Paylaş
KUŞU örneğinin dünyada bir benzeri olduğunu zannetmiyorum. Aslında istekleri çok netti. Nüfuslarının 2 binin üzerinde olduğunu söylüyorlar ve muhtar değil, belediye başkanı seçmek istediklerini ifade ediyorlardı. 30 Mart’ta kimse sandığa gitmemişti. Tek bir kişi bile gidip oyunu kullanmamıştı. Yüksek Seçim Kurulu, seçimin 1 Haziran’da tekrarlanmasını istedi. 1 Haziran’da da kimse gitmedi. Türkiye’nin başka yerlerinde seçimler tekrarlanırken, Kuşulular kendi hallerinde, işlerine güçlerine baktılar, akıllarına seçim gelmedi bile... Böyle bir disiplin, böyle bir uzlaşma, böyle bir güçbirliği inanın ben görmedim. Emin olun, siyaset konuşmaya başlasalar çok farklı şeyler söyleyebilirler. Muhtar değil de başkan seçselerdi kim kazanırdı bilemem ama AK Parti’ye de, CHP’ye de, MHP’ye de oy çıkacağından emin olun.
Sonuçta işlerin yürümesi lazım.
Simav Kaymakamı İbrahim Süha Karaboran da, Ortaokul Müdürü Feridun Aktay’ı bu kez tarih belirlemeden tekrar muhtar vekili olarak atamış.
Kuşuluların tepkileri de bana göre demokrasimize örnek olabilecek bir üslupta...
“Karara saygılıyız, muhtarımızın başarılı olması için elimizden geleni yapacağız. Ama hukuk mücadelemiz de devam edecek. Belediye başkanımızı seçene kadar sandığı boykot etmeye kararlıyız...”
Sizi bilmem ama ben Kuşululara çok saygı duyuyor ve onları ilgiyle izliyorum.
Biliyorum, siyasetçiler bu durumdan hoşlanmayacak.
“Sivil itaatsizlik bu” diyecekler ama değil...
Bir filme konu olacak kadar bir demokrasi mücadelesi bu çünkü...
Bu kazayı ucuz atlattık demektir
HAFTA sonu İzmir Kuzey Çevre Yolu tünellerinde bir olay yaşandı. Önce bir panikle bizi arayanlar, tünelde bir tankerin patladığını, yanmakta olduğunu ve çok sayıda insanın kaçtığını söylediler. Yanan bir tanker değil, bir minibüstü. Arayanların söylediği gibi büyük bir patlama da yoktu. Belli ki, insanlar arabalarını terk edip koşmaya başlayınca tünelde çok daha büyük bir olayın olduğunu düşünmüşlerdi. Normal... Belki ben de olsam korkar ve aynı tepkileri verirdim. Çok şükür ki, olay korkulduğu gibi değildi ve can kaybı olmadan atlatıldı. Beni asıl ilgilendiren ise minibüsü yanan vatandaşımızın sonrasındaki yorumlarıydı. Ahmet Uysal diyor ki...
“Dumanları fark edince tünellerin çıkışına 100 metre kala aracı sağa çekip işçileri indirdim. Çevredeki diğer sürücüler minibüse tünel içinde bulunan yangın tüpleriyle ve musluklarıyla müdahale etmek istedi ancak boş olduğu için işe yaramadı... Çalışsaydı minibüsüm yanmayacaktı...”
Karayolları’ndan bir açıklama görmedim, okumadım.
Ben sadece minibüsün sahibi Uysal’ın sözlerinden yola çıkarak bu yorumu yapıyorum.
Ve olaylar böyle geliştiyse inanın bu kazayı ucuz atlattık demektir.
Alaçatı doğru adres
OT Festivali tuttu. Artık takvimlerdeki yerini aldı. Müdavimleri de oluştu. Nisanın ikinci haftasına bir yıl önceden otel rezervasyonları bile yapılmaya başlandı. Baharın başlangıcında yaz kalabalığı Alaçatı’da yaşanmaya başladı. Şimdi de Kaybolmuş Lezzetler Festivali... İnsanlar unutmasın diye değil, hatırlayıp yeniden masalardaki yerini bulsun diye... Bu da tuttu. Tutacak, seneye daha iyi olacak. Kim ne derse desin, Alaçatı gibi bir örnek Türkiye’de az... Kimliğini koruyan, kimlikleri korumak için çaba gösteren bir başka adres yok... Bakıyorum, konuşuyorum; Alaçatı insanlara iyi geliyor. Sadece yazın değil, yaz kış iyi geliyor. Hatta kışın Alaçatı’yı tercih edenlerin sayısı giderek artıyor.
Paylaş