Paylaş
İzmir kamuoyu günlerce bu konuyu tartışacak ve çok açık bir şekilde başka bir isim konulmasını isteyecek...
Hatta rica edecek...
Kibarca “Tüm İzmirlilerin ikna olabileceği bir ismi üniversiteye koyalım” diye isteklerini ifade edecek.
“Tamam, bakalım” denip geçiştirilecek...
Sonra da...
Meclis’in tatil olmasından bir hafta önce Genel Kurula getirip “Katip Çelebi” ismini sessizce geçireceksiniz...
Kusura bakmayın...
Demokrasimiz böyle olgunlaşmaz, bu yapılanın adı da dayatmadan başka bir şey olamaz.
Madem...
“Referandumlara alışın” deniliyor.
Madem...
“Bundan sonra halka daha fazla soracağız” deniliyor.
Madem...
“Halkın iradesi” deniliyor.
O zaman...
12 Eylül günü hazır sandığa gidilmişken, koyardınız İzmirlilerin önüne bir anket daha...
Ve bir tercih yapmasını isterdiniz.
İzmirliler “Katip Çelebi”yi mi seçer; “Mustafa Necati”yi mi, “Hasan Tahsin”i mi, “Karşıyaka”yı mı, “Kadifekale”yi mi?
O zaman kimsenin itirazı olmaz.
“İzmirliler böyle istedi, halk bunu uygun gördü” deriz.
Peki şimdi?
O kadar itiraza, o kadar eleştiriye, o kadar ricaya rağmen...
“Katip Çelebi...”
“Adı mı önemli” yoksa, “Üniversitenin kuruluyor olması” mı diye sorabilirsiniz?
Bana göre ikisi de...
Eğer İzmir’de bir üniversite kuruluyorsa, o kurumun ismi de o bölgeyi hatırlatacak, anlatacak, tanıtacak ve ifade edebilecek bir isim olmalı.
Ve orada yaşayanların da, orada okuyanların da içine sinmeli, bir şeyleri çağrıştırmalı...
Bursa’ya Bursa Teknik, İstanbul’a Medeniyet ve İzmir’e de Katip Çelebi...
Tatile girmeden apar topar Meclis’te kabul edildi.
Bilginiz olsun...
Motorseverler de motor dostları da haklı
Motorseverlerin bir isteğini dile getirdik. Mesaj yağdı.
Mustafa Hepekiz demişti ki...
“Motosikletlere başından beri Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından OGS verilmiyor. Karayolları ‘KGS kullanın’ diyor. Kartımızı ararken yaşadığımız sıkıntılara, bir de görünme problemi eklenince dikkatsiz sürücülerle çoğu zaman zor anlar yaşıyoruz. İzmir bu konuda pilot olsun, başarı sağlanırsa bütün Türkiye’ye yayılsın” demişti.
Bunun üzerine bir diğer motorsever dost Nihat Demirkol’dan da, “Şehir içi yollarda yapılan ‘yama-tamirat’ çalışmaları, sadece delik kapatmak üzere asfaltlanıyor. Kot farkı kimsenin umurunda değil. Bir motorun üstünden zemine baktığınızda, felaketi daha kolay fark ediyorsunuz. Bunlara rögar kapaklarını yükseltmek veya etrafını tamir etmek amacıyla yürütülen çalışmalar da eklenince büyük tehlikeler atlatıyoruz” demişti.
Bu sefer Yazı İşleri Müdürümüz Nejat Bekmen’den de bir uyarı geldi.
Motora binmeyen ama motor dostu Bekmen de diyor ki...
“Motorseverlerden benim de bir ricam var. Kendilerine trafikte araç gözüyle bakılmasını istiyorlarsa kurallara uymaları gerekir. Kaldırımlarda motosikletle dolaşmak, trafikte iki araç arasından geçmek tam bir kural tanımazlık halidir. Ayrıca, pizzacı tüpçü gibi motorcular iki tekerlekli bomba sanki.”
Bana göre Mustafa Hepekiz de, Nihat Demirkol da, Nejat Bekmen de haklı.
İkinci Nalbantoğlu dönemi başlarken
CHP İzmir’de ikinci Rıfat Nalbantoğlu dönemi başlıyor. Hayırlı olsun... Bu sütunlardan defalarca yazdım. Nalbantoğlu’nun görevden alınması da, alınma biçimi de doğru değildi.
Kongreden bir hafta önce telefonla “Aday olma” telkini de bir skandaldı.
Herkes için daha fazla demokrasi talebinde olanlar...
Önce parti içi demokrasiyi savunmak zorundalar.
Hele hele İzmir’de, Ege’de siyaset yapıyorsanız, bu talebinizi daha güçlü göstermek zorundasınız.
Rıfat Nalbantoğlu, İzmir kamuoyunun iyi tanıdığı bir siyasetçi...
Toplumun geniş kitleleriyle iyi diyalog kurabilen, uzlaşmacı ve Türkiye’nin aradığı bir siyasetçi profili...
Başarılı olacağına inanıyorum.
Herkes gibi benim de Rıfat Nalbantoğlu’ndan beklentim...
Türkiye siyasetine nefes ve vizyon katabilecek yeni isimleri bulup çıkarmasıdır.
Çünkü, daha iyi bir gelecek bekliyorsak, bunun yolu siyasetten ve siyasetin yapılış biçiminden geçiyor.
İlkesiz siyaset karşısında herkesin karşı durması gerekir.
Nalbantoğlu’nun da bu istek ve arzuda olduğunu biliyorum.
Paylaş