Herkesin haklı olduğu bir dönem

TÜRKİYE İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe geçenlerde “Türkiye pahalı değil, çok çok pahalı. Türkiye’de şu anda en ucuz şey döviz. Karpuzdan da ucuz” dedi ve ekledi: “Doların 33 lira olmasıyla 37 lira olması arasında bir fark yok. Yap 37 lira...”

Haberin Devamı

 

 

Aslında Ege İhracatçılar Birliği Başkanı Jak Eskinazi de uzun zamandır dövizle ilgili açıklamalar yapıyordu.

Eskinazi’nin dolar hedefi çok daha yüksek üstelik...

Avrupa’da kriz enflasyonun yükselmesi olarak algılanır. Türkiye’de ise döviz arttığında kriz konuşmaları yapılır.

Birçok ihracatçıyla konuşuyorum; hepsi dövizin gerçek değerinde olmadığını, maliyetleri karşılamakta sorunlar yaşadıklarını söylüyor.

Ama satır aralarında siparişlerin de azaldığını ifade ediyorlar.

Pandemi sonrasında değişen dengeler; enflasyonu tetikledi. Ama Türkiye’deki fiyat artışları günlük hayatı daha çok etkiledi.

Herkesin haklı bir dönemde; iş yine devletlerin gerçekçi, sağlıklı, uzun vadeli kararlarına kaldı.

Haberin Devamı

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe'nin eleştirilerini Ticaret Bakanı Ömer Bolat yanıtlamış.

Özellikle tekstilde ihracatçının Mısır’a gittiğiyle ilgili yorumlara açıklık getirmiş.

Ve demiş ki;

“İhracatçılarımız ile de girdi maliyetlerinin düşürülmesi yönünde ortak çalışmalar yapıyoruz. Hatta yılın ikinci yarısı için ilave destek amacıyla ek bütçe istedik. Bütçemizin büyük bölümünü ihracatçılarımıza destek, personel maaşı, SGK primine, bazı gümrük kapılarımızın yenilenmesine ayırıyoruz. Bu noktada küresel talep hızlandıkça ihracatçılarımızın siparişleri daha da artacak.”

Bazen birçok şey aynı anda olur; işte öyle dönemlerden geçiyoruz.

İhracatçı haklı; ayakta kalmak için talepleri var.

Ama devlet de haklı; yıllardır katma değerli mal üretimi konusunda ihracatçıyı uyarıyordu.

Ama yüksek enflasyon maliyetleri gereğinden fazla artırdı.

“Türkiye’de şu anda en ucuz şey döviz mi? Karpuzdan da ucuz mu?” tam emin değilim.

Bozulan dengeyi düzeltmek lazım ama bunu Türkiye’deki bütün kesimleri düşünerek yapmak lazım.

Hepimizi zorlu birkaç yıl bekliyor.

 

 

Gençlerin alışveriş

kriterleri değişti

 

Haberin Devamı

PANDEMİDE günlük hayat yavaşladı, alışkanlıklar değişmeye başladı. Bunun etkilerini aslında daha yeni anlamaya başladık. Herkes evde olunca, dışarı çıkılmayınca insanlar evlerine, kendilerine daha çok vakit ayırdılar. Belki eşyalarını değiştirdiler, yenilediler veya daha minimal bir hayat tarzı yaşamaya başladılar. Benim etrafımda böyle çok kişi var. Evdeki eşyaları büyük geldi; küçülttüler. Giydikleri kıyafetleri elediler; daha zamansız ve sade kıyafetler seçmeye başladılar.

Herkes gibi ben de öyle yaptım.

Ama galiba gençler daha hızlı yaptı.

Birçok tekstil üreticisi dostumla konuşuyorum.

Gençlerin tercihlerinin ve kriterlerinin çok farklılaştığını söylüyorlar.

Haberin Devamı

Çevreyle dost, geri dönüşümü önemseyen, sürdürülebilir ilkeleri öne çıkaran, önemseyen markalara dönük bir eğilim var.

Gençler bilinçli bir alışveriş tarzı benimsiyor.

Çok tişörtü, pantolonu, elbisesi yerine az ama bu ilkeleri benimsemiş şirketlerin ürünlerini alıyorlar.

Çünkü hem daha küçük evlerde oturuyorlar, hem de sürdürülebilirlik kavramını gerçekten içselleştirmiş durumdalar.

O yüzden yeni dönem öyle kolay olmayacak, kendini güncellemeyen, teknolojisini yenilemeyen şirketlerin kaybı daha da artacak.

 

 

Bu dönem bazı teşviklerle aşılabilir

 

BAZI ülkeler ihracatçılarına kur desteği ve uygulamaları yapıyor. Türkiye’de de önemli teşvikler var. Belki bu geçiş döneminde bunlar artırılabilir.

Haberin Devamı

Böylece ihracatçıların döviz kurlarındaki dalgalanmalardan daha az etkilenmesi ve rekabet güçlerini koruması sağlanabilir.

Kur farkı tazminatı ödeyen ülkeler var.

Özel kur uygulamaları yapanlar da var.

İhracatçılarının gelirlerini sabit bir kurdan bozdurabilme imkanı sunan ülkeler de...

İhracat gelirlerinden alınan vergilerin indiren; maliyetleri düşüren adım atanlar da...

Riskleri azaltmak, rekabet gücünü düşürmemek için Türkiye bu dönemi bu teşvikleri artırarak aşabilir.

Ama şunu da unutmamak gerekir.

Talep daralması devam edecek.

Sadece Avrupa değil; diğer coğrafyalardan da gelen sinyaller bunu gösteriyor.

 

 

Hip hop yükseldi Paris

Olimpiyatları’na girdi

 

Haberin Devamı

PARİS Olimpiyatları’nda ilginç başlangıçlar da var.

2020 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesi, “breakdance” olarak adlandırılan, 70'li yıllarda New York'taki hip-hop kültüründen gelişen hareketi Olimpiyat sporu olarak kabul etti.

16 kadın ve 16 erkek iki gün boyunca Paris'te oyunlar için açık hava arenasına dönüştürülen halka açık bir meydan olan İkonik Place de la Concorde'da yarışacak.

Breaking, özünde gençlerin mahalle partilerinde Kool Herc gibi öncü DJ'lerin çaldığı funk ve soul kayıtlarının enerjik enstrümantal davul bölümleriyle dans etme arzusundan doğdu.

Break'in klasik örnekleri Incredible Bongo Band'in 'Apache', Jimmy Castor Bunch'ın 'Just Begun' ve Babe Ruth'un 'The Mexican' kayıtlarında var. İlk DJ'ler aynı kayıttan iki kopya alır ve bu kısa parçaları ustalıkla birbiri ardına döngüye sokarak sürekli bir ritim yaratırlardı.

Dansın kendisi, salsanın enerjik ayak hareketleri, dövüş sanatlarında bulunan akrobatik manevralar ve James Brown gibi soul ve Motown dansçılarının fizikselliği gibi mevcut stillerin ve hareketlerin bir kombinasyonundan evrildi.

Breaking, ortaya çıktığı günden bu yana, internetin ve sosyal medyanın yükselişi sayesinde bir parti dansı olmaktan çıkıp dünya çapında rekabetçi bir sanat biçimine dönüştü.

Ve bu dans artık Olimpiyatlar’da…

Yazarın Tüm Yazıları