Paylaş
En son “Vaka sayısını azaltmakta yeterince hızlı değiliz” dedi.
Bir noktadan sonra devletlerin yapabilecekleri şeyler sınırlı. Önemli olan vatandaşların tedbirleri dikkate alarak dikkat etmesi.
Ama durum gösteriyor ki; salgının birinci aşaması devam ediyor.
Ki;
İstanbul ve Ankara’da salgının başından bu yana en düşük vaka sayısına inilmiş durumda.
Bu normal çünkü yazlıkları olanlar büyük şehirlerden ayrılmaya başladı.
Birçok beyaz yakalı yaz aylarında da evden çalışmaya devam edecek.
O yüzden internetin çektiği her yer bizim ofisimiz olacak.
Ha İstanbul, Ankara; ha Çeşme, Bodrum, Marmaris...
Ama şöyle bir fark var.
Pozitif olup farkında olmayanlar; virüsü buralardan Ege’nin kıyılarına taşıyorlar.
Şimdi de kıyılardaki vaka sayılarında artışlar olacak.
Toplumun bağışıklık kazanmasını istiyoruz.
Temmuz, ağustosta bunun kazanılmasını da daha çok istiyoruz.
Çünkü ekim ayıyla birlikte grip vakaları Kovid-19 ile karışacak, asıl işte o zaman ikinci dalga hepimizi zorlayacak.
Ekonomilerin durması bundan sonra çok zor olacağı için de; kontrollü bir geçişi hepimiz kabul edeceğiz.
“Bize bir şey olmaz” sözlerini çok sık duyuyorum.
“Ben yıllardır grip bile olmuyorum, bağışıklık sistemim iyi” sözlerini de çok işitiyorum.
Ben de diyorum ki;
Doğru olabilir, ayakta, hiçbir belirti bile göstermeden bu virüsü geçirip bağışıklık kazanabilirsin.
Ama kimsenin rahat hareket etmesine bir mazeret olamaz.
Çünkü sadece kendimiz için değil, sevdiklerimiz için de dikkat etmeliyiz.
Gevşediğimizi, hem de fena halde gevşediğimizi gözlemliyorum.
Ve aman dikkat diyorum.
Bodrum mu pahalı Çeşme mi?
BU soru her yıl sezon içinde çok defa sorulur ve hemen arkasından örnekler verilir.
“300 liraya lahmacun, 100 liraya ayran, 1000 liraya şezlong, 10 bin liraya loca...”
Bu rakamlar doğru mu?
Olabilir...
Ama bu rakamlara bakarak bir genelleme yapmak doğru mudur, işte orada durmak gerekir.
Dünyanın her yerinde tatil beldelerinde çok lüks yerler de vardır, ortalama ve makul fiyat uygulayanlar da...
Çeşme’de de, Bodrum’da da her ikisini de bulmanız mümkün...
Mikanos ya Cannes farklı mı?
Odaların sözleri de olmalı
KONUT için faizler tarihinin en düşük seviyesinde... Ev almak isteyenler için bu gerçekten önemli bir fırsat...
Ki bu da satış rakamlarına yansımış durumda.
Bu ekonomi açısından sevindirici...
Ama şöyle de bir gerçek var.
Faizler düştükçe ev fiyatları da artıyor.
Yani faizler 0.64’lere ve bir yıl ödemesiz hale geldi ama ev fiyatları da yüzde 10 ile 30 arasında arttı.
Geçen gün de yazdım; markalı konutlarda sorun yok, liste fiyatlarıyla oynamadılar.
Ama bunu fırsata dönüştürmek isteyenler...
İşte burada boşluklar var.
Her şeyi devletten de beklememek gerekir.
Odalar, dernekler yok mu?
Meslek odalarının sesinin başka konularda hep yükseldiğini biliyoruz.
Şimdi söyleyecekleri sözleri de olmalı.
Çözüm de önermelerini bekliyorum
MESLEK odalarına her zaman gerekli desteği vermişimdir. Ama bazen de onları eleştiriyorum. Çünkü itiraz etme hakları olduğu kadar çözüm getirme gibi sorumlulukları da olduğunu düşünüyorum. Yani “Hayır, olmaz” demeleri ne kadar doğalsa, “böyle değil, bu olursa” diyerek, proje önermelerini bekliyorum.
Olmuyor mu, oluyor. Ama “Olmaz” dediklerini daha çok duyuyorum.
Seyircisiz olmuyor
LİGLER oynanıyor.
Nasıl heyecanınız?
Benimkini söyleyeyim.
Maçları unutuyorum, izlemek içimden gelmiyor, Pazartesi günü sonuçlara bakmak benim için yeterli.
Olmuyor, bu spor seyircisiz olmuyor.
Rahatlıkla hapşıramıyoruz bile
BİR çoğumuzun alerjisi var. Doğal olarak güneşe, doğaya çıkınca hapşırıyoruz, burnumuz akıyor. Eskiden rahat rahat hapşırırken ve herkes “Çok yaşa, iyi yaşa” derken.
Şimdi herkeste bir endişe izliyorum.
Hapşıranlar “Alerjim var” deseler de; bir garip bakış ve endişe ortamı sarıyor.
Rahatlıkla hapşıramaz bile olduk.
Paylaş