Paylaş
Çünkü futbol takımı 90’ların başında Barselona kentini tanıtmak için düşünülen projelerden sadece biriydi.
Kenti anlatmak için aslında çok sayıda alternatif de vardı.
Bir kere mimari olarak kent, Avrupa’nın en güzel, en farklı örneklerini sunuyordu.
Gaudi gibi herkesin merak ettiği mimarları vardı.
Yıllardır bitmeyen, belki de bitmesi istenmeyen La Sagrada Familia vardı.
Operalarıyla, açık hava konserleriyle Barselona giderek daha çok takip edilen bir adres haline gelmişti.
Gastronomide Barselonalı şefler dünyayı gezmeye başlamıştı.
Festivalleri, aktiviteleri, organizasyonları giderek daha çok konuşuluyordu.
Kent mobilyaları sosyal medyada çok ilgi görüyordu.
Birçok önemli prodüksiyon, Hollywood filmi Barselona sokaklarında çekilmeye başlandı.
Ve sanat...
Miro, Picasso, Dali gibi sanatçıları vardı; onların isimleri kentin her yerindeydi.
New art, yani yeni, modern sanatta da öncülük ettiler.
Müzelerle bunu tamamladılar.
Kruvaziyer limanını dünyanın en iyisi, en büyüğü haline getirdiler.
Birbirinden iyi üniversiteler kurdular, Avrupa’nın her yerinden öğrenciler kabul ettiler.
Ticareti büyüttüler; kongrelerle, fuarlarla bunu desteklediler.
Oteller dolunca evlerini kiraya verecek kadar turist akınına uğradılar.
Özetle...
Barselona futbol takımı 1 milyar 50 milyon euro gelir barajını aşan ilk futbol takımı oldu.
Futbol sadece futbol değildir.
Tesadüf değil...
Spor, sanat sayesinde hem kentin tanıtımı yapıyorlar hem de turizmi çeşitlendiriyorlar.
Sizce bu öykü Türkiye’de en çok hangi kente uyar?
İzmir değil mi?
Bence de öyle...
Adayların isimlerini
önceden bilmek hakkımız
Önümüzdeki mart ayında seçimler olacak.
Şahsen bir vatandaş olarak ben iki ayrı fotoğrafın detaylarını öğrenmek istiyorum.
Birincisi büyük fotoğraf...
Yani Barselona’nın 90’ların başında uygulamaya başladığı kent stratejisi gibi bir plan görmek istiyorum adaylardan...
Hangi projeleri öneriyorlar, hangi kaynakla yapacaklar, nasıl bir zamanda öngörüyorlar?
Öyle beş yıllık değil; 50 yıl sonrasının kent hayallerini neler süslüyor?
Bu büyük fotoğraf içinde bunları da duymak istiyorum.
Ve küçük fotoğraf...
Hangi kadrolarla yapacaklar, kimler seçilecek başkanın yanında olacak, danışmanlar, kilit kadro kimlerden oluşacak?
Tabii bunlar için yeterli bir zamana da ihtiyaç duyulacak.
Benim eleştirim şuna...
Genellikle partiler Yüksek Seçim Kurulu’nun takvimine göre hareket ediyorlar.
Kendilerine göre haklılık nedeni olabilir.
Parti içindeki yarışın heyecanını önceden bitirmek istemiyorlar.
Teşkilatların moralini bozmak, küskünlükler yaratmak istemiyorlar.
Hepsini anlıyorum.
Ben de diyorum ki...
Türkiye’nin siyasete yeniden bakması lazım...
Hatta bütün işleyişlerin yeniden düzenlenmesi gerekir.
Teşkilatlar da bu yeni duruma göre kendilerini hazırlayacak.
Kasım - mart arası 6 ay demek...
Büyük ihtimal 3 ay kala adayların isimlerini öğreneceğiz.
Adaylar ne zaman hazırlanacak, hayallerini ne zaman kağıda dökecek ve vatandaşın karşısına geçecek?
Yüksek Seçim Kurulu takvimini öne çekmeli...
Belki de işe buradan başlamamız gerekir.
Bu sosyal projeyi çok beğendim
Vestel’in Manisa Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı bir sosyal sorumluluk projesi çok hoşuma gitti.
Geri dönüşüme ayrılan Vestel ürünlerinden engelli hayvanlar için yürüteçler tasarlamışlar.
ilk etapta Manisa Hayvan Barınağı’ndaki engelli hayvanlar için bu malzemeler kullanılmış.
Sonuçlar da çok başarılı olmuş.
Kaderine terk edilen hayvanlar, bu sayede yürümeye, koşmaya başlamışlar.
Alkışlar Vestel’e, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün’e...
Kadrolu aday adayları
Elbette birçok insanın gönlünden yaşadığı kente belediye başkanı olmak geçiyordur.
Gayet normal...
Aday sayısının çok olması da doğal...
Ama arkadaş...
Her seçimde, her fırsatta, har sandıkta aday olacaksın diye bir şey yok ki...
Kadrolu aday adayları yine sahada...
Tekrar yazayım.
Her partinin adayları üç aşağı beş yukarı bellidir.
“Adım geçsin, gündemde olayım” demek, eskisi kadar siyaseten artı yazmıyor.
Söylemiş olayım.
Paylaş