Paylaş
İzmir ve çevresine yat limanlarının yapılması; birkaç seçimdir işlenen ve söz verilen projelerden değil miydi?
Hatta bu sözü verenler de AKP’li vekiller değil miydi?
Üstelik diğer partilerin de seçim vaatleri arasında yat limanları yok muydu?
İzmir körfezine birden fazla; Çeşme, Karaburun, Yeni Şakran, Karaburun, Mordoğan, Foça ve kıyı turizm merkezleri olmak üzere 10’un üzerinde yat limanı yapılmayacak mıydı?
2011 seçimlerinden bu yana İzmir’in gündeminde olan bir konu bu...
Geçen beş yılda ne yazık ki; bazı projelerde olduğu gibi yat limanları konusunda da bir adım atılamadı.
Marinaları şundan önemsiyorum.
Birkaç gündür yazıyorum.
Turizmde uzun vadede değil belki, ama birkaç yıl için sıkıntılı günlerin olduğu bir gerçek...
Bu dönemi iyi değerlendirmemiz ve turizmi çeşitlendirmemiz gerekiyor.
Kruvaziyerde kan kaybeden İzmir’in, limanlar konusunda en azından bu süreçte atakta olması lazım.
Bakın Atina hemen yanımızdaki bir kent...
Bizden giden kruvaziyer gemileri Pire’ye yanaşıyor.
Pire’den Atina’nin merkezine doğru gittiğinizde birbirinden büyük marinaları görüyorsunuz.
Mega yatların büyük çoğunluğu Akdeniz’de Atina’yı tercih ediyor.
Hem fiziki, hem ekonomik şartların bunda etkisi var tabii...
Ama sonuçta Atina bu avantajı kullanıyor.
Yazları güneyimize gelen yatların Atina dışında alternatif aradıklarını hepimiz biliyoruz.
Neden İzmir’i yeni bir adres olmaya zorlamıyoruz.
Münir Hoca gazeteci dostuydu
Her meslekte “gazeteci dostu” dediğimiz insanlar vardır.
Münir Büke hocamız o isimlerden biriydi.
Kuduz vakalarının çok konuşulduğu, gazetecilerin de çok üzerinde durduğu bir konuda istediğiniz zaman Münir hocadan bilgi alınabilirdi.
Biz Münir hocayı, hoca da bizi anlardı çünkü...
Gazeteciler haberi yetiştirme derdindeydi.
Hoca da kuduzun kökünü kurutma derdinde...
O süreçler zordur, takip etmeniz, aileyi ikna etmeniz, zamanında olaya müdahale etmeniz gerekir.
Münir Hoca dediğini yaptı, kuduz sorununu İzmir’de kökünden halletti.
Gazetecilere de hocayla sohbet edip, çay içmek kaldı.
Münir Büke’yi dün sonsuzluğa uğurladık.
Nurlar içinde yatsın...
Vala Rüstem’i de uğurladık
Dün yine bir Cumhuriyet kadınını uğurladık.
Vala Rüstem’i...
Sevgili kardeşim Mert Rüstem’in annesi, daha önce kaybettiğimiz Metin Rüstem’in de eşiydi.
Rüstem ailesi demek, İzmir demektir.
Hamza Rüstem; İzmir’in ilk fotoğrafçısıydı.
Arada Mert’in yanına giderim.
İnanın Rüstem ailesinin arşivinde günlerce vakit geçirebilirsiniz.
Her fotoğraf başka bir öykü, başka bir anı...
Kimi ararsanız, hangi kurumdan konuşursanız; arşive girer birşeyler bulursunuz.
Mert’i tanıyalı 40 yılı geçmiş.
Metin ve Vala Rüstem’den çok İzmir hikayesi dinledim.
Bazılarında benim ailemin üyeleri de vardı, bazılarında ortak dostlarımız...
Ama illa da Cumhuriyet vardı, illa da Atatürk, illa da İzmir...
Vala Rüstem de nurlar içinde yatsın...
Şu Körfez Geçiş projesi
Bazı projeler maliyetli olabilir.
Hata bugünlerde fuzuli gibi görülebilir.
Normaldir; büyük yatırımları tartışmak da gerekir.
Ama şunu söylemeliyim.
Körfez Geçiş Projesi İzmir gibi giderek büyüyen ve kalabalıklaşan kentler için şarttır.
Yöntemleri, proje alternatiflerini teknik ekipler konuşsunlar...
Ama ben kentin genelinde bu sefer genel bir mutabakat görüyorum.
O yüzden 2016; projeyle ilgili görüşlerin, çalıştayların ve hazırlıkların olduğu bir yıl olmalı.
Gelecek yıl da ihaleye çıkılmalı...
Benzer projelerin hayata geçmesi yıllar alıyor.
Zaten bu yatırımlar da geleceği düşünerek yapılıyor.
Paylaş