Paylaş
Uzak dursanız da, mesafeli baksanız da, siyaset 24 saatinizin tamamını işgal ediyor.
Masamın üzerindeki takvime şöyle bir baktım.
Son 1.5 yıldır görüşmelerimin yüzde 60 – 70’ini siyasetçilerle yapmışım.
İyi de hayat bu mu?
Günlük hayatımızın yarısından fazlası siyasetle mi geçiyor?
Sizi bilmem, belki içinizde bundan kaçabilen vardır.
Ama ben kaçamamışım.
Bilin ki, bir ülkede ekonomiden, sanattan, spordan, hayattan daha fazla siyaset konuşuluyorsa doğru gitmeyen bir şeyler var demektir.
Bugün yine sandık başındayız.
Birinci tavsiyem “Mutlaka gidin oyunuzu kullanın” olacak.
Ama ikinci tavsiyem en az birincisi kadar önemli.
O da şu:
“Demokrasi denilen şey sadece oy atmakla bitmiyor.”
Bence demokrasi asıl oy atmakla başlıyor.
Oyuna sahip çıkıp, gerektiğinde hesap sormakla devam ediyor.
Bu da ya siyasete girmekle ya da sivil toplum örgütlerinde aktif rol alarak oluyor.
Türk demokrasisinin sorgulandığı bir dönemde oy kullandığınızı unutmayın.
Ve sandığa gitmeyi unutmayın.
Ankara’ya İzmir havası
GEÇEN bu 1.5 yıllık seçim maratonunun en yorgun insanları gazeteciler oldu, özellikle de Ankara temsilcileri...
Ne kulisler bitti, ne de parti binalarının seçim koridorlarında yapılan dedikodular...
Bir yanda Türkiye içindeki dengeler, bir yandan da sınırlarımızda yaşanan o trajik olaylar...
Cuma akşamı Kemal Kılıçdaroğlu CNN Türk’te Şirin Payzın’ın hazırlayıp sunduğu programa katıldı. İki Ankara temsilcisi de soru soranlar arasındaydı.
Programın ertesinde cumartesi sabahı İzmir’in Kordon’unda Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek ve Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile çay içiyorduk.
İzmir’in diğer şehirlerden farklı bir dinginliği var.
Deniz de, Erdem de Kordon molasından sonra, “Birkaç saatlik Kordon havası birkaç gün tatil gibi geldi” dedi.
2 Kasım sabahı değil belki ama en kısa sürede siyaset konuşmaktan uzaklaşmak lazım.
Ankara’ya da İzmir havası gerekiyor.
Rekabet güzeldir ama dostluk daha anlamlıdır
FOLKART’ın yeni reklam filmini çok beğendim.
Filmde Karşıyaka ve Göztepe’nin taraftarları maça gitmek için yola çıkıyor. Karşılıklı gruplar Meles Deltası’nda buluşuyorlar. Taraftarlara burada takım kaptanları katılıyor. Filmin finalinde ise her iki takımın taraftarları ve futbolcuları 600 metrekarelik dev bir Türk Bayrağı açarak kardeşlik mesajı veriyor.
Ve fonda, “Bir araya gelmez denilen renkler bir araya gelebilir” deniyor.
Folkart’ın iki kulübe birlikte sponsor olması ilk adım oldu.
Sonrasında Göztepe’nin Başkanı Mehmet Sepil’in Karşıyaka Başkanı Ali Erten’in daveti üzerine Barselona - Pınar Karşıyaka maçına gitmesi ve sonrasında verilen o fotoğraf çok ama çok anlamlı oldu.
Ve iki kulübün anlaşarak önümüzdeki pazar oynanacak maçta tribünleri paylaşma fikri de Türk futbolu için örnek bir davranıştı.
Herkes söylüyor, herkes konuşuyor.
Rekabet güzeldir, ama dostluk daha anlamlıdır.
Bugün seçimlere giderken büyük fotoğrafı bir kez daha düşünmenizi rica ediyorum.
Zor yıllardan, olaylardan, günlerden geçerken bizi ayakta tutacak değerleri yüceltelim, aksini yapmayalım.
O yüzden Folkart’ın reklamı benim için bugünlerde çok, ama çok daha anlamlı geliyor.
Enseyi de karartmamak lazım
NE diyordu büyük üstat Çetin Altan en zor koşullarda bile:
“Enseyi karartmayın...”
Çünkü hayat güzel ve bir şekilde devam ediyor.
Ama hayatı çirkinleştiren, zorlaştıranlara bir çift sözünüz de olsun.
Öyle sus pus olmak filan yok, hayatı kısıtlamak filan da yok.
İnsanlar nasıl yaşamak istiyor ve neden mutlu olmayı tercih ediyorlarsa öyle oluyor zaten de...
“Enseyi karartmayın...”
Gerçekten de öyle...
Paylaş