Paylaş
HD Ses Teknolojisi’nin tanıtıldığı filmde bir baba ve kızı var.
Baba bebekken kızına türkü söylüyor, yanı başında...
Elinde sazıyla büyüyünceye, kız okula başlayıncaya kadar...
O kız uykuya öyle dalıyor, baba da kızının üstünü örtüp yanağından bir öpücük alıp öyle yanından ayrılıyor.
Ve genç kız; üniversiteye gidip yurtta arkadaşları uyurken sessizce babasını arıyor.
“Uyuyamıyorum” diyor.
İkisinin de telefonu açık; baba yine sazını eline alıyor ve söylemeye başlıyor.
Kız ancak böyle uykuya dalabiliyor.
Ben insanın kalbine dokunan her şeyi çok seviyorum.
Hayatı da böyle görüyorum, böyle okuyorum.
Her anne, baba çocukları için büyük fedakarlıklara giriyor.
Gecesini gündüz, gündüzünü gece yapıyor.
Ve o çocuklar kolay büyümüyor.
Ne emekle, ne özveriyle büyüyor.
Bizim reklam sektörümüz gerçekten de çok başarılı işlere, prodüksiyonlara imza atıyor.
Reklamcılığı iyi takip eden biri olarak ajanslarımızı çok başarılı buluyorum.
Bu reklam da onlardan biriydi.
Görenlerin beğendiğini düşünüyor; fark etmeyenlerin ise izlemesini tavsiye ediyorum.
Kimsin sen kardeşim
Şortlu ya da şortsuz; başı açık ya da kapalı hepsi bizim kızımız, evladımız, çocuklarımız...
Ne fark eder?
Ama arkadaşa dokunuyor, kafasına göre ceza veriyor.
Kimsin kardeşim...
Bak Vodafone’un o reklam filmine; bak kendi evine, komşularına, etrafındaki ailelere.. O gençler hiç de kolay yetişmiyor.
Gözümüz gibi baktığımız, her anını takip ettiğimiz çocuklarımız...
Sen kim oluyorsun da kendine göre ceza vermeye kalkıyorsun, bu cesareti nereden buluyorsun?
Tabelalar ne sık değişiyor
Çeşme’de, Bodrum’da yeni ve çok güzel mekanlar açılıyor.
Mimarileri çok özel, menüleri de öyle...
Bazılarının ömrü uzun oluyor; tutanların bir kısmı - büyük hava paralarıyla el değiştiriyor, az bir kısmı ise kurucuları tarafından işletiliyor.
Ben yakından takip etmeye çalışıyorum.
Çünkü kentlerin gelişiminde gastronominin ve eğlence sektörünün önemli olduğunu düşünüyorum.
Bazıları ise sadece birkaç yıl açık kalıp kapatılıyor.
Bu sektöre ilginin olduğunu gösteriyor göstermesine ama olması gereken girişimcilerin daha uzun vadeli bakmaları...
İtalya ve İspanya’da yıllar önce gittiğiniz bir mekanı ve insanları yerli yerinde bulabilirsiniz.
Galiba Alaçatı ve Bodrum sahilleri için şimdilik bu geçerli değil.
Ben her yazın başında tabelaların değişip değişmediğine bakıyorum.
Bu yıl da birçok yerin ismi de, adresi de değişmiş gözüküyor.
Çeşme’nin denizi temiz
içiniz rahat olsun
Daha ne yapalım; haber yaptık, bilirkişilerin raporlarını yayınladık, yetkililerin ağzından son bilgileri verdik.
Ama hala “Çeşme’nin denizi temizlenmedi” dedikodularını duyuyorum.
Tamam; kışın Lady Tuna adlı bir gemiden yakıt sızdı.
Ama içiniz rahat olsun; tedbirler sonuç verdi, temizlik yapıldı.
Çeşme’nin denizi temiz, hem de tertemiz...
Yaz gelince
Benim telefonlarım şunlar için çalıyor.
* Tanıdık bir otel var mı?
* Şu otelde yer kalmamış, tek oda bile bulamaz mıyız?
* Şu başkana söyle de; falanca sokağın çöpleri alınmıyor.
* Sen uyuyabiliyor musun? Biz gürültüden uyuyamıyoruz.
* Şu restorana yer ayırtabilir misin?
Diye devam ediyor.
Ben de her tanıdık otel genel müdürüne “Rezervasyon dönemi açıldı” diye...
Başkanlara da “Sırf bu yüzden siyasete girmiyorum” diye takılıyorum.
Renk aşkı bitti mi?
Bu ülkede futbolcu olmak varmış.
Bir takımdan ayrılıyorsun; sabahında başkasına imza atıyorsun.
Eskiden forma aşkı filan vardı.
Artık bugünün aşkları gibi futbolcuların renk aşkı da yalan...
Paylaş