Paylaş
Sporu, futbolu seven biriyim.
Belki de ‘biriydim’ demek daha doğru...
Şöyle bir düşündüm; en son maç izlemek için tribünlere ne zaman gittiğimi hatırlayamadım.
Oysa her hafta bir ya da iki maça gitmeye gayret ederdim.
Hem de renk farkı gözetmeden, İzmirli ruhumu öne çıkararak...
Göztepe’nin de maçlarına gidiyordum, Altay’ın da, Bucaspor’un da, Altınordu’nun da...
Karşıyaka’nın maçlarını zaten kaçırmamaya özen gösteriyordum.
Fark ettim ki; bu heyecanım çoktan bitmiş.
Aslında birçok nedeni var.
En başta İzmir’de maça gittiğimde artık keyif almıyorum.
Ne doğru düzgün bir stat var, ne de beni mutlu eden seyirci...
İzlemişsinizdir.
Başakşehir - Trabzon maçında; hem de şeref tribününde iki küçük çocuğa yapılanları görünce yüzüm kızardı.
İki minik tuttukları takımın formalarını giyip babalarıyla maça gitmiş.
Sen misin giyen; hem küfürler, hem de zorla formaları çıkarma girişimi...
***
Kendi çocukluğuma gittim.
Meğer dünyamız ne kadar masum, ne kadar naifmiş.
Tribünlere yanlışlıkla girer, üzerimizde formalara rağmen sempatiyle karşılanır, ufak tefek takılmalar dışında ne keyifle maç seyredermişiz.
İnanın maç seyretmekten de soğuttular, bir takıma gönül vermekten de...
Türkiye bu değil.
Bu olamaz.
Benim doğup büyüdüğüm, yaşamaktan her zaman keyif aldığım ülke bu olamaz.
Alkışlar Göztepe’ye
Bu arada Göztepe’yi tebrik ediyorum.
Mütevazi bir kadro kuruldu.
Teknik Direktör Tamer Tuna hepimiz için bir sürprizdi.
Ama şimdilik her şey yolunda gidiyor.
Göztepe averajla ligin üçüncüsü durumunda...
Belki ilerleyen haftalarda bu sıralama değişebilir ancak ben Göztepe’nin birkaç yıl kalıcı olması halinde ligin zirvesine oynayacağını düşünüyorum.
O yüzden Başkan Mehmet Sepil’in olumlu ve stratejik hamlelerini bir kez daha takdir ettiğimi hatırlatmak istiyorum.
Bu ne ilk ne de sonuncusu olacak
Aliağa’da kaldırımda yatan sahipli köpeğe tekme atan ve polis tarafından gözaltına alınan Naim Y, ifadesinin ardından serbest bırakıldı.
Sürpriz değil.
Çünkü yasalar böyle...
Bu olay ne ilk, ne de son olacak.
Ama size ABD’den bir örnek vereyim.
Biliyorsunuz geçenlerde, özellikle Florida’yı, Miami’yi etkileyen bir kasırga vardı.
Irma kasırgası Miami’nin yarısını sular altında bıraktı; 4 milyon insan geçici olarak taşınmak zorunda kaldı ve Florida’da oturanlar günlerce elektriksiz bir hayat sürdüler.
Görüntüleri izlemiş, haberleri okumuşsunuzdur.
Miami Başsavcısı geçen gün bir açıklama yaptı.
Ve dedi ki...
“Sahipli olduğu hayvanları sorumsuzca bırakanlar ilerleyen günlerde ceza alabilir...”
Yağmura, çamura, kentin üzerinden gitmek bilmeyen hortuma rağmen ve bütün olumsuz koşullar dikkate alınmasına rağmen savcı böyle bir açıklama yapıyor.
Bizde olsa “Şu kadar hayvan telef oldu” der geçeriz değil mi?
İşte güçlü demokrasilerde böyle olmuyor.
“Pişman olmadan düşüneceksin kardeşim” deniyor.
Bu kadar basit...
İyi ama yetmez
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici köşesinden duyurdu.
“Bundan böyle kaza yapan otobüs firmalarının adı gizlenmeyecek...”
Büyük bir uzlaşmanın olduğu ortada, hem yazılı, hem de görsel medya bundan böyle firmaların isimlerini açık yazacak.
Bence çok doğru bir uygulama...
Ama Aliağa’da köpeğe tekme atıp “Pişmanım...” diyenin adını kodluyoruz.
Ya da tecavüz sanığını, eşine şiddet uygulayanı da kodluyoruz.
Neden?
Suçu mahkeme tarafından onaylanmadığı için, suçu sabit görülmediği için…
İyi de bizim yasalarımız toplumun gerisinden gidiyorsa, hayatın gerçeklerine tam uymuyorsa ne yapacağız?
Bence bu haberlerde de kodlamayı kaldırmak gerekir.
Boşlukları doldurmak siyasetçinin işidir
Bir önemli haber de Banu Şen’in Hürriyet Ege’deki rampa mağduru Osman Artu’nun haberiydi.
Birinci kat diye taşındıkları sitenin yönetimi, apartman girişine rampa ya da engelli asansörü yapılmasına izin vermiyormuş.
Peki ne olacak şimdi?
Ortada bir mağduriyet varsa; felçli, sol tarafı tutmayan ve tekerlekli sandalyeye bağımlı bu vatandaşımız için yasalar bir şey demeyecek mi?
Diyorum ya...
Bu iş siyasetin işi...
Siyasetçi bu boşlukları dolduracak; yasaları buna göre yapacak, keyfiyet ortadan kalkacak.
Bu kadar net..
Paylaş