Paylaş
Bu kaçıncı...
Önce Umut, şimdi Arif...
Birkaç ay arayla.
Akıllanmıyoruz, uslanmıyoruz.
Ne yaptığımızı bilmiyoruz; sevincimiz de aşırı, üzüntümüz de...
Niçin atıldığı belli olmayan bir kurşun geliyor, o minik bedenleri buluyor.
Haberin takipçisi olduk; “O magandayı bulun” dedik.
Polis özel bir ekip kurdu, saha çalışması günlerce sürdü, olasılıklar araştırıldı. Yüzlerce, binlerce kişinin ifadesi alındı.
Ama sonuç alınamadı.
Bir tesadüf olmasa, Umut’un katili yaralanmalı bir olaya karışmasa, yine yakalanamayacaktı.
Emniyete götürülürken fotoğraflarına baktım; yürüyecek hali yoktu. Ne söylediği belli değildi.
O silahı ateşlediğinin farkında bile değildi. Ya da öyle tembih edilmişti.
Sonuçta umut yok; o ailenin umutları da yok artık...
Ne yapsalar o eski neşeleri yerine gelir mi? Umut bir kez daha onlara sarılıp gülebilir mi?
Umut’un o sevimli yüzü günlerce hafızamdan silinmedi; hala da aklımda...
O maganda bulunması ancak vicdanları rahatlatır.
Çünkü daha fazlası dışarıda, yanı başımızda... Ve ne zaman karşımıza çıkacağı da hiç belli değil.
Yine tekrar ediyoruz.
Bu sefer Arif için, baba Şerafettin Dallı için, annesi için, sevdikleri için aynı şeyi tekrar ediyoruz.
“O magandayı bulun...”
“Başka Arif’ler ölmesin” diye...
Ders niteliğinde diyalog
Aslında normal olan bir şey bizde sıradışıymış gibi görülür. Egedesonsoz.com’dan Hasan Dalgıç kardeşim gitmiş; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun en küçük kardeşi Celal Kılıçdaroğlu’nu Gaziemir’de Seydi Baba Türbesi ve Rekreasyon Projesi’nde bulmuş. Ellerine sağlık, güzel bir haber yapmış.
Celal Kılıçdaroğlu, 2007’de emekli olmuş, sonrasında da burada bekçilik yapmaya başlamış. 1350 lira olan emekli aylığından, ev kredisi çeken oğluna ayda 500 lira destek olmak zorunda kalınca, dara düşmüş. Kocaeli’nde iş bulamayınca da, İzmir’e gelmiş; burada çalışmaya başlamış. Tabii ağabey CHP Genel Başkanı olunca Celal Kılıçdaroğlu’nun öyküsü de ilginçleşiyor. Çünkü sıradan biri olmaktan çıkıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu kardeşi için “Kardeşim evinin ekmeğini alın teriyle kazanan bir emekçidir. Ekmeğini, aşını alın teriyle kazanan başı dik, onurlu milyonlarca emekçi gibi inşaatta çalışan kardeşime de kolaylıklar, sağlık ve huzur diliyor, alnından öpüyorum” demiş.
Daha ne desin; bence güzel de söylemiş.
Celal Kılıçdaroğlu da; “Kendisi istesem yardımcı olurdu. Ancak o Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı... Ondan bana torpil yapmasını mı isteseydim? Böyle yaparsam onu zorda bırakmış olmaz mıyım? Bu başkalarına haksızlık olmaz mı? Üstelik çalışmak ayıp değil ki... İş arıyordum, burada buldum” diyerek, ders gibi bir cevap vermiş.
Türkiye’de siyaset hayatımızın tam göbeğinde olunca; sınırlarını aşınca, her detayda siyasetin izleri bulundukça bu diyalog ders niteliğinde olur. Dediğim gibi gelişmiş batı demokrasilerinde bir partinin genel başkanının kardeşinin hangi işi yaptığı belki bu kadar konuşulmaz, ama Türkiye’de konuşulur.
Daha ne söyleyeyim
“Kongre...” bir karardır.
Bir iradedir.
Bir niyettir.
Bir devirdir.
Bir stratejidir.
En önemlisi yol açmadır, samimiyettir, geleceği yeniden planlamaktır.
Karşıyaka’nın kongresini yeniden yapar; gerekirse yeniden aday olur, yeniden güven alır, yoluna devam edersin.
“Kongre iptal...” demek ise...
Ne yaptığını bilmemektir.
Kulübü belirsizliğe sürüklemektir.
Sorunları büyütmektir.
Problemlerin çözümünü ertelemektir.
Zaman kaybettirmek demektir.
En önemlisi 100 yıllık camiaya prestij kaybettirmek demektir.
Daha ne söyleyeyim..
Paylaş