Paylaş
Yıllar geçince, bizim de nüfus eskimeye başlayınca o dostlardan sonsuzluğa gidenler olmaya başladı. Arada yazıyorum. Ayrılıp gidenleri telefonumdaki rehberden bir türlü silemiyorum. Bir daha hiç konuşamayacağımı biliyorum. Ama hep orada kalsınlar, unutmayayım istiyorum. Arada telefonumu karıştırırken anılar aklıma geliyor. Yaşadıklarımız, konuştuklarımız, hissettiklerimiz...
Bir süre kendimle kalıp o günleri hatırlıyorum.
Zor olsa da, hepsini özlesem de; hatırlamak bana iyi geliyor.
O isimlerden ikisini daha kaybettim.
Bekir Coşkun ve Nevzat Güzelırmak...
Biri kelimelerin ustasıydı, biri futbolun...
İkisi de nurlar içinde uyusun...
Yaptığı işleri en iyi yapanlardandı.
Nevzat abiyle hayatı konuşmak, İzmir’i yaşamak bana hep iyi gelmişti.
Bekir Coşkun’la Hürriyet’e ilk geldiğimde tanışmıştım.
Ayvalık, Kuzey Ege aşığıydı.
Kelimelerin tartışmasız efendisiydi.
Her ikisinin ardından yapılan yorumları tek tek okudum.
İz bırakanlar bu dünyadan göçseler de hep hatırlanırlar, anılırlar.
O yüzden is değil, iz bırakmaya bakın.
Bu değerlere sahip çıkalım
BEN her gittiğimde çok etkileniyorum.
Ve ruhumu dinlendirip işime dönüyorum.
Geçen hafta iki gün Dalyan’a gittim.
Sultaniye’deki antik kaplıcalara gittim.
Kaunos Antik Kenti ve Kaya Mezarları’na doğru uzun bir yürüyüş yaptım.
Doğal koylarda denize girdim.
Muhteşem İztuzu Plajı’nda dakikalarca yürüdüm.
Dalyan’ı her mevsim tavsiye ediyorum.
Eğer o yoğun tempodan sıyrılıp kendinize birkaç gün vakit ayırmak istiyorsanız; Türkiye’de Dalyan gibi yerlerin olduğunu unutmayın.
Ama şunu da eklemek istiyorum.
Kaya mezarlarını yine yakından gördüm.
Mutlaka ama mutlaka bu değerli tarihsel hazineye sahip çıkmalıyız.
Aşınmalar artmış, restorasyon olmazsa ne yazık ki yakın bir gelecekte hepimiz çok üzüleceğiz.
Burası sadece Dalyan’ın simgesi değil; Türkiye’nin de en önemli hazinelerinden...
Maalesef öyle yerlere kaynaklar gidiyor ki; böylesine önemli projelere fırsat gelmiyor.
Biraz daha geç kalırsak maalesef bir bölümü daha kaybetmiş olacağız.
Gittim, bir daha gördüm.
Ve diyorum ki;
Valilik, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve elbette Turizm Bakanlığı restorasyon için çok daha fazlasını yapabilir.
Türkiye turizmde daha
iyisini yapabilir
EKİM ayının ortasında Dalyan’da denize girdim. Kekik kokusu yüzdüğüm yere kadar geliyordu. Narlar ağaçlardan taşıyordu. Mandalinalar, greyfurtlar zamanlarını bekliyorlardı. Zeytinler hasat için hazırdı.
Türkiye yeni bir turizm konseptiyle yeniden öne çıkabilir. Bizdeki tesisler birçok Avrupa ülkesinde yok. Hepsi yeni ve çok donanımlı oteller... Hizmet sektöründe gayet iyiyiz. Gastronomide her bölge ayrı lezzet sörfleri yaptırabilir. Verimli topraklar, doğal hayat birçok insanın aradığı şeyler...
Büyük kentlere hapsolmuş bir turizm anlayışı yerine Türkiye daha doğal bir turizm modelini öne çıkarabilir. Hem daha katma değerli, hem daha çok ilgi gören bir turizm...
Dalyan’da yürürken, nar bahçelerinin ortasında o güzelim ağaçları seyrederken bunları düşündüm.
Altay ve Karşıyaka
çok iyi gidiyor
UZUN yıllardan sonra Karşıyaka’yı ligin en üstünde, zirvesinde, birinci sırada görmek beni çok mutlu etti. Dilerim, bu yıl sonunda da böyle olur.
Bu arada Altay bu sene çok daha iyi durumda... Altay’ın yeri Süper Lig’tir ve İzmir iki takımla temsil edilmelidir.
İki takımımızı da yakından takip ediyorum.
Biz üzerimize düşeni yapalım da
HALKA galiba daralıyor. Artık çok yakın çevremde de Kovid-19 testi pozitif çıkanların sayısı artmaya başladı. Ben şöyle düşünüyorum; Birincisi kurallara uymalıyım. Maskemi takmalı, mesafemi korumalı, hijyenime dikkat etmeliyim. Sonra iyi beslenmeli, spor yapmalı, iyi uyumalıyım. Buna rağmen, çok dikkat etmeme rağmen koronaya yakalanırsam yapacak birşey yok elbette... Ama vücudumu iyi takip edip en azından erken fark edip bulaştırma riskini azaltmam lazım bu sefer de... Enseyi karartmayalım. Kurallara dikkat, hayatımıza devam edelim.
Paylaş