Paylaş
Ukraynalı manken Daria Kyryliuk’un Çeşme’den döndükten sonra sosyal medya üzerinden paylaşımları olay olmuştu. Bu konu artık mahkemelerimizde; yargımız kimin haklı kimin suçlu olduğuna karar verecek.
Ben olaya şöyle bakıyorum.
Bütün dünyada Çeşme gibi tatil beldelerine yazları bir akın olur. Özellikle de popüler olan işletmelerin önünde uzun kuyruklar oluşur.
Sosyal medya sayesinde aslında artık o eğlence merkezlerinin içlerini de takip eder olduk.
Buralara gidenler fotoğraflar paylaşıyorlar; bizler de böylece epey fikir sahibi oluyoruz.
Dünyanın her yerinde münferit olaylar oluyor.
Olmaması elbette çok daha iyi ama gerçekleşiyor.
Önemli olan bu yaşananların arkasında organize suç şebekeleri var mı yok mu?
Daria Kyryl olayından sonra yine sosyal medyada kıyamet koparıldı.
Çeşme’nin mafyaya teslim edildiği konuşuldu.
Hüseyin Aşkın’a çok açık sorular sordum.
Kendisini uzun yıllardır tanıyorum.
Açık sözlü ve net konuşan biridir.
“Bizden hiçbir şey sızmaz, izin vermeyiz. Hele uyuşturucu, silah gibi şeylere asla izin vermeyiz. Açık söylüyorum. Çeşme’de mafya yok, bana gelen bir istihbarat da yok” dediğine göre, durum tam da böyledir.
Dediğim gibi keşke o münferit olaylar da olmasa...
Benim hiç şikayetim yok
YAZ aylarında Çeşme’ye daha çok gidiyorum. Bazen de işe Çeşme’den gitmeye gayret ediyorum. Çeşme’nin enerjisini seviyorum çünkü...
Her girişte mutlaka bir polis kontrolüyle karşılaşıyorum.
Biz gazetecilere verilen bir ayrıcalık var.
Kullandığımız arabaların önüne özel bir kart alabiliyoruz. Bu kart bizim hem basın mensubu olduğumuzu, ham de acil durumlarda geçiş üstünlüğümüz olduğunu gösteriyor.
Çeşme’ye girerken polis arkadaşlar o kartı görüyorlar ve tatmin olmayıp benim basın kartımı da soruyorlar.
Ben de her seferinde çıkarıp gösteriyorum.
Onlar bunu denetlemek, ben de basın mensubu olduğumu kanıtlamak zorundayım.
Bu denetimlerden hiç şikayet etmiyorum.
Çünkü bunun caydırıcı olduğunu biliyorum.
Hüseyin Aşkın anlattı; 6.5 milyon araç tek tek aranmış.
Bu önemli bir rakam...
Momo’nun da hakkını teslim edelim
BİR şey daha var:
Bu son olayda Momo Beach çok konuşuldu.
İş mahkemelere taşındığı o olayla ilgili yorum yapmak istemem.
Ama şunu söylemem lazım.
Çeşme bir turizm merkezi, bir cazibe merkezi ise bunu parlatan, anlatan işletmelerden biri de Momo...
Ve Momo gibi birçok işletme...
Ben plajlara çok giden biri değilim.
Momo’ya da bir vakfın yemeği için gittim.
Ama Momo’nun enerjisini biliyor ve seviyorum.
İşletmecisi Burak Beşer’i de tanıyorum.
Çeşme için iyi şeyler yapmak için uğraşan biridir.
İşletmelerinde hep iyi, kaliteli bir servis vermeyi istedi, başarılı da oldu.
İki yılda Momo’yu en çok konuşulan mekanlardan biri yaptı.
Son olayı dediğim gibi mahkemelere taşındığı gibi bilemiyorum.
Ama hakkını teslim etmek lazım.
Türkiye bir turizm ülkesiyse Momo gibi işletmelere çok ihtiyacı var.
Eksikler, yanlışlar varsa düzeltilir.
Eleştirelim ama öldürmeyelim.
Ben Momo’nun gelecek yıla daha iyi hazırlanacağını biliyorum.
Alaçatı için şundan üzülüyorum
GELELİM şu gürültü meselesine...
Bence de Çeşme’nin mafya problemi yok ama bir gürültü problemi olduğu açık...
Bu görev emniyette değil.
Bazı yerlerde çevre müdürlüklerinde, bazı yerlerde belediyelerde...
Yine bazı yerlerde yetki devrediliyor, bazı yerlerde ise asıl sorumlu olan kurumda kalıyor.
Yani kafalar karışık.
Örneğin Bodrum’da, Çeşme’de yetki kimde bilemiyorum.
Ama şunu biliyorum.
Ben geceleri uyuyamıyorum.
Öyle erken yattığımı filan da düşünmeyin.
Benim yaz, kış yatış saatim gece 1’leri geçer.
1’de bile yatak odamda meyhane havası çalıyorsa burada bir problem var demektir.
İşletmeler “Ben iki ay buradayım, sonra gidiyorum. Biraz sabretsinler. Burası Çeşme, biraz da eğlence olacak” diye düşünebilirler.
Oysa gerçek böyle değil.
O 2 ay; diğer 10 ayı da yok ediyor.
Bir cazibe merkezini alta çekiyor, katma değer ortadan kalkıyor.
Her yer her yere benzediği zaman da bir gün gelen sonra gelmiyor.
İnsanlar bunu anlamıyor.
Alaçatı çok başka bir yerdi.
Bizim gece 1’de uyuyamıyor olmamız da önemli değil.
Güzelim konsept, Türkiye’ye örnek olacak bir model çöpe atılıyor.
Üzüldüğüm de bu...
Paylaş