Paylaş
Önceki gün “İflah olmaz iyimserler için bile zor bir dönem” diye bir yazı yazdım.
Türkiye’nin, dünyanın gündemine her sabah yazı işlerinde bütün detaylarıyla bakıyoruz.
Uzunca bir süredir içimizi rahatlatan, bize umut veren haberlerin sayısında bir azalma hissediyorduk.
Seçim zaten Türkiye’yi germiş, tansiyonu artırmıştı. Üzerine Soma faciası gelmişti. İnanın hala o günlerin etkisi altındayım.
İnsanların çaresizliği, ölümün o soğuk yüzü, kara bulutlar sadece Soma’yı değil, tüm ülkeyi kaplamıştı.
Gazze’de yaşananlar, şiddet haberleri, bizi biz yapan bazı değerleri alt üst bazı haberler de üst üste gelince öyle yazdım.
“İflah olmaz iyimserler için bile zor bir dönem” diye...
Sabah mesaj kutumda birçok yorum vardı.
Güne daha iyi başlamama neden olanlardan biri de; Türkiye’nin ilk kadın valisi Lale Aytaman’a aitti.
Kısa mesajında şöyle diyordu.
“Sayın Sipahi, sizler iyi haber verebilmek, bizler de iyi haberler okuyabilmek için sabırsızlıkla bekliyoruz. Bir zamanlar (90’ların başı) International Herald Tribune gazetesinin ünlü yazarlarından merhum Flora Lewis, Muğla ziyaretinden sonra bir kadın Vali’nin icraatlarını izlemiş ve gazetesinde ‘There is good news too in the world’ yani ‘Dünyada iyi haberler de var’ başlığını attığı bir makale yazmıştı. Demek ki, yıllar geçse de, sadece bizde değil; dünyada da pek değişen bir şey yok. Gene de şu mübarek günde biz iyimser olamaya çalışalım. Selam ve sevgiler...”
Lale Aytaman Muğla’da güzel işler yaptı, farkını ortaya koydu. Hala da koymaya devam ediyor; sivil toplumculuğu bırakmış değil.
Tabii benim gibi iflah olmaz iyimserliği de...
Şunu biliyorum; Türkiye’de büyük bir sessiz çoğunluk var.
Olayları izleyen, gelişmeleri takip eden, olabilecekler konusunda fikir sahibi olan...
Bu çoğunluğun sessiz kaldığına bakmayın; Türkiye virajlardan dönerken her zaman sağduyulu bir dokunuşla üzerlerine düşeni yaparlar.
Ama asıl beni umutlandıran gençlerimiz, çocuklarımız...
Evet; karamsar olmamıza neden olan çok karamsar şey var. Ama iyi örnekler de var.
Bakın; bugünkü gazetemizde verdik.
Sekiz yaşındaki Enes Batuhan Başoğlu... Soma’daki fotoğraflardan etkilenmiş; o acıyı yüreğinde hissetmiş ve o küçücük bedeniyle büyük bir adım yapmış.
Önce kendi harçlığını havuza koymuş; sonra arkadaşlarınınkini, oyuncaklarını, ama en çok da kalbini...
5 bin lirayı Soma Kaymakamı’na teslim etmiş.
5 milyar dolardan daha fazla anlamı olan bir bağış.
Arada üniversitelere ders vermeye gidiyorum. O günün akşamları da kendimi daha iyi hissediyorum.
Nedeni galiba şu...
Bugünün büyüklerine bugünün gençlerinin öğreteceği çok şey var.
Siz bırakın o zarar veren, anlamsız, toplumu geren protestoları; zaten aklı başında kimse bunlara pabuç bırakacak değil.
Gezi’nin yaratıcı ve sahiplenici ruhu bile işte iflah olmaz iyimserlerin sıkı sıkıya tutunacağı bir dal aslında...
Karamsarlık bulaşıcıdır.
İyi düşünme hali ise tedavi edici...
Galiba hepimizin böyle günlerde sakin ve dingin olmaya ihtiyacı var.
Paylaş