Önce okulları açmalıyız

Bu haberlere seviniyoruz tabii...
Yine de vefat sayısı hala çok yüksek ve ağır hasta sayısında düşüş olmasına rağmen rakamlar yüksek...
Ve içimiz acıyor.
Tedbirlerin sonuç verdiğini biliyoruz, keşke rakamlar daha da iyi olsa...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta başındaki kabine toplantısından sonra tedbirleri yavaş yavaş gevşeteceklerini söyledi.
Hepimiz sabırsızlıkla bekliyoruz.
Aşıların yaygınlaşmasıyla çok daha iyi tabloların olacağını biliyoruz.
Öncelikle okulları açmalıyız.
Çocuklarımız okullarına gitmeliler. Online eğitimle ancak bu kadar oluyor.
Ve ne yazık ki herkesin uzaktan eğitim alabilecek imkanı yok.
Aşı programında öncelik sağlık çalışanlarının olacak.
En fazla risk altında olanlar onlar çünkü...
İlk fırsatta da öğretmenlerimizi, idari personeli aşılamalıyız.
Ve ikinci dönemi çocuklarımız okullarında ders işleyerek başlatmalıyız.
Bana göre Türkiye’nin en öncelikle konularından biri budur.
İkincisi hizmet sektörünün durumu...
Aslında 21.00’den sonra başlayan sokağa çıkma yasakları, hafta sonunda da geçirdiğimiz günler en çok hizmet sektörünü etkiledi.
Günlük hayat akıp gitti ama restoranlar, kafeler, yiyecek içecek sektöründe çalışan milyonlar evlerinde kaldı.
Paket servisini verebilen oldu, ama çoğunluk bu imkana sahip olmadığı için veremedi.
Büyük bir sektör ve milyonlarca çalışan yeni bir haber bekliyor.
Birkaç defa yazmıştım.
Yine tekrarlayayım.
HES koduyla restoranlara girmek şimdilik en iyi çözüm.
İdeal demiyorum; en iyi çözüm olarak görüyorum.

Psikolog Kutvan’ın
bir önerisi var

DİYOR ki;
“Gelin 2021 yılını kendini sevme, dünyayı güzelleştirme yılı” ilan edelim.
Peki Psikolog Rana Kutvan niye bu öneriyi yapıyor?
Şöyle cevap veriyor;
“Bazı insanlara göre, benim gibi kendini sevmenin önemini sık sık vurgulayan psikologlar bunun önemini abartıyorlar. Oysa unutmamak gerekir ki psikolojik sağlığın en önemli temellerinden biri kişinin kendine karşı sağlıklı bir sevgi duymasıdır, kendini bir bütün olarak kabul etmesidir, kendinin karşısında değil yanında olmasıdır. Kendini sevmek ruhun oksijenidir. Kendini seven, kendisiyle mutlu ve barışık insanlar içlerindeki bu sevgiyi dünya ile paylaşmaktan çekinmeyen insanlardır genelde. Burada kendimizi benmerkezci bir şekilde sevmekten değil de, kendi önemimizi abartmadan sağlıklı bir şekilde sevmekten bahsettiğimin altını çizmekte fayda var. Ben dünyanın ancak kendini sağlıklı şekilde seven insanlar tarafından güzelleştirileceğine inanıyorum. Kendini sevmeyen, dolayısıyla etrafını da sevmeyen, saygı duymayan insanların dünyaya ne kadar zarar verdiğini hepimiz biliyoruz. Hadi bu durumu tersine çevirelim. İlk önce kendimize, daha sonra etrafımızdakilere ve dünyaya daha çok sevgi verelim. Enerjimizi hayatımızı ve dünyayı daha iyi bir yere getirmek için kullanalım.”
Kendisiyle barışık, özgüvenli, hatalarını seven, onları kapatmaya çalışmayan aksine bunlarla eğlenen insanları seviyorum.
Samimi, olduğu gibi davranan insanlarla daha iyi geçiniyorum.
Ve Rana Kutvan’a katılıyorum.
Bu da kendimizi sevmemizle başlıyor.

Ulaşabildiğiniz aşıları olun

İKİNCİ aşımı da oldum. Geçen gün yazdım. Olduğum aşı Sinovac, Çin aşısıydı. Zaten gönüllü olup aşı olduğum için seçme şansım yoktu. İkincisi Pfizer Biontech aşısının Türkiye’ye gelmesi biraz zaman alacak. Aşı yaptırmadan önce uzmanlarla, doktor arkadaşlarımla konuştum. Hepsinin söylediği aynı şeydi. “Bu salgını bitirebilmek için aşılardan başka çare yok. Gönüllü olmanı destekliyoruz” dediler.
Ulaşabildiğiniz aşıları olun. Sonrasında bollaşacak, toplumsal bağışıklık artacak ve o zaman tercih ettiğiniz aşıları olursunuz.

Doğanın dengesini bozduk

OCAK ortasına kadar bahar havası yaşadık. Dün İzmir’de lodosun da etkisiyle hava sıcaklığı 23 dereceleri gördü. Geçen yılların fotoğraflarına baktığımızda kar, kışı görüyorsunuz.
Şu pandemi bitsin, galiba uzun bir süre küresel ısınmayı konuşacağız. Elbirliğiyle doğanın dengesini bozduk. Susuzluk, mevsim değişiklikleri pandemi sonrasının en uzun tartışılacak konularıdır.