur.
Alaçatı bir markadır
Bu sene referandum koşuşturmacasından Alaçatı’ya gidemedim. Malum perşembe başlayan ot festivali bugün bitiyor.
Ama haberleri alıyorum.
Bir kere otellerde yer yokmuş, restoranlarda tek boş bir koltuk bile yokmuş, sokaklar yazdan farksızmış, otoban Altınyol’dan farksızmış...
Daha ne olsun...
Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç “400 bin kişi bekliyoruz” demişti.
Dört günde daha fazlası bile olabilir.
Geçen yıl Karadeniz’den, İç Anadolu’dan gelen otobüsler görmüştüm.
Bu yıl da Türkiye’nin her yerinden geziler düzenlenmiş.
İlgi; Alaçatı Ot Festivali’nin tuttuğunu, markalaştığını gösteriyor.
Şimdi Türkiye’nin her yerinden benzer festivalleri duyuyorum.
Hepsini destekliyorum.
Alaçatı güzel bir örnek oldu.
Türkiye’nin her yerinde bu çeşitlilik, zenginlik var.
İstenirse marka yaratılabiliyor.
Alaçatı da, Çeşme de işte o iyi markalardan biri...
Salondaki heyecanı sevdim
Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin genel kurulundaydım. Mustafa Güçlü başkanlığı Fadıl Sivri’ye, Yüksek İstişare’de de Enis Özsaruhan koltuğunu Mehmet Ali Kasalı’ya devretti.
Sivri’yi en az 25 yıldır, Kasalı’yı ise çok daha eskilerden tanırım.
Her ikisi de iddialı, verilen görevi hakkıyla yapan insanlardır.
Bu dönemin de geçmiş yıllar gibi başarılı geçeceğinden eminim.
Genel kurula ilgi oldukça fazlaydı.
Buna sevindim.
Çünkü işim gereği birçok toplantıya katılıyorum.
Son yıllarda toplantılara katılım konusunda sıkıntılar yaşandığını görüyorum.
Bu sivil toplumun her kesimi için geçerli...
Elbette seçimli bir genel kurulun olmasının bunda etkisi var.
Ancak salondaki heyecanı da en az katılım kadar önemsiyorum.
ESİAD’ın kurucu kadrosu TÜSİAD’ın da kurucu kadrosudur.
O yüzden Türk ekonomisi ve demokrasisinin en önemli kurumlarından biridir.
ESİAD’dan verilecek mesajlar her zaman önemlidir.
Şeref kürsüsüne yakıştılar
İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği (İDA) bu yıl, Uluslararası İletişim Danışmanlığı Birliği ICCO’nun “Şeref Kürsüsü” oluşumunu Türkiye’ye taşıdı. İlk kez düzenlenen İDA Şeref Kürsüsü Töreni’nde kürsüye iki duayenin adı yazıldı.
Meral Saçkan ve Salim Kadıbeşegil...
İDA Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Gümrah “İnsanların takdir edildiklerini yaşarken görmeleri büyük önem taşımaktadır” demiş.
Aynen katılıyorum.
Saçkan, marketing PR’ın öncülerinden, MPR’nin kurucusu...
Kadıbeşegil ise tanımaktan gurur duyduğum bir dostum...
“Stratejik iletişim” kavramını bir disiplin olarak iletişim sektörüyle tanıştıran; “itibar yönetimi” anlayışını iş dünyasına benimseten kişi...
Şeref kürsüsüne her iki isim de çok yakıştı.
Paylaş