Paylaş
GEÇEN pazar size “Ruhu Egeli bir adamdan” söz etmiştim. Muhsin Omurca... Niye “ruhu Egeli” demiştim. Çünkü Almanlar, Omurca için “Çok yönlü, çok ülkeli, çok dilli, çok kültürlü bir hayat süren sanatçı” diye tanımlıyor.
Bursa’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Almanya’ya, Almanya’da birçok şehirde yaşadıktan sonra Barselona’yı kendisine adres kabul etmiş biri...
Ama geçen bu 30 küsur yıl içinde kendini en iyi hissettiği, en fazla yazdığı, en fazla çizdiği, en fazla hayal kurduğu yer hep Ege’nin sahilleri olmuş.
“Egeli bir ruh” için illa da İzmir’de, Bodrum’da, Marmaris’te, Çeşme’de oturmaya gerek yok.
Yine her yıl iki ay buralarda zamanını geçiriyor.
Gördüklerini, gözlemlediklerini, hissettiklerini biriktiriyor, sonra da oturuyor bilgisayarının başına...
Yazıyor da yazıyor.
Muhsin’i herkesin tanımasını isterim, müthiş bir adamdır. Değerini Almanlar bizden daha iyi biliyor. On parmağında on marifet olan, sanatın birçok dalında sörf yapmayı seven biri...
Karikatürcü, tiyatrocu, sinemacı, senarist ve de gazeteci...
Her yazdığı, her sergilediği oyun bir olay olur Muhsin’in...
Salonları tıklım tıklım dolduranlardan, öyle yüz, iki yüzlük salonları değil, tek başına Frankfurt Operası gibi salonlarda insanlar ayakta kalır.
Alman Özel Kabare Ödülü’nü alması hiç de boşuna değildir.
Hak etmiştir.
Hem de çok daha fazlasını...
Muhsin gibi ben de Barselona’yı çok seviyorum. Her gittiğimde yeni insanlarla tanışıyorum, farklı çevrelere giriyorum.
Elbette Muhsin sayesinde...
“Papas sin Mamas” öyküsü de yine öyle buluşmalardan birinde çıktı.
Geçenlerde Muhsin Omurca’yla birlikte El Born’un o dar sokaklarında yürüyorduk. El Born’da yüzlerce restoran, kafe vardır, yan yana... Aslında dünyanın her yerinden gelen insanlar için El Born sokakları bir buluşma adresidir. Büyük kalabalıklar sokağın ortasında saatlerce sohbet ederler. Kimi Fransız, kimi Alman, kimi İspanyol, sabaha karşı, bir sonraki buluşmanın günü ve saatini kararlaştırarak ayrılırlar.
Muhsin’in arkadaş grubuyla karşılaştık. Konuşulanlara kulak misafiri oldum. Bir sonraki hafta yapacakları etkinlikle ilgili “alınacaklar listesi” yapıyorlardı. Baktım liste uzun, hararetli bir konuşma var. Ben de daldım sohbetin içine... Dediler ki, “Buradaysan seni de bekleriz.”
“Beni Türkiye’nin siyasi gündemi bekliyor kalamam” dedim.
Fransızcayla İspanyolca birbirine benzer.
Tamamı olmasa da konuşulanların yarısını anlıyorum.
“Papas sin Mamas” yani “Anasız Babalar Günü” heyecanı sarmış, bu erkekleri büyük bir heyecanla dinledim.
Yılda iki kez, babalar çocuklarını alıp hafta sonu kampına gidiyorlarmış. İzci kampı gibi bir şey... Bazen bir otele, bazen çadırlara, bazen de tematik bir hafta sonu tatiline... Gün belli olunca, anneler de hemen bir araya gelip kendi hafta sonu tatil programlarını yapıyorlarmış. Bazen başka bir ülke seyahati, bazen alternatif başka bir programda buluşma...
Acil durumlar haricinde telefon yok, aramak, sormak yok...
Babalar çok mutlu, anneler “Papas sin Mamas” günlerini mola gibi görüyorlar, biraz nefes almak için yaratılmış bir bahane...
Babalar çocuklarıyla ve hep birlikte olmaktan çok mutlular.
Sohbet ilerledikçe anladım ki, anneler değil, babalar “Anasız Babalar” günlerini iple çekiyorlar.
Çünkü içlerinden biri şöyle bir şey dedi:
“Ben çocuğumun bazı yönlerini bu geziler sayesinde farkına vardım.”
Çok hoşuma gitti.
Öneririm...
Sussunlar komik duruma düşüyorlar
NE siyaset, ne EXPO... Geçen hafta kaldığım yerden devam edeyim.
Bu pazar da bırakalım siyasetin o patinaj gündemini, kısırdöngüden kurtulamayan konuşmalarını...
İzmir’in EXPO’yu neden kazanamadığını, nerede yanlışlar yaptığımızı, neyi eksik yaptığımızı...
Nasıl olsa, hafta başından itibaren yine daha fazla siyaset konuşacağız, daha fazla yerel seçim senaryolarını okuyacağız.
Bugünlük sadece şunu söyleyeyim.
EXPO sonrasındaki bütün yorumları okuyorum, elbette siyasi açıklamaları da...
O zaman daha iyi anlıyorum ki...
Bu EXPO’yu biz hiç anlamamışız, siyasetçilerimiz bir zahmet edip araştırmamışlar bile, okumamışlar, kulaktan dolma bilgilerle konuşup durmuşlar.
EXPO’nun başında kimin, kimlerin bile olduğundan haberleri yok.
Bence sussunlar komik duruma düşüyorlar.
EXPO üzerinden siyaset yapmayı bıraksınlar.
Paylaş