O bizim mesleğin Picasso’suydu

BİZİM meslek zordur.

Haberin Devamı


Bazen günler uzar; geceyi sabah yaparsınız.
Bazen de haber özel günlerinizin bile önüne geçer.
Her mesleğin elbette zorlukları, güzellikleri vardır ama gazetecilik gerçekten tutku ister.
İşte o günlerde yanınızda kimlerin olduğu çok önemlidir. Sekiz saati her gün aşan bir mesaide haber için kalpleri atan insanlar okuduğunuz gazeteyi yapar.
Bazıları vitrindedir, bazıları ise perde arkasındaki kahramanlardır.
Gazeteciliğe başladığım ilk günlerde tanıdığım isimlerden biriydi Nejat Bekmen...
Ben bir stajyer; o ise büyük ustaların yanında sayfaları yapmaya aday bir görsel yönetmen...
İyi haber yazmak yetmiyordu; haberi en iyi şekilde sunmak, süslemek, okuyucunun beğenisini sunmak da çok önemliydi.
Haberin küçük bir özetini spotlara yerleştirmek, güzel bir fotoğrafla süslemek ve daha birçok ayrıntı...
Nejat; bir ressam gibi sayfanın başına oturur, en küçük detaya kadar işlerdi.
Bizim dünyamızın Picasso’suydu o...
Yeni Asır’ın efsane kadrosunda yer alıyordu.
Sonra Dinç Bilgin onu alıp İstanbul’a götürdü. İzmir’de Yeni Asır’dan İstanbul’da Sabah’a giden öykünün kahramanlarından biri oldu.
Yine görsel yönetmenlerin en iyilerinden, birkaç yıl önce yitirdiğimiz Cafer Yarkent ile birlikte müthiş sayfalar yaptılar.
İstanbul’dan geri döndükten sonra Hürriyet macerası başladı. Yıllar sonra yine Hürriyet’te buluştuk Nejat Bekmen ile...
1999’da Hürriyet’e ilk geri geldiğimde de İzmir Hürriyet’te efsane bir kadro bulmuştum.
Durmuş Odabaşı, Nedim Bubik, İbrahim Irmak, Talat Kırcan, Ergül Satıç, İlyas Özgüven, Adnan Kaya...
Ve elbette Nejat’sız olmazdı.

Haberin Devamı

O bizim mesleğin Picasso’suydu

Bizim haberlere ruh veren oydu.
Çok okunan, çok konuşulan gazeteler yaptık. Kentin, bölgenin, Türkiye’nin gündemini belirledik.
Ve gazete yaparken hep eğlendik...
Zaten eşimden, çocuğumdan, yakınlarımdan daha çok gördüğüm insanlardı gazetedekiler...
Hürriyet’e ikinci gelişim 9 Eylül 2009’du. Yine beni tanıdığım ekip karşıladı. Başta yine Nejat olmak üzere; unutulmaz günler yaşadık.
Günler, aylar, yıllar geçse de bizim dostluklarımız hep ilk günkü gibi taze kaldı.
Bakmayın siz gazetecilerin çok eleştirdiklerine, çok konuştuklarına, bazen de dedikodu yaptıklarına...
Biz birbirimizi hep çok sevmişizdir.
Ve bir gün Kovid 19 hayatımıza girdi.
Salgınları filmlerde olur sanmıştık.
Tarih kitaplarında okumuştuk ama bir pandemi hiç yaşamamıştık.
Aslında ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı da bilmiyorduk. Ama habercilik 7 gün 24 saatti; hastalıkta, savaşta da biz gazeteleri çıkarmak zorundaydık.
İlk gün hibrit modele döndük.
Ben her gün gazeteye gitmeye devam ettim. Kadronun bir bölümü ofislerde, bir bölümü ise evden çalışmaya devam etti.
Nejat evde kaldı ama uzaktan da güzel sayfalar yapılabileceğini her gün bize kanıtladı.
Çünkü o Picasso gibiydi.
Bakması bile farklıydı.
Hürriyet Ege’nin farkını, farklılığını yapan adam oydu.
Neredeyse bir buçuk yıl evden çıkmadan, koronayla saklambaç oynadı.
O kadar sağlığına dikkat eder, o kadar sağlıklı beslenirdi ki...
Uzaktan bile bize yetişir; tavsiyelerde bulunurdu.
Ve o Nejat, virüse yakalandı.
Nasıl oldu, nasıl bu bela ona yapıştı bilemiyoruz.
Ama vücudundan gitmedi.
Çok dayandı, direndi ama olmadı.
Bizim canımız, arkadaşımız, dostumuz, üstadımız, gazetelerimizin görsel yönetmeni, Picasso’muz maalesef dün koronaya yenildi.
30 yılı çoktan geçmiş bir meslek hayatımızda birbirimize kırılmadan, gücenmeden veda ettik.
En zor günlerde gazete yaparken attığımız kahkahalar hep aklımda...
Çocuklara olan sevgisi, hayvanlara olan duyarlılığı hep gözümün önünde...
Çocuklarına her zaman arkadaş gibi davranın o halleri hep hafızamda...
Sevgili eşi Resmiye’yle örnek olan evliliği...
Ve her zaman pozitif bakan o gözleri, bana el uzatan elleri artık hep benimle...
Nejat kardeşim, canım dostum, değerli meslektaşım...
Canım benim...
Nur içinde uyu...

Yazarın Tüm Yazıları