Paylaş
HER birini çok iyi tanıyorum. Biliyorum sizler de tanıyorsunuz. İzmir’in bilinen simaları; Türkiye’de birçok işe imza atmış, kariyerleri parlak, sivil toplumculukları tartışılmaz muhteşem insanlar... İçlerinden bazıları benim de çok yakın dostlarım... Hayata bakışlarını biliyorum, ne kadar samimi olduklarını, insan sevgisiyle dolu olduklarını ve bu toplum için gece gündüz çalışma isteğiyle dolu olduklarını...
İsterseniz isimlerini sıralayayım, tabii soyadlarına göre...
Semra Bakioğlu, Sevda Bakioğlu, Seza Baran, Servet Çolak, Aynur Gençosmanoğlu, Umay Karabece, Şebnem Kardıçalı, Aslı Kayabaşı, Didem Kepi, Işıl Manavoğlu, Selda Önder, Muharrem Özgen, Valerie Sağel, Funda Savaşçın, Emel Serdaroğlu, Rıfat Serdaroğlu, Bahar Şeker, Semiha Şenocak, Melahat Tamer, Piyale Tınas, Elvin Uzunoğlu...
Onlar bir amatör tiyatro topluluğu kurdular.
Adını “Işıltılı Replikler” koydular.
Bu isimleri tanıyanlar bilir, hepsi de ışıltılı, renkli insanlardır.
Peki, bu 22 kişi ne yapmak istiyor?
Amaçları toplumdaki duruşları, saygınlıkları ve yeteneklerini birleştirerek ‘tiyatro’ sanatının gücünü, keyfini, etkisini kullanarak sürekliliği olan sosyal yardım kampanyalarına imza atmak...
Zaten tamamı birer sivil toplum gurusu olan bu isimler bir araya gelince, çok daha kalıcı ve iz bırakan işlerin çıkacağından eminim.
Tiyatro aslında bir araç...
Ama herkes gibi onlar da çok iyi biliyor ki, sahnenin gücü ve etkisi farkındalığı hızlandırıyor.
Onlar da bunu kullanarak, eğitim, sağlık, kadın, çocuk, gençlik, sokak hayvanları, çevre, doğa gibi konularda hayal kurup da yardım bekleyen insanların yanında olmak istiyorlar.
Bu sosyal yardım gönüllülerinin ilk oyunları Müjdat Gezen ve Kandemir Konduk’un yazdığı unutulmaz “Artiz Mektebi” olacak. Gala 20 Ağustos 2014, Çarşamba günü Alaçatı Açık Hava Tiyatrosu’nda oynanacak. Bu yılın konusu eğitim seçildiği için Ege Çağdaş Eğitim Vakfı ile işbirliğine gidildi. Oyunun geliri EÇEV’e bağışlanacak.
Topluluğun eğitmeni ve yönetmeni Narlıdere Belediye Tiyatrosu’nun da Genel Sanat Yönetmeni Vedat Murat Güzel.
Topluluk üyeleri ve oyuncular ise kendi özel hayatlarında, mesleklerinde ve çevrelerinde çok sevilen, saygın, yetenekli ve tabii ki, çok eğlenceli kişiler. Her biri bu topluluğun bir parçası olmaktan çok mutlular. Gerçek hayatlarından farklı bir kimliğe bürünmek ve o karakteri en iyi şekilde yansıtabilmek için araştırıyorlar, gözlemliyorlar ve çok çalışıyorlar. Provaları iple çekiyorlar ve provalar sırasında çok ama çok eğleniyorlar. Baştan söyleyeyim.
Oyun için “gülme garantili” diyorlar.
Bu güzel amaçla bir araya gelen dostlara destek bizim de boynumuzun borcu...
“Ne kenti olmalı” sorusunun cevabını birlikte arayalım
EKONOMİ Bakanı Nihat Zeybekci’nin de katıldığı son “İzmir Zirvesi”nde yine şu başlık tartışıldı...
“İzmir ne kenti?”
Tartışılmasın demiyorum, ama tartışılıp yıllardır bir yol haritasının bulunmaması kente zarar veriyor, bunu çok net görüyorum.
İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli’nin konuşması dikkat çekiciydi, epeyce alkışlandı.
Ulaştırma eski Bakanı ve İzmir milletvekili Binali Yıldırım’ın konuşması İzmir’in geniş bir analiziydi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun sözleri ve beklentileri de kentin gündeminin uzun bir süredir tartıştığı konu başlıklarının bir özetiydi.
Hürriyet EGE yazarı İsmail Uğural’ın aslında epey bir zamandır söylediği bir konu var.
O da bütün parametrelere, verilere, istatistiklere göre İzmir tarımsal sanayide açık ara önde gözüküyor.
Uğural’dan hazır bu tartışmalar yeniden alevlenmişken, benim için bir özet yapmasını istedim.
İşte o yorum...
“İzmir ne kenti olmalı sorusu aslında ‘ne ili’ olmalı şeklinde ele alınmalı. Burada biraz yanlış bir ifade kullandığımızı kabul etmeliyiz. Ancak ayrıntıya baktığımızda geçtiğimiz günlerde gerçekleşen İzmir Ekonomi Zirvesi’nde, Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli’nin isabetle sorduğu ‘İzmir ne ile anılıyor?’ sorusunun cevabını tartışmanın çoktan zamanı geldiğini söylemek isterim. Ben şahsen bu soruyu uzun zamandan beri Hürriyet EGE ve TV programlarımda soruyorum. Işınsu Hanım’ın böyle bir toplantıda bunu ayrıca dile getirmesi tabii ki, çok yararlı oldu. Gerçekten de İzmir ilinde her şeyden bir parça var. Fakat sürükleyici ve tayin edici olan, başka ifadeyle gerek istihdam, gerek ihracat yönünden en yüksek katma değere sahip olan sektör hangisidir? Bu yok... Oysa, İzmir’in Türkiye’de birinci olduğu tek sektör tarım ve gıda. Söz gelimi yeri gelince gıda ürünleri sanayi ve ihracatı bakımından hep Hollanda’yı örnek veriyoruz, ama İzmir ilinin bu vizyona en uygun bölge olduğunu unutuyoruz. Somut bir örnek daha vereyim. Sanayi Odası’nın 4 bin 500 üyesi bulunuyor. Bunun üçte biri tarımsal sanayi, tarım alet ve makinaları imalatı ve gıda firmalarından oluşuyor. Yani zaten bölgenin doğal ekonomik yapısına yönelik bir sanayileşme gerçekleşiyor. Nitekim bu gerçeği yakından bilen Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamada, ‘İzmir ulusal ve uluslararası bir gıda merkezi olabilir, bölgenin ekonomik potansiyeli bize bu hedefi dayatıyor’ demişti. Öyleyse tekerleği yeniden keşfetmeyelim. İzmir’de her şey olsun, ancak ekonomik vizyonumuz da sağlam ve tutarlı olsun, ayaklarımız yere bassın. Sonuç itibarıyla bölge ekonomisinin sürükleyici gücü gıda ve gıda teknolojileri olmalı, daha özelde ise İzmir süt ürünlerinde sanayi ve ihracat merkezi olmalı diye düşünüyorum. Kaçımız İzmir’in en çok süt üretilen il, Ödemiş’in de en çok süt üretilen ilçe olduğunu biliyor? Yapılacak iş söz konusu süreci doğru ve gerçekçi teşvik politikaları ile desteklemek, özellikle markalaşma, AR-GE ve inovasyon çalışmalarına ağırlık vermek.”
(İsmail Uğural’ın notları)
Paylaş