Paylaş
Dubai Amerikan Üniversitesi ve akademik araştırma kuruluşu AMPS tarafından düzenlenen “Hızlı Şehirler, Duyarlı Yapılar” konulu toplantıda İzmir’in de konuşulması hoşuma gitti.
Salgın döneminde ön plana çıkan Halkın Bakkalı üzerinden yürütülen dayanışma kampanyası, askıda fatura ve maskematik gibi teknoloji tabanlı uygulamalar katılımcılara anlatıldı.
Ben Türkiye’nin birçok konuda iyi şeyler yaptığını düşünüyorum.
Ama kentleşmeye gelince sınıfta kaldığımızı söyleyebilirim.
Şehircilik açısından çok şey yapmamız gerektiğini biliyoruz.
O yüzden akıllı dokunuşları önemsiyorum.
Ve bu uygulamalarla doğruyu bulacağımızı düşünüyorum.
Ve bir şeyi daha yapmamız gerekir.
İyi uygulamaları Türkiye’ye yaymamız gerekiyor.
Bu konferansı ben bu gözle izledim.
Doç. Dr. Aslı Ceylan Öner ve Dr. Buğra Gökçe’nin sunumunda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ödüllü akıllı şehir projeleri İZUM (İzmir Ulaşım Merkezi) ve AYBİS’i (Altyapı Bilgi Sistemleri) beğeniyorum.
Konferansta örnek gösterilen projelerden biri de askıda faturaydı. Ekonomik sıkıntı çeken ailelerin su faturalarının imkanı olanlarca ödenmesi, gençlere telefonda internet, yaşlılara konuşma paketi sağlanması, imkanı olan yurttaşların Halkın Bakkalı üzerinden yemek ve hijyen paketi satın alarak imkanı olmayanlara destek vermesi izleyenler tarafından çok beğenildi.
Bu uygulamaları ben de beğeniyorum.
Hepsi insanların omuzuna, kalbine dokunan projeler...
Her şehrimiz akıllı olmalı
AVRUPA Birliği’ne göre akıllı şehirlerin 6 bileşeni var.
Akıllı hareketlilik, akıllı yaşam, akıllı yönetişim, akıllı çevre, akıllı ekonomi, akıllı insanlar.
İzmir Ekonomi Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aslı Ceylan Öner diyor ki;
“Yüksek kurumsal dayanıklılık düzeyine sahip şehirler, kamu hizmetlerini şeffaf ve uygun bir şekilde vatandaşlara sunmak için e-yönetişimden yardım almışlardır. Sunumda İzmir vaka çalışması, Kovid-19 pandemisiyle başa çıkmak ve bunlara yanıt vermek için eylemlerin formüle edilmesinde ve uygulanmasında İzmir’in akıllı şehir sistemlerinin kullanımını ve etkinliğini değerlendirdik. Türkiye’nin en kalabalık üçüncü şehri ve gelecek vadeden bir küresel şehir olan İzmir, İstanbul’dan sonra en çok etkilenen şehirlerden biri oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi salgınla başa çıkmak için kriz belediyeciliği adını verdiği bir kriz yönetim stratejisine geçti. Bu yeni yönetişim sistemi, Kovid-19 süreci için katılımcı bir yaklaşım ve hızlı yanıt geliştirme imkanı açısından benimsenmiştir. Öncelikleri lojistik, sağlık, eğitim, bölge sakinleri arasında dayanışma sağlama kriz belediyeciliğinde akıllı şehir sistemleri ve internet üzerinden geliştirilen platformlar da potansiyel oluşturdu.”
Her şehrimiz akıllı olmalı.
Sosyal dayanıklılığı
artırmak da gerekiyor
İZMİR Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe geri dönüşlerden mutlu...
Gökçe de diyor ki;
“Akıllı kent kavramı, şehirlerdeki kritik altyapıları korumak ve izlemek, veri füzyonu, felaket uyarısı, karar verme ve güvenlik planlaması gibi önlemler koyarak etkin afet azaltma ilkelerine ulaşmak için bilişim teknolojilerini kullanmakla ilgili bir kavramdır. Akıllı kentlerde işletim sistemleri kadar insan aktörler tarafından uygulanan yönetişim ve uygulama da anahtardır. İzmir’in sosyal ve kurumsal dayanıklılığını güçlendirmeye çalışıyoruz.”
Şimdi sıra iyi kentleşmede
BEN yerel yönetimleri hizmet odaklı olmasından dolayı siyasetin bir başka yerine konumluyorum.
Türkiye sanayide, teknolojide, turizmde çok önemli adımlar attı.
Şimdi sıra kentleşmeye geldi.
Özellikle büyük şehirlerimiz artan nüfusla, çarpık kentleşmeyle mücadele ediyor.
Eğer yapısal, radikal çözümler bulmazsak şehirlerimiz yaşanmaz hale gelecek. Bütün bunları yaparken projelerin insan odaklı olması gerektiğini unutmamalıyız.
O yüzden iyi uygulamaları, şehirlerimizi, Türkiye’yi iyi anlatmalıyız.
Paylaş