Paylaş
En baştan beri net yazıyorum aslında...
Herkes gibi benim de rehberim bilim; zaten aksini kimse bana anlatamaz.
Başlangıçtaki tereddütleri anlıyorum.
Daha önceki aşılar uzun çalışmalar, deneyler sonucunda uygulanmıştı. Bu sefer geçici kullanım onayı alınan aşılar yapıldı.
Ki;
Ben o günlerde gidip gönüllü oldum; ilk doz aşımı geçen kasım başında yaptırdım.
Üzerinden bir yıl geçti, ardından 14 gün sonra ikinci doz Sinovac aşımı da yaptırdım.
Net söylüyorum.
O çok tartışılan Çin aşıları da beni gayet iyi korudu.
Ben evden hiç çalışmadım, her gün gazeteye geldim.
Maske, mesafe kurallarına uyarak seyahat de yaptım, toplantılara da katıldım.
Bilim Kurulu hatırlatma dozlarıyla ilgili karar alınca da gidip üçüncü dozumu Biontech oldum.
Bir süre sonra yurtdışına seyahat edecekler için bir doz hakkı daha tanındı.
Ben de mesleğimden dolayı seyahat ettiğim, yurtdışına çıkma olasılığım olduğu için gidip dördüncü doz aşımı da Biontech oldum.
Dört aşıdan sonra hiçbir yan etki olmadı.
Ne ateşim çıktı, ne kol ağrım oldu, ne de halsizliğim...
Aşılarımı olup hayatıma devam ettim.
Hiçbir şeyi de eksik yapmadım.
Konserlere de gittim, maçlara da, restoranlara da...
Ancak şöyle bir tedirginliğim var.
Bazı yerler HES kodu istiyor, bazı yerlerde böyle bir zorunluluk yok.
Olmayan yerlere de gidiyorum.
Maskem hep yanımda, yüzümde olmasına rağmen aşısızlardan dolayı tedirginliğim sürüyor.
Şunu da biliyorum.
Dört aşı olmama rağmen Kovid 19 geçirebilirim de...
Galiba bir gün mutlaka geçireceğiz de...
Ama ilaçlar bulunduktan, toplumsal bağışıklık olduktan sonra olmayı tercih ederim.
Aşı takvimim tam olmasına rağmen bağışıklık sistemimi de ayakta tutacak her şeyi yapıyorum.
Hastalanırsam aşılar sayesinde daha hafif geçeceğini düşünüyorum.
Çünkü yakın çevremde olanlar hafif atlattı.
Nezle olmuş gibi atlattılar.
Aşısızların o başlangıçtaki tereddütlerinin artık bitmesi lazım.
O kadar insana uygulanan aşılardan sonra daha kapsamlı raporlar gelmeye başladı.
Artık bugünden sonra aşı olmayanlar daha geniş önlemlere hazır olmalılar.
Avusturya’nın kararını
kesinlikle destekliyorum
AVUSTURYA’da hükümet, artan koronavirüs vakası oranları nedeniyle 15 Kasım’dan itibaren ülke genelinde sokağa çıkma kısıtlamaları uygulanmasına karar verdi.
Avusturya’da aşısızlar sadece markete ya da doktora gitmek gibi belli sebeplerle evden çıkabilecek.
Uygulama ilk etapta 10 gün sürecek ve görevliler sık sık devriye gezerek olası ihlalleri tespit edecek. Sokağa çıkma kısıtlamalarını ihlal edenler bin 450 euroya varan para cezalarıyla karşılaşacak.
Sağlık Bakanı Wolfgang Mückstein amaçlarının insanları aşı olmaya teşvik etmek ve sosyal hayattaki temasları yüzde 30 oranında düşürmek olduğunu söyledi.
Aşı karşıtları yine üzerime gelecek biliyorum.
Ama ben bazı önlemlerin, kısıtlamaların gelmesini destekliyorum.
Çünkü aşı olanlar aşısızlara daha çok saygı gösteriyor. Ama aşısızlar aynı şeyi yapıyor mu, emin değilim.
Sigara içenler de
benzer davranırdı
ASLINDA yıllarca sigara içenler bu haksızlığı sigara içmeyenlere yaptı. Hatırlayın...
Uçakta, otobüste bile sigara içilirdi.
Üstümüz başımız sigara kokardı.
Restoranlarda da öyle...
Bir dönem sigaralı, sigarasız bölümler de yapıldı. Biz sigara içmeyenler sigara içen arkadaşlarımızın zoruyla onların tercih ettiği bölümlerde oturduk.
Çok azı “Siz içmiyorsunuz, biz arada dışarı çıkarız” dedi.
Sigara yasağından sonra canlı performanslara daha çok gitmeye başladım.
Konserleri de daha yakından takip eder oldum.
Şimdi benzer durum aşılılar, aşısızlar arasında yaşanıyor.
Aşısızlar aşılılardan saygı bekliyor.
Elbette herkese saygımız var.
Ama bu süreçte aşılıların da kendilerini iyi, güvende hissetmeleri için bazı önlemlerin alınmasını talep etmesi gayet normaldir.
Üslup da ton da değişmeli
SİYASETİN dilini hep eleştiriyoruz.
Ben uzun zamandır yazıyorum.
Üslup da, ton da; değişmeli diye...
Ama bakıyorum tartışma programlarının da üslubu, tonu, akışı değişmeli.
Zaten siyasetten yorulmuş vatandaş evine gittiğinde de benzer bir görüntüyle karşı karşıya kalıyor.
Şöyle de bir yanlış yapılıyor.
Bir partiyi ya da görüşü savunanlar aynı tarafta oturuyor. Karışık oturulsa olmaz mı?
Ya da yanlışları, doğruları söylemek bu kadar zor mudur?
İktidarın iyi yaptığı şeyler de olabilir, eksikleri de...
Aynı şekilde muhalefetin de haklı olduğu eleştiriler olabilir.
Kamuoyunu yönlendiren insanların toplumu germek yerine doğru şekilde yönlendirmek zorunda.
Biz büyüklerimizden, ustalarımızdan böyle gördük.
Doğrusunun da böyle olduğunu düşünüyorum.
İklim değişikliğini
fantezi gibi gördük
HAVALAR güzel, hala denize girilebilir düzeyde...
Ama ya kuraklık.
Çocukluğumu, gençliğimi hatırlıyorum.
Eylül geldi mi yağmurlar bir ay boyunca kesilmeden yağardı.
Hadi mevsimler değişti, aylar kaydı diyoruz.
Ama kasım gelmiş olmasına rağmen hala yağmur görmedik.
Gerçekten de bir fantezi gibi gördüğümüz iklim değişikliği çoktan başlamış durumda.
Ve kuraklık bundan sonra hepimizin başına dert açacak gibi duruyor.
Paylaş