İnsan nasıl üzülmez insan nasıl kahrolmaz

BİRKAÇ gün uzaklaşınca hep böyle oluyor, aklım Türkiye’de kalıyor.

Haberin Devamı

Sevimsiz, herkesi üzen, Türkiye’yi mateme boğan olaylar arka arkaya geliyor. Denk mi geliyor, tesadüf mü, bilemiyorum.
İstanbul’dan New York uçağına binerken, nedense yine öyle bir his vardı içimde...
Oysa çok önemli bir toplantı için Amerika’ya gidiyorduk.
Amerikan Türk Cemiyeti’nin gala yemeğine davetliydik.
Her yıl tekrarlanan bu toplantılara hem Amerikalılar, hem de Türkler çok önem veriyordu.
Bu buluşmalar geleneksel hale gelmişti ve her yıl bir diğerinden daha görkemli geçiyordu.
Türkiye’den de özel konuklar geldiği gibi Amerika’da yaşayan Türkler de gala yemeğini aylar öncesinden takvimlerine yazıyordu.

***

Gazetecilerin bavulları her zaman hazır olduğu için birçok insan gibi klasik seyahat tedirginliği bizde pek yoktur. Daha doğrusu çoğumuzda yoktur. Ben de ise hiç yoktur.
Ancak, bu sefer öyle olmadı. Evden çıkarken içimde, garip tarif edemediğim bir huzursuzluk vardı. Bunun ne olduğunu New York Kennedy Havalaanı’na inince anladım.
11 saate yakın uçtuk, indi, bindisi, bavulları alıp çıkmak, 13 saati geçti.
Telefonumu açtığımda ise, dünya başıma yıkıldı.
Mesajlar arka arkaya düşmeye başladı.
“Hakkari Çukurca’da 24 şehit...”
“Hain pusu...”
“Türkiye şehitlerine ağlıyor...”
Nasıl ağlanılmaz...
Nasıl üzülünmez...
Nasıl kahrolunmaz...

***

Haberin Devamı

Etrafımdakilerle paylaştım, herkesin yüz ifadesi değişti. İlk gün ve keşfedilecek sokaklar, mekanlar vardı, ama bizde ne enerji kalmıştı, ne de hal... Adeta yıkıldık.
Tek bir şehitte içimiz cız ederken, bu sefer 24 şehit haberi gelmişti.
Nasıl olmuştu, yaralılar var mıydı, bu ne zaman bitecekti, ne zaman huzur ve barış ortamı gelecekti, Türkiye’nin ilk tepkisi neydi, televizyonlar ne yorum yapıyorlardı, hükümet ilk olarak ne açıklamıştı, muhalefet ne diyordu, Genelkurmay ne düşünüyordu, bir kara harekatı yapılacak mıydı?
Sorular arka arkaya geldi.
Kimimiz yakınlarımızı arayıp bilgi almaya, kimimiz gazete merkezlerine düşen haberleri takip etmeye, kimimiz İPAD’lerimizi açıp yayın akışını izlemeye başladık.
İnternete ulaşınca uzaklığın bir önemi kalmıyor.
Sonrasından an ve an olaylara hakim olabiliyorsunuz.
Gözünüzün önüne getirin, otelin lobisine toplanmış ve dağılmış bir grup Türk...
Ve teröre lanet okuyan bizler...

Üç gün arayla iki önemli olay

Haberin Devamı

Bu gecenin ayrıntılarını, konuşulanları, gözlemlerimi yine yazacağım.
Çünkü, çok önemli kişiler bu geceye davetliydi ve ayaküstü çok önemli konuşmalara tanıklık ettim. Bazı Amerikalı işadamlarıyla Türkiye’nin geleceğine dair konuştuk. Dünyadaki kriz, gelişmekte olan ülkeler ve ezberleri bozan bir Türkiye... Bir kez daha iyi anladım ki, Türkiye dışarıdan çok farklı görünüyor.
Uçaktan indiğimizde kötü bir haber almıştık, binerken de yine üzücü bir haberle sarsıldık. Van’daki deprem haberi de geldiği ilk dakikalarda panik yaşadık. Mesajlar Van’daki birçok binanın yerle bir olduğunu söylüyordu.
Üç gün arayla hepimizi kahreden iki önemli olay...
Bu kadarı da fazlaydı.
O heyecanla uçağa bindik ve dualar ederek 10 saat uçtuk.

Haberin Devamı


Türk insanını farklı yapan bu...

Dikkat ettiniz mi, Türk insanı büyük olaylarda geçmişe bir sünger çekip öylesine kenetleniyor, öylesine bir araya geliyor ki... Cumhuriyet mitinglerinde Gündoğdu Meydanı’na toplanan milyonlar bir yerlerden işaret mi almıştı? Hayır... Şimdi de öyle... İzmir’in balkonlarında Türk bayrakları dalgalanıyor, on binler tepkisini meydanlara toplanıp gösteriyor, maçlarda hep aynı tavır, evlerde sessiz protesto...
Depremde hayatını kaybetmiş insanlarımız için yine milyonlar dua ediyor, herkes yeni bir mucize haberi için umutlu bekleyişini sürdürüyor.
Türkiye’nin her yerinde sivil toplum örgütleri adeta bir seferberlik ilan ediyor. Aynı seferberlik toplumun her kesiminde görülüyor. İşte Türkiye bu, Türk insanını farklı yapan bu...

Haberin Devamı

Özel gecede herkesin aklı fikri Türkiye’deydi

New York’un en ünlü otellerinden biri olan Plaza’daki Amerikan Türk Cemiyeti’nin şirketlerin iş birliği onuruna düzenlediği ödül töreni galasında da birinci gündem terördü. Geleneksel “Kurumsal İşbirliği
Ödülü” bu yıl Turkcell ve New York Borsası’na verildi. Ödülü Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ile New York Borsası CEO’su Duncan L. Niederauer aldı. Turkcell Genel Müdürü Ciliv’e ödülünü veren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, terör saldırıları nedeniyle üzüntülerini dile getirdi.
Turkcell Genel Müdürü Ciliv, 24 askerin şehit edildiği haberini aldıkları an Türkiye’ye geri dönmeyi düşündüklerini söyledi. Salonu dolduran herkesin gözlerinde aynı ifade vardı.
Nitekim gala gecesine Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan ve New York Başkonsolosu Mehmet Samsar, saldırıları gerekçe göstererek katılmadı. New York Borsası CEO’su Duncan L. Niederauer da konuşmasında salondaki
bu atmosferden çok etkilendiğini, Türkiye’nin neden büyük ve güçlü bir ülke olduğunu daha iyi anladığını söyledi.
Özetle...
Artık geleneksel hale gelen, her yıl ilgisi artan, çok önemli buluşmalara ev sahipliği yapan Amerikan Türk Cemiyeti’nin yemeği bu sefer sakin ve hüzünlü geçti.

Yazarın Tüm Yazıları