Paylaş
ASİ miyim, değilim... İsyankar mıyım, değilim... Laf dinlemez miyim, değilim...
Ama biliyor musunuz, hayatımı dengede tutan galiba içimdeki asi ruhum, isyankar halim, laf dinlemez tavrım...
İşte, ben ancak böyle kendi dünyamda denge buluyorum.
Nasıl mı?
Ali Poyrazoğlu’nun dediği gibi...
“İçindeki asi kuşu keşfet... Bırak konuşsun, bırak eleştirsin, bırak seni alıp bir yerden bir yerlere götürsün. Bırak... Bırak çünkü asıl seni sen yapacak, işte bu ruh halidir...”
Benim de söylemeye çalıştığım tam da bu, her insanın dengeyi bulabilmesi aslında kendi içindeki asi kuşu fark etmesiyle başlıyor.
***
Cuma akşamı dikkat ettim, Ali Poyrazoğlu’nun konuşurken salondan çıt çıkmıyordu. “Asi Kuş” oyunu, aslında bir dertleşmeydi. Poyrazoğlu’nun kendisiyle, Türk insanıyla, insanlıkla dertleşmesi... Kendinden, çevresinden, gördüklerinden, hissettiklerinden çok çarpıcı örnekler verdi. Eminim, benim gibi birçok kişi yaşanmış bu öykülerden çok etkilendi.
Poyrazoğlu, Türkiye’nin en iyi tiyatrocularından biri ama benim için aynı zamanda iyi bir mentördür. Türkiye’nin en büyük firmalarına danışmanlık yapar, eğitimler verir. Daha doğrusu farkındalık yaratır, beyin açar...
Evet, beyin açar...
Tıkanmış, duraklamış, sabitlenmiş beyinleri açar. Ve bunu öylesine hızlı ve çarpıcı yapar ki, ilk attığınız adımda daha başka bakarsınız dünyaya...
Hayatım boyunca çok eğitim aldım, Türkiye’nin en iyilerinden, bu alandaki en popüler olanlardan... Ama Ali Poyrazoğlu’nu ayrı bir yere koyarım. O eğitimler, bir tiyatro sahnesi gibidir. Başrol oyuncusu bellidir, Ali Poyrazoğlu bu rolü kimseye kaptırmaz, ama siz farkında olmadan yardımcı rolü çoktan kapmışsınızdır. Tiyatronun gücü böyledir, sahne büyülüdür.
***
Bir tavsiyesini hiç aklımdan çıkarmam.
“En az iki konuda uzmanlığınız olsun. İyi bir doktor, ama aynı zamanda iyi bir fotoğrafçı, iyi bir mühendis, ama aynı zamanda iyi bir botanikçi olabilirsiniz. Çok yanlı olmak, çok yanlı bakabilmek, asıl hayattır...”
Başarının böyle geldiğine inanıyorum. Daha da önemlisi hayatı renklendirmenin de bu yoldan geçtiğine inanıyorum. Kuru bir yaşamı, anlamlı hale getirmek tutkularla oluyor, bunu sakın unutmayın.
***
Bir şey daha var. O da insanın gizli kalmış yeteneklerini keşfetmesi... İçinize bakarsanız, kendinizi tanıyabilirsiniz, inanın keşfedebiliyorsunuz.
Sözü Ali Poyrazoğlu’na bırakayım...
“Diyorum ki: ‘Merak etmeliyiz...’ İçimizde bizi bilmediğimiz denizlere sürükleyecek, büyük maceralar yaşatacak ne gibi yeteneklerin saklı kaldığını, bilinçaltımızı deşerek ortaya çıkarırsak ve onları kullanırsak, yaşamımız daha keyifli ve başarılı geçecek...”
Peki, Ali Poyrazoğlu aslında ne yapıyor? Şöyle açıklıyor:
“Hem başkalarının, hem kendi yeteneklerimin peşinde dolaşan bir avcıyım. Nasıl mı? Kendimden başlayarak birçok insanı eğittim, yaşamla kucaklaşmalarını sağladım. Önce kendileriyle barıştırdım onları. Bilgiyi paylaşmaktan, tartışmaktan büyük bir zevk alıyorum. Ya genç oyuncuları, yazarları eğitiyorum ya da profesyonel iş hayatındaki insanlara eğitim veriyorum. İkisi de hem birbirinden çok ayrı dallar hem de büyük yakınlıklar içeriyorlar. İş hayatından insanlarla yaptığım çalışmalarda ortak akıl oluşturmak, kendini yenileyebilmek, derinlik sağlayabilmek, yeni kurum kültürleri yaratmak, işte tırmanma ipleri örmek için bakışlar oluşturuyor ve yaşama geçiriyorum. Beni eğitim ortağı olarak kabul ediyorlar. Ekonomi ve iş yönetimi bilgim, sanatçı yanım ile onların kendilerini geliştirme ve iş hayatından tat alabilme arzularını birleştiriyoruz. Standart sapmalardan sakınabilmenin yollarını araştırıyoruz. Neyi, ne şekilde, doğru olarak ölçebiliriz gerçeğinin peşinde dolaşıyoruz. Çünkü inanıyorum ki, ölçemediğini yönetemezsin. Ne sanatta, ne de iş hayatında.”
***
Hayata karşı asi olmayın, ama içinizdeki asi kuşu da keşfedin. Ali Poyrazoğlu’nun oyunu işte bu “asi kuşla” nasıl konuşmaya başlamanız gerektiğini anlatıyor.
Paylaş