Paylaş
Hepimiz şok içindeyiz, şaşkınız. Fransızca eğitim alan, Fransız kültürünü iyi bilen ve seven bizler için bile durum çelişkilerle dolu... Saint Joseph’li dostlardan, benim gibi düşünen onlarca kişiden, okurdan mesajlar geldi. Sevindirici olan Fransız ama Türkiye’de yaşayan ve Türkleri çok iyi anlayan kişilerden de benzer mailler geldi.
Diyorlar ki...
“Bir Fransız olarak Türklerin yanındayız. Türkleri çok iyi anlıyoruz. Ve Fransız hükümeti ile siyasilerinin yanlış yaptığını görüyor ve deklare ediyoruz...”
Bu garip, anlamsız ve siyasete alet edilmiş karar, iki ülke ilişkilerini çok farklı bir noktaya getirecek, bu kesin...
Bir şey daha çok hoşuma gitti. Türkiye’de Fransızca eğitim veren bütün okulların müdürleri ortak bir deklarasyon yayınladı, hatta bunu Le Monde ve Figaro gibi Fransa’nın çok önemli iki gazetede de yer almasını sağladılar.
Bu çağrıyı nasıl duymazlar
Deklarasyonun hazırlanmasında elbette bütün Fransız okullarının müdürlerinin büyük etkisi var. Ama İzmir’in yeri burada ayrı ve çok farklı... İzmir Saint Joseph’in Türk Müdür Baş Yardımcısı Serhat Yalamanoğlu diyor ki...
“Türkiye’de Cumhuriyet öncesi açılmış ve Lozan Antlaşmasına eklenen mektuplarla devamlılığı sağlanmış 6 Fransız okulu var. Okullar doğrudan Türk Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ve kamuoyunun düşündüğünün aksine bu okullarda yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gençler eğitim alıyor. Bu kanun taslağından en çok rahatsız olanlar da bu okulların Fransız ve Türk yöneticileri. Liselerin Fransız müdürleri bir araya gelerek Fransız milletvekilleri ve senatörlerine hitaben bir metni kaleme aldılar. Ve haklı olarak çok önemli bir noktaya dikkat çektiler. Bu okullar iki kültürlü bir eğitim anlayışı çerçevesinde; her yıl binlerce Türk gencine çağdaş standartlarda eğitim veriyor. Bu farklıların birleşmesi, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendiriyor. Şimdi yaşadığımız endişe budur.”
* * *
Mektupta imzası bulunan İzmir Özel Saint Joseph Fransız Lisesi Okul Müdürü Elisabeth Maire, sekiz yıldır İzmir’de görev yapıyor. Okul Müdürü Maire, kanun tasarısının Türk-Fransız ilişkilerine hizmet etmeyeceğine ve Türk-Ermeni anlaşmazlığına çözüm getirmeyeceğine inanıyor.
Ve şöyle konuşuyor:
“Biz bir eğitim kurumuyuz ve işimiz Türk gençliğini Atatürk’ün koyduğu çağdaş uygarlık hedefi doğrultusunda yetiştirmek. Siyaset yapmak bizim işimiz değil, ama Fransız parlamentosunda görüşülecek olan tasarının gereksiz ve zararlı bir çaba olduğunu, Türkleri rencide edeceğini düşünüyorum. Defalarca söylendiği gibi bu konu siyasetçileri değil tarihçileri ilgilendirir. Bu tasarı yasalaşırsa tartışma ortamını ve ifade özgürlüğünü yasaklayacak, üstelik temeli 16. yüzyıla dayanan Türk-Fransız dostluğunu derinden yaralayacaktır. Bana göre; Fransa bu konuda daha sağduyulu davranarak, tarihinde olduğu gibi bugün de olayların ve olguların tartışılarak aydınlığa çıkmasını sağlayacak bir tutum sergilemelidir. Biz, Türkiye’de görev yapan Fransız okulları müdürleri olarak kaleme aldığımız ortak metinde Fransız milletvekilleri ve senatörlerine şu açık çağrıyı yaptık: Siyasi bir hata olarak gördüğümüz bu metni onaylamamanızı rica ediyoruz.”
Bu sorulara hangi Fransız siyasetçi cevap verebilir
Türkiye’de Fransızca eğitim veren okulların müdürleri, geçen gün bir zirve yaparak ortak hareket etme kararı aldı. Sonuçta ortaya bir deklarasyon çıktı. Bu metne imza atanlar şu isimlerdi:
İstanbul Saint-Michel Lisesi Müdürü Jacques Augereau, İstanbul Notre Dame de Sion Lisesi Müdürü Yann de Lansalut, İstanbul Sainte-Pulchérie Lisesi Müdürü Pierre Gentric, İzmir Saint Joseph Lisesi Müdürü Élisabeth Maire, İstanbul Saint Joseph Lisesi Müdürü Jean-Michel Tricart, İstanbul Saint Benoît Lisesi Müdürü Luc Vogin...
Özetle şunları söylediler:
“Bizler temelleri, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından çok daha öncesine dayanan köklü Türk-Fransız liseleriyiz. İki kültürlü bir eğitim anlayışı çerçevesinde, ilk ve orta öğretim kurumlarımızda her yıl 6000 Türk gencine eğitim vermekteyiz. Bu okullar grubu, karşılıklı saygı ve laiklik ilkesi temelinde, Fransa ile Türkiye’nin kültürel ve ekonomik menfaatlerine, farklı kültürlerle dinler arasındaki diyaloğa hizmet etmektedir. Okullarımız; Fransız kültürünün ve dilinin tanınması açısından çok büyük katkı sağlamaktadır. Ankara’daki idari ve siyasi muhataplarımız bizlere Voltaire ve aydınlanma çağından örnekler vererek insan haklarının, ifade özgürlüğünün vatanı olan Fransa’nın bu yola girmesini anlayamadıklarını ifade etmektedirler. Bizler 21. yüzyıl başında konumu nedeniyle büyük stratejik değer taşıyan dünyanın bu bölgesinde, ‘Frankofoni’nin ve Fransa’nın etkisinin önemli savunucularıyız. Her iki ülke için de son derece değerli olan bu gerçek, tehlikeye atılmalı mıdır?”
* * *
Metinde dikkat çekici nokta ise asıl şu yorumda yer alıyor:
“Türk dostlarımız bize soruyorlar: Tarihi yorumlamak politikacıların görevi midir? Fransız tarihçiler bu ‘hafıza kanunları’na karşı değil midir? Yetkili uzmanlardan oluşan komisyonların çalışmasını sağlamak çok daha sağduyulu bir yaklaşım olmaz mı? Bu kanun metni barışa mı yoksa duyguların aşırılaşmasına mı hizmet etmektedir? Bu son derece acı olaylar üzerine çalışmak, öncelikle Türkiye’nin ve Ermenistan’ın işi değil midir? Fransa, kendi tarihindeki çeşitli olaylar konusunda, başkalarına ‘ahlâk dersi’ verecek kadar şeffaf mıdır?”
Paylaş