Mekanlar, insanlar ve anılar

BAZI mekanların bende hep anısı vardır.

Haberin Devamı

 

Örneğin İzmir Hilton Oteli…
Yakın bir zamanda kapanacağını öğrendik.
O günden bu yana gittiğim toplantıları, düğünleri, buluşmaları hatırlıyorum.
32’inci kattan İzmir’i seyredişimi düşünüyorum.
Cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla, bakanlarla; Türkiye’yi yönetmiş önemli siyasetçilerle konuşmalarımızı hatırlıyorum.
İnanın hepsi aklımda...
Ben kolay unutmayanlardanım.
Ne isimleri, ne yüzleri unuturum; anıları ise asla...
Hilton işte öyle mekanlardan biriydi benim için...
Ve kapatılması taze olarak koruduğum anılarımın, bir dosya halinde rafa kaldırılması gibi geliyor şimdi bana...
Biz ne yazık ki bunu koruyamıyoruz.
Oysa mekanlardır insanı ayakta tutan...
Hafta içinde İzmir Bostanlı’daki Yasemin Kafe yandı.
Geçen gün önünden geçerken durdum, etrafını dolaştım.
Yanmış, neredeyse kül olmuş.
O kafe açılırken Ahmet Piriştina’yla sahil yürüyüşlerimizi hatırladım.
Sahil denetimlerinden sonra çimlerin üstünde tavla partilerini, o kahkahaları ve İzmir konuşmalarını...
Biliyorum; çok insanın buluşma adreslerinden biriydi.
Önce Hilton, sonra Yasemin Kafe...
Anıları düşünüp yeniden hatırlamam için galiba benim biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.

Haberin Devamı

 
Et profesörü Asil de
aramızdan ayrıldı

GEÇEN hafta İzmirlilerin yakından tanıdığı bir isim daha sonsuzluğa gitti.
Kendisini herkes “et profesörü” olarak tanırdı.
Karşıyaka’nın eski yöneticilerindendi.
Asil Öztürk’ü tanımayan, onun o meşhur lokantasından içeri girmeyen tanımadım.
Kendine özgü üslubu, sunumu, lezzetiyle Köfteci Asil, benim unutulmayanlarım arasındaydı.
Eski dostlar gibi o da nurlar içinde yatsın.

Mekanlar, insanlar ve anılar

 
Ben silemiyorum ya siz

GEÇEN gün yazdım, bu hafta da dostlar aramızdan ayrılınca telefonumu kontrol ettim.
Aramızdan ayrılan dostlarımı, tanıdıklarımı telefon defterinden silemiyorum.
Sildiğimde sanki anılar da gidiyormuş gibi geliyor bana...
Aynı şey sosyal medya için de geçerli.
Örneğin Twitter’da, Facebook’ta, İnstagram’da arkadaşım olan birini ben nasıl silerim.
Silemiyorum zaten...
Bence telefon üreticileri, sosyal medya sahipleri bunları da düşünsünler ve kapasiteleri sınırlamasınlar.
Ben zaten silemiyorum da; kimse de silsin istemiyorum.

Haberin Devamı

 
Bu gençler umutlarımı artırıyor

ÇOK başarılı bulduğum bir Saint Joseph’li kardeşimi bugün yazmak istiyorum.
Adı Yalçın Bora Varsay...
Müzisyen; takip ediyorum müthiş işler yapıyor.
Bora, 1992 yılında İzmir’de doğdu ve şu anda Los Angeles’ta kariyerine devam ediyor.
Müzik eğitimine ailesinin büyük desteğiyle 7 yaşında İzmir Maria Rita Epik Müzik Okulu’nda klasik gitar ve müzik teorisi dersleri ile başlıyor. 10 yıl devam eden bu süreçte İngiliz the Associated Board of the Royal Schools of Music’in düzenlediği performans sınavlarına katılarak 7 aşamayı başarıyla geçiyor. Klasik gitara devam ederken 13 yaşında ilk elektro gitarını alarak kendi kendine öğrenmeye ve yavaş yavaş klasikten uzaklaşıp elekro gitara yönelmeye başlıyor. Lise yıllarında kurduğu rock grubuyla İzmir’de Dungeon gibi çeşitli canlı müzik sahnelerinde konserler veriyor. Rock, hip-hop, pop, blues, r&b, elektronik müzik gibi birçok farklı müzik türüne duyduğu ilgi onu müzik prodüksiyonuna yöneltiyor.
Liseyi İzmir Saint Joseph Lisesi’nde okuduktan sonra, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin müzik bölümüne giriyor. İstanbul’daki ikinci yılının sonunda, Valencia’da girdiğim Berklee College of Music’in yetenek sınavını kazanarak Boston’a yerleşiyor. Berklee’de müzik prodüksiyonu ve ses mühendisliği bölümünde daha önce Mary J. Blidge, Sting, Usher ve Aretha Franklin gibi isimlerle çalışmış Grammy ödüllü prodüktör Prince Charles Alexander ve Radiohead’in prodüktörlüğünü üstlenmiş Sean Slade ile prodüksiyon çalışmaları yapıyor.
Bu çalışmalar ona Berklee’den başarı bursu getiriyor ve 2017 yılında yüksek onur derecesi ile mezun oluyor.
Berklee’yi bitirdikten sonra Los Angeles’a yerleşerek daha önce Metallica, Michael Jackson, Aretha Franklin, Jimi Hendrix, Etta James, Mark Ronson gibi isimlerin kayıt yaptığı eski adı ile One on One, şimdiki adı ile 17 Hertz Studio’da bir yıl prodüktör ve ses mühendisi olarak çalışıyor.
En önemlisi de kendi şarkılarını yazmaya başlıyor.
Ardından, müzikal gelişimime devam etmek için California State University, Los Angeles’ta burs kazanarak kompozisyon ve aranjman üzerine master yapmaya başlıyor. Master programı sürerken aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak Müzik Teknolojileri dersleri vermeye başlıyor. Master programındaki çalışmaları sonucunda da onur ödülüne layık görülüyor. Bu yılın mayıs ayında da yüksek onur derecesiyle mezun oluyor.
Çok başarılı bulduğum Bora Varsay şunları söylüyor: “Mezun olduğumdan beri Los Angeles’ta çeşitli pop albümlerinde prodüktörlük, aranjörlük ve mix yapmaya devam ediyorum. Ekstra projelerin dışında düzenli birlikte çalışmaktan keyif aldığım müzisyen arkadaşlarımla çalışmalarım sürüyor. Bu aralar elektro ve bas gitar çaldığım, müziklerini yazdığım, kayıtlarını ve prodüksiyonunu üstlendiğim ‘IF’adındaki pop grubumla ilk teklimizi yayınlamaya hazırlanıyoruz. Aynı zamanda bu yılın ilerleyen zamanlarında yayınlamayı planladığım solo albümümün hazırlıklarına devam ediyorum.”
Ben bu gençlerimizin hikayelerine bayılıyorum.
İyi ki varlar.
Bu gençleri takip ettikçe moralim düzeliyor.

Haberin Devamı

Mekanlar, insanlar ve anılar

Yazarın Tüm Yazıları