Paylaş
Erdoğan’ın İzmir’e olan ilgisini biliyorum.
Kentle ilgili gelişmelerden zaman zaman bilgi aldığını, projeleri takip ettiğini de çok iyi biliyorum.
Örneğin Körfez Geçiş Projesi onlardan biri…
İzmir milletvekili, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın özellikle üzerinde durduğu projelerin başında geliyordu.
O günlerde bu yatırıma destek verdim, aynı görüşümü koruyorum.
İzmir giderek büyüyor ve alternatif yolları şimdiden düşünmek zorundayız.
Körfezi geçmeden, merkezin trafik problemini çözmek kolay değil.
Bunu yaparken elbette deniz ulaşımını teşvik edeceğiz, elbette ikinci çevre yolu gibi konuları da unutmayacağız. Ancak eninde sonunda bu körfezi geçmek zorundayız.
Depremden sonra bir kez daha anladık ki, kentin merkezini rahatlatmak zorundayız.
Kentin güneyinde Urla, Çeşme’ye doğru; kuzeyinde de Sasalı, Seyrek, Aliağa’ya doğru bir ilgi var.
Bu devam da edecektir.
O yüzden iki yakayı mutlaka buluşturmalıyız.
Erdoğan, ziyaretinde “İzmir’e çok yakışacak olan Körfez Geçiş Projesi’nin etütleri bitti. İmar planı çalışmaları sürüyor” dedi.
Devletin imkanları uygun olduğunda, imar planı çalışmaları bittiğinde, projenin hayata geçmesini bekleyenlerden biriyim.
Biliyorum; körfez geçişini eleştirenler, daha sonra yapılması gerektiğine inananlar var.
Ben de diyorum ki...
Bu tür büyük yatırımlar birkaç yılda bitmiyor.
Kentin 50 yıl sonrasına düşünerek adımları atmalıyız.
Bir dünya kenti olma iddiasında olan İzmir’in bu ve benzeri projeleri aslında çoktan bitirmiş olması gerekirdi.
Dün destekliyordum, bugün de aynı noktadayım.
Kentleri dönüştürmek zorundayız
İzmir, depremle sarsılmıştı. O günden beri gözlemliyorum; endişeler bitmedi. Deprem gerçeği kendini her gün bizlere hatırlatıyor.
Her fırsatta yazıyorum.
Türkiye, birçok alanda çok iyi işler yaptı.
Ama kentleşmede çok eksiklerimiz var.
Avrupa’ya çıktığımda hep mimariyi, kentleşmeyi kıskanarak, imrenerek izliyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İzmir ziyaretindeki önemli gündem konularından biri de kentsel dönüşümdü.
Erdoğan, “Konutlarını riskli yapı statüsüne dönüştüren vatandaşlarımız için mevcut yapılarının 1.5 katına kadar inşaatta KDV oranını yüzde 18’den yüzde 1’e indirdik. Ayrıca yapılarını kentsel dönüşüm kapsamında yenileyen vatandaşlarımızın kullanacağı kredi miktarını artırdık. Konut alımları için kullanılabilecek toplam kredi tutarını da 625 bin TL’den 1 milyon TL’ye yükselttik. Tüm kurumlarımız ve imkanlarımızla inşallah bu süreci hızla tamamlayacağız” dedi.
Hepsi iyi ama daha fazlasını yapabilmeliyiz.
Kentsel dönüşümü hızlandırmalıyız, daha da teşvik etmeliyiz.
Çünkü bir deprem kuşağının üstünde oturuyoruz ve kentlerimizi dönüştürmek zorundayız.
Karşıyaka Stadı’nı da yapalım
Göztepi Stadı, Beşiktaş maçıyla açılmıştı. Resmi açılışı Erdoğan yaptı. Stada ilk gittiğimde de yazmıştım. Stadı çok beğendim. Ve bir Karşıyakalı olarak da eksikliğini hissettim. Öyla ya da böyle, şu ya da bu gerekçeyle nedenlerine bakmadan Karşıyaka’nın da stadını bitirmeliyiz.
İzmir gibi sadece sportif başarılarıyla değil, spor kültürüyle de öne çıkan bir kentin kulüplerinin statlarının olması şart. Alsancak Stadı yakında bitiyor. Altay’ın da stadı bitmiş olacak. Karşıyaka’nın İzmir için, Türkiye’nin sportif geçmişi için ne kadar önemli olduğunu hatırlatmama gerek yok. Statla ilgili İzmir milletvekilleri Hamza Dağ, Alpay Özalan, Atilla Kaya’nın projeyi takip ettiklerini biliyorum. Binali Yıldırım’ın da desteklerini unutmamak gerekir.
Bu stadı bitirelim.
Bu fotoğraf hoşuma gitti
Göztepe Kulübü Başkanı Mehmet Sepil, Pınar Karşıyaka’nın Barselona’yla olan basket maçına gitmişti. O zaman Karşıyaka’nın Başkanı Ali Erten’di. Bir Göztepe Başkanı’nın Karşıyaka maçına gitmesi büyük jestti ve çok da güzel oldu. O gece Pınar Karşıyaka Barselona’yı da yenince, çok daha güzel oldu. Sonrasında Ali Erten de bir Göztepe maçına gitti. Bunlar sporda aradığımız görüntüler...
Dün de İzmir kulüplerinin başkanları, Göztepe Gürsel Aksel Stadı’nın resmi açılış töreninde tüm Türkiye’ye örnek olacak bir fotoğraf verdiler.
Sporun, sanatın birleştirici gücünü unutmamak gerekir.
1 Mart başlangıç olsun
Bu pandemi eninde sonunda bitecek.
Ama bu sıkıntılı sürecin etkilerini eşit bir şekilde yüklenmeliyiz.
Yiyecek içecek sektörü gerçekten zor durumda.
Düşük kapasiteli de olsa bu mekanların kapılarını artık açmalıyız.
Geçenlerde yazmıştım.
1 Mart yeni bir başlangıç olsun.
HES koduyla insanlar restoranlara girebilsin.
Dış mekanlarda oturabilsin, içeride azaltılmış masalarda servis alabilsin.
Önümüzdeki günlerde böyle bir kararın çıkacağını düşünüyorum.
Paylaş