Paylaş
Barış Pınarı Harekatı’yla ilgili o kadar kötü yorumlar okuyorum ki...
Kim ne derse desin; Türkiye bu konuda haklı...
Sınırımızda olanlara gözümüzü kapatamayız, terörden mağdur olmuş bir ülkenin gelişmelere kayıtsız kalması da söz konusu değildi.
Türkiye defalarca sivillere zarar vermediğini, harekatın terör odaklı olduğunu söylemesine rağmen istediği desteği alamıyor.
Algıyı yönetmek aslında bizim görevimiz...
Elbette ilgili makamlarımız bu konuyu konuşuyor, tartışıyor, bir eylem planı yapıyordur.
Ama son yaşananlardan ve okuduklarımız Türkiye’nin her konuda yeni bir iletişim planına ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Kaldı ki; bunu sadece Barış Pınarı Harekatı’yla ilgili değil, her alanda yapmamız lazım.
Bakın dünya çok değişti.
Kimsenin bizi gelip anlamasını beklememeliyiz.
Bugünün iletişim olanaklarıyla çok farklı şeyler de yapabiliriz.
Birkaç yıl önce turizmde işler iyi gitmeyince tanıtıma yeniden yüklendik.
Oysa şartlar ne olursa olsun, tanıtımları kesmememiz gerekir.
Yine lobicilik konusunda iyi yetişmiş insanlara sahibiz.
Devletimiz bu insanlardan çok daha fazla yararlanmalı.
Onlara bir misyon yüklemeli.
Lobicilikte iyi şeyler yapıyoruz ama sürekliliğimiz az, yeni yöntemlerden de yeteri kadar faydalanamıyoruz.
Türkiye daha iyisini yapmalı.
Sosyal medya detoksu iyi geliyor
KULLANDIĞIM akıllı telefon her hafta başı bana kullanım raporu yolluyor. Yani pazartesi sabah kalktığımda geçen hafta cep telefonumu ne kadar kullandığımı söylüyor. Ve diyor ki;
“Bu hafta kullanım oranınız yüzde 5 düşerek, şu kadar saat, şu kadar dakika oldu...”
Her hafta biraz daha az kullanmayı hedefliyorum.
Çünkü biliyorum ki; ne kadar çok telefonumla uğraşırsam o kadar az kendime, çevreme vakit ayırıyorum.
Zaten beni şu dijital müzik platformları yakıyor.
Onlar olmasa sosyal medyayı neredeyse hiç kullanmayacağım.
Tavsiye ederim.
Sosyal medya detoksu iyi geliyor.
İzQ
İZMİR Ticaret Odası’nın gündemde tuttuğu “Girişimcilik ve İnovasyon Merkezi” vizyonunu çok önemsiyorum.
Adına İzQ dediler.
Aslında bu tek başına bir kurumun üstlenebileceği bir misyon da değil.
Bir kentin buna inanması ve kurumlarının bu vizyona destek vermesi gerekir.
Yapılan açıklamalar benim umutlarımı da artırdı.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreteri Dr. Erçin Güdücü, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Gökçüoğlu, Ege Genç İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkan Vekili Alp Avni Yelkenbiçer, İzmir Büyükşehir Belediyesi Strateji Geliştirme ve Koordinasyon Yetkilisi Kerem Ziya Yangöz, Genç Başarı Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Çelik Ören kurumları adına açıklamalar yaptılar ve tam desteklerini söylediler.
Bu şu nedenle önemli;
Dönüşüm ve değişimler bir konsensüs olduğunda gerçekleşiyor.
Adını koyalım.
Türkiye teknolojide, dijitalleşmede, yazılımda atılım yapacaksa bunun adresi İzmir olmalıdır.
Hem insan kaynakları, hem fiziki şartlar, hem de kent vizyonu... Buna en yakın yer İzmir’dir.
Başka bir yer aramayın.
Yaşayan şehir olmak
CUMARTESİ gecesi geç saatlerde eve döndüm. Gece 2’de Alsancak’ta yoğun bir trafik vardı. Neredeyse akşam kalabalığına yakın da bir kalabalık...
Bu kalabalık beni sevindiriyor.
Barselona örneği hep aklımda…
90’ların başında planlanan turizm stratejisi çok hızlı uygulandı.
Bugün Barselona gezilen, gidilen, eğlenilen, spor ve sanat yapılan bir yer...
Ve sokakları günün her saati dolu.
İzmir yaşayan şehir olmalı...
İkinci çevre yolu şart
YAKIN bir zamana kadar Bayraklı tünelleri belirli saatler tıkanırdı. Genellikle de 7.30 ile 9 arası sabahları, akşamları da 17.30 – 19.00 arası... Şimdi günün her saati dolu diyebilirim. Saatler uzadı sabah 10’da bile tıkanıklık var, gece 20.30 adım adım gidiyorsunuz. Acil, çok acil ikinci çevre yolu çalışmalarını başlatmalıyız.
Tramvay ne oldu?
SAHİ imzada bekleyen bir Çiğli tramvayı dosyası vardı. Niye, neden, kimi beklediğimizi birileri açıklayabilir mi?
Paylaş