Paylaş
Türkiye ilk dalgayı iyi yöneten ülkelerden biri oldu.
Bunda sağlık sistemimizin güçlü oluşu kadar insanların kurallara uyarak kendilerini karantinaya almalarının da etkisi oldu.
Ancak yazla birlikte her şey unutuldu.
İşin kötüsü virüsle ilgili kaygılar da ortadan kalktı.
Ve bugünlere geldik.
Vaka sayısı günlük 3 binin üzerinde...
Test olmayıp dışarıda elini kolunu sallayan insanlarla birlikte bu rakamı en az 8 ile çarpmamız gerektiğini söylüyor uzmanlar...
Bazı insanlar bu artışa rağmen rahat hareket ediyor; bunu vakalara rağmen ölüm oranlarının düşük kalmasına bağlıyorlar. Ölüm oranları düşmüş olabilir. Ama koronavirüse yakalanmanın tek kötü sonucu ölüm değil. Zayıflatıcı semptomlar aylarca sürebiliyor ve bazı doktorlar bunların kalıcı sakatlığa yol açabileceğinden endişe ediyor. Ayrıca daha düşük ölüm oranları, vaka sayıları arttıkça ülke genelinde sürdürülmesi zor olacak yüksek bir bakım standardı da gerektiriyor.
O yüzden durum düşündüğümüzden daha endişe verici bir boyut kazanmış durumda.
Pandemide beni şaşırtan performanslardan birini Yunanistan gösterdi.
Onlar da bizim gibi sokaklarda yaşamayı sever, turizmde iddialıdırlar.
Pandeminin ilk dalgasında bile karantina kurallarını çok sıkı uyguladılar. Sabahın ilk saatlerine kadar eğlenmeyi, gezmeyi, yemek yemeyi seven Yunan halkı bile yaz dönüşü yine çok sıkı önlemler koydular.
Geçen gün de üç haftalık bir OHAL ilan ettiler.
Bunu yapalım demiyorum.
Her fırsatta devlet elinden geleni yaptı, o yüzden kendi karantinamızı kendimiz yapalım diyorum.
Ama dünyadaki örnekleri gördükçe ve biz kurallara uymadığımız sürece yeni tedbirlerin geleceğini de görmemek mümkün değil.
Zor geçecek bir kışa hazırlıklı olalım.
Daha güçlü bir demokrasi şart
CUMHURBAŞKANI Erdoğan geçen hafta yaptığı konuşmaların tamamını gelecek dönemde yapılacak reformlara ayırdı. Ve ekonomide, hukukta reform sözü verdi.
Yıllardır şunu yazıyor ve altını çiziyorum.
Türkiye’nin geleceğine inanan biriyim.
Bu ülkenin insan kaynağı da, sanayisi de, girişimcisi de var.
Doğası, iklimi de harika...
Teknolojide harikalar yaratan gençlere de sahibiz.
Eksiklerimiz olsa da çarkları dönen bir demokrasimiz var.
Bize düşen ve yapmamız gereken demokratik, güçlü adımlar atmaktır.
Türkiye’nin daha iyisini yapabileceğini biliyoruz.
Ve yapmalıyız da...
Yapılacak reformlar önce güçlü bir demokrasiden geçiyor.
Bu adımları sadece iktidar yapamaz.
Muhalefetin de, sivil toplum örgütlerinin de sürece katkı koyması şart.
Kapanma perakendeye
büyük zarar verir
EĞER kurallara uymaz, pandeminin hızı da böyle giderse kapatmalar kaçınılmaz olur. Peki ikinci bir kapanmayı ekonomimiz kaldırır mı?
İlk dalganın etkisinin dünya ekonomilerinde nasıl tahribatlar yarattığı ortada...
Bizde de ihracat yapan şirketler dışında çoğunda sorunlar var.
Bir de üzerine kapanma olursa özellikle perakende sektörü ciddi bir zarara uğrar.
Yeme içme sektörünün içinde bulunduğu durum da mutlaka dikkate alınmalı.
Mülk sahipleri, mal sahipleri ikinci bir kapanma olursa kira erteleme ya da silme dahil birçok alternatifi düşünmeliler.
Yoksa hiçbir sektör bu kadar durmaya, kapanmaya dayanamaz.
Fedakarlığı bizim
yapmamız lazım
DİKKATİMİ çeken bir şey daha var.
Birçok ülke karantina, OHAL, kapanma yapsa da okulları açık tutuyorlar.
Özellikle de ilkokulları...
En başından beri yazıyorum.
Fedakarlığı bizlerin yapması lazım.
Gerekirse uzun bir süre kendi karantinamızı yapacağız ama çocuklarımızı okullara yollamaktan çekinmeyeceğiz.
Çünkü eğitimden daha önemli bir şey olamaz.
Aman dikkat edin
SİZLER de fark etmişinizdir.
Restoranlar 22.00’den sonra kapanınca ve evlere servis serbest olunca motorlu servis araçlarında artış oldu.
Aman dikkat edin derim.
Çünkü sayıları fazlalaşınca, bazı mekanlar saat, dakika sözü verince servisteki arkadaşlar da bir an önce gitmek istedikleri yere gitmek için çaba gösteriyorlar.
Ben önüme baktığım kadar aynadan da arkama bakar oldum.
Sayıları o kadar çok ve hareketleri o kadar hızlı ki ve maalesef o kadar dikkatsizler ki...
Aman dikkat...
Paylaş