Paylaş
“Yarımada’da hayatı yakala...”
Çünkü çoğu insanın hayatı ıskaladığını görüyorum.
Hayat ıskalanacak bir şey değil.
Aksine dolu dolu yaşamak lazım.
Ve tutkuyla hayata bağlı olmak.
Bazı yerler bana bu duyguyu anlatıyor, hatırlatıyor.
Dünyada sevdiğim çok yer var.
Ama Ege’ye olan tutkum çok ayrı bir şey...
Yarımada deyince Seferihisar, Güzelbahçe, Urla, Çeşme ve Karaburun’dan bahsediyorum.
Her biri için sayfalar dolusu yazabilirim.
Ama şunu biliyorum.
Buralarda kendimi iyi hissediyorum.
Hayatın çok keyifli olduğunu ve kıymetini bilmemiz gerektiğini hatırlıyorum.
Sloganı kim bulduysa tebrik ederim.
Çünkü ben de aynı şeyi düşünüyorum.
İnsan İzmir’de hayatı yakalar, ıskalamaz.
Urla yine çok güzeldi
Cuma akşamüstü gazeteden çıkıp Ertuğrul Özkök’le buluştum.
Urla’nın o dar sokaklarında dolaştık.
Her yer cıvıl cıvıldı; çocuklar, gençler, yaşlılar...
Hayatı ıskalamak istemeyen, dolu dolu yaşamak isteyen herkes...
Sanatçılar sokağının tam ortasında bir orkestra vardı.
İnsanlar birlikte şarkılar söylüyorlardı.
Hep söylüyorum.
İzmir’in İtalya’nın Toscana’sından bir farkı yok.
Hatta fazlalıkları var.
Yürüdük, Cuma akşamüstünün keyfini çıkardık.
Meydanda, sokağın ortasında bir atölye çalışması vardı.
Enginarlı yemekler anlatılıyordu.
Onlarca yemek yapılmıştı, hepsi enginarlı, tatlılar bile…
Akşam katılacağımız bağlardaki yemeği düşünerek; minik bir tadım yaptık.
Urla çok güzeldi.
Hayat da güzel...
Asıl yolculuk yeni başlıyor
Sevdiğim bir slogan daha var.
Onu da Urlalı üreticilerin kurduğu Urla Şarap Üreticileri ve Bağcılık Derneği bulmuş.
Diyorlar ki...
“Her adımda tarih var...”
Ne kadar doğru; Türkiye’nin her yerinde tarih var.
Derneği Urla Bağcılık, Urlice, USCA, Mozaik, Limantepe, Bağevi ve Şatomet firmaları kurdu.
Ve Urla Bağ Yolu Projesi’ni başlattılar.
Bundan 13 yıl önce sevgili Bülent Akgerman ve Can Ortabaş ile bağların bulunduğu bölgeye gitmiştim.
Yüzyıllar öncesinden kalan bağları görünce bu coğrafyanın ne anlama geldiğini bir kez daha anlamıştım.
Şimdi ise kilometrelere yayılmış bağlardan bahsediyoruz.
15 yılda müthiş bir mesafe kat edildi.
Ama bütün hepsine söyleyeyim; asıl yolculuk yeni başlıyor.
Bazı yerler, bölgeler ağızdan ağıza ünlenir; görülünce hayran kalınır ve hep gidilmek istenir.
Urla, böyle bir yer...
Yarımada böyle bir yer; İzmir böyle bir yer...
Hayallere ortak oluyorum
Heyecanlı, tutkulu insanları seviyorum.
Enginar Festivali’nin açılış yemeği Urla Bağları’ndaydı.
Gece aydınlanınca o bağlar müthiş oluyor.
Can Ortabaş, her cümlesine başlarken hayallerinden bahsediyor.
Sohbetlerin günlük siyasetten öteye geçemediği bir dönemde hayallerden bahsetmek bana iyi geliyor.
Can’ın hayallerini, Bülent’in hayallerini; Urla’yı bir bağ yolu yapmak isteyenlerin hayallerini biliyorum.
Ve herkes gibi ben de ortak oluyorum.
Halkın desteğiyle yapılan proje
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun en önemli projelerinden biri bana göre yarımadadır. Proje İzmir Kalkınma Ajansı’nın desteği ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri’nin işbirliğinde hazırlandı.
Fikrin önemli bir teması var.
“Varlık odaklı yerel kalkınma...”
Şu bir gerçek...
Her şeyi İstanbul’a, İstanbul’da düşünmek hükümetlerin büyük yanlışıydı.
Bugün İstanbul yaşanılır olmaktan çıkmak üzere...
Belki de İzmir’i, yarımadayı, Ege’nin sahillerini popüler yapan bir başka gerçek de bu...
Ve bir şey daha...
Yerli halkı, yerel yönetimleri ve sivil toplumu almadan yaptığınız herhangi bir proje de başarılı olamıyor.
Yarımada projesinin her adımında bu detaylar atlanmadı.
Gezi rotaları beş bölümden oluşturuldu.
Yürüyüş yolu, bisiklet yolu, zeytin yolu, bağ yolu ve mavi rota...
Neydi slogan…
“Yarımada’da hayatı yakala...”
Hayat güzeldir; ıskalanmayacak kadar güzeldir.
Paylaş