Paylaş
Son dönemde şunu fark ettim.
Uzun paneller, klasik toplantılar, sonu gelmeyen konuşmalar, saatler süren tartışmalar, hep aynı tondaki sunumlar beni fena halde sıkıyor.
Bir süre sonra motivasyonum dağılıyor, doğal olarak ya etrafımla, ya elime aldığım kitapçıkla ya da cep telefonumla ilgilenmeye başlıyorum.
Tabii fırsat varsa, salondan çıkmanın yollarını arıyorum.
Şuna eminim.
Toplantılara azalan katılımların büyük bir nedeni de işte bu standartlaşmış toplantı düzeni...
Artık herkesin zamanı değerli, artık herkesin birden çok işle uğraşması gerekiyor, artık herkesin bilgiye ulaşma şansı eksiye göre çok daha kolay…
Elinizde akıllı telefon varsa, bir arama motoruna girip, istediğiniz konuda, isteğiniz ayrıntıyı saniyeler içinde öğrenebiliyorsunuz.
Ben artık o klasik toplantıları sevmiyorum ve mümkün olduğunca gitmiyorum.
Ya da seçerek gidiyorum.
Elimdeki kitabı Alkim Kağıt yollamış, yeni yıl armağanı olarak.
Yazarı Adnan Nur Baykal...
Kitabın ismi “Şimdi söyleme zamanı. Başarılı sunumların sırları...”
Çok sık konuşanlar, sunumlar hazırlayanlar, geniş kitlelere hitap edenler için değil sadece...
Ben hayatın bir sunum olduğuna inananlardanım.
Çalıştığınız kişilere de birşeyler anlatırken farklı ve etkili bir tarzda konuşmanız lazım, evde eşinize, çocuğunuza da...
İçinde tutku olmayan, keyif vermeyen konuşmaları sevemedim bir türlü...
O yüzden bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.
Alışveriş bile aslında bir anlatma sanatıdır
Sunay Akın’a soruyorlar:
“Siz gösteriler yapıyorsunuz sahnede, şirketlere sunumlar yapıyorsunuz, televizyonlarda sunumlar yapıyorsunuz. Hayatımızın her anı bir sunum mudur? Sohbet nerede biter, sunum nerede başlar?”
Cevabı şöyle:
“Benim için sunum yaptığım anla, sunumun dışındaki hayatımın arasında bir kopukluk yok. Hepsi bir bütün… Hayatın her anı bir sunumdur. Sunumdan anladığınız, karşınızdakilerin sizi bir uzman olarak görüp dinlemeleri ise ben sunumu böyle değerlendirmiyorum. Siz alışveriş yaparken, mahallenin bakkalına girdiğinizde onunla diyalog anında bile sunum yapıyorsunuz. Ayaküstü bir sohbette bile, siz bilginizi karşınızdaki insana aktarıyorsunuz...”
Bu sefer milli sörfçümüz, sunucu Çağla Kubat’a soruluyor aynı soru, işte cevap:
“Sunumda başarılı olan insanların bir toplulukta da dikkatini çektiğini, ilişkilerinde de bir konuyu anlatırken daha etkili olabileceklerini düşünüyorum. Sonuç, hayat da bir sunumdur...”
“Hayatınızın her anı bir sunum mudur” sorusuna bana en yakın cevabı ünlü mimar, şair Cengiz Bektaş vermiş:
“Evet, ama şöyle bir sakıncayı içeriyor. Gerçekten karşınızdakinin anlamasına önem verecek biçimde davranmalısınız iletişimi kurabilmek için… Ama bu bir rol niteliğini almaya başlarsa yapmacık olur. Bundan özellikle kaçınmak gerekiyor...”
Bilmek kadar yapabilmek de
Şu yoruma kesinlikle katılıyorum.
Yorumlayan Yekta Özözer:
“İyi sunum yapamadığı için ya da İngilizcesi yeterli olmadığı için çok uluslu firmalarda anlatması gerekeni iyi anlatamadığı için, üst yönetimde göstermesi gereken ilgiyi göstermediği için kıyıda köşede kalan, pasifize olan yöneticiler vardır. Bu kişilerden o bilgileri edinip, çok iyi şovunu ve iyi sunumunu yapıp, çok çabuk yükselenler de vardır. Bu aslında bir marka yönetimidir...”
Özetle şöyle diyor Özözer...
Bir kere ürünün iyi olması gerekir. Yöneticinin de bilgili, donanımlı olması şarttır. Ancak aynı zamanda sunumu da iyi yapabilmesi gerekir.
Haklı...
Hayat böyledir.
Bir sahnedir; bilmek kadar yapabilmek de önemlidir
Başarılı sunumun formülü var mı?
Batıçim’de dördüncü kuşaktan Feyyaz Ünal bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Benim için var. Ama bu herkes için farklı. Örneğin benim için yazılı bir metin hazırlamamam lazım. Yani tek tek, kelime kelime olmaması lazım. Aklıma birkaç ufak şey yazmış, belki ufak bir not kağıdına hatırlamam için yazmış olmam lazım. Karşı tarafı gözümde çok büyütmemem lazım. Ve elbette ben konuşurken kimse uyumayacak, izleyiciler sunumdan mutlu çıkacaklar, bir şey hatırlayacaklar, uzun konuşmayacağım...”
Ben de katılıyorum.
Ve şunu biliyorum.
Uzun, sıkıcı, standart, izleyiciyle temas kurulmayan hiçbir sunum bana iyi gelmiyor.
Daha doğrusu salondan kaçasım geliyor.
Paylaş