Paylaş
Müjde Ar “Gürültüsüz Yaşam Platformu” kurdu.
Ben defalarca yazdım.
Gürültüsüz derken, müziksiz demedik.
Aksine müziksiz bir hayat, sanatsız bir dünya olmaz dedik.
Ama sokağa taşan müzik de istemediğimizi defalarca söyledik.
Dünyanın neresine giderseniz gidin; en popüler olarak bilinen yerlerde bile müzik sokağa taşmaz, kimseyi rahatsız etmez. Gittiğiniz bir mekanda dostlarınızla sohbet eder, güzel vakit geçirir, fondaki müzik de sizin bu sohbeti daha da koyulaştırmanıza yardımcı olur.
Ama bizde maalesef böyle değil.
Türkiye’nin her yerinden benzer şikayetler geliyor.
Sanmayın sadece yazlık bölgelerinde; Bodrum’da, Alaçatı’ta böyle...
Sorun gerçekten büyük...
Ve maalesef çoğunluğun bu isteğini, beklentisi anlayabilecek bir yaklaşım yok karşımızda...
“İş yapmayalım mı, ekonominin çarkları dönmesin mi” gibi bir yaklaşımla ne konuşacaksın.
Çünkü bilmiyor ki...
Benim gibiler, bizim gibiler kulağı tırmalayan, ne konuştuğunu anlamadığın bu yerlerden kaçıyor.
Ve yine görmüyorlar ki...
Turizm de, ekonomi de bu anlayışla bir arpa boyu gidemez.
Fazıl Say haklı...
Hem de çok haklı...
Bu desibelle kimse mutlu olmaz
SANATÇILAR doğruları söylemeli. Cesurca söylemeli. Fazıl Say’ın müzik gürültüsüyle ilgili sözleri de bir gerçeği ortaya koyuyor.
Ve diyor ki özetle;
“Mekanlar en çok desibeli yapma yarışında. Saat 23.00-23.30-00.00 durması lazım değil mi? Yok hayır devam, 00.45 anca... Otel odanızın tüm cam ve kapılarını kapayıp kulağınıza tıkaç taksanız bile uyuyamazsınız bu gürültüde kardeşim. Bu bir kaos, ses cehennemi. 7 belki 8 mekânın gümbürtüsü her yerde tüm ilçede. 7 ayrı mekân kendi çaldıklarını sonuna kadar açarsa 30 kilometreden duyulur her biri. Burada yaşanmaz kardeşim. Orada durulamaz, sohbet edilemez, düşünülemez!”
Çok haklı ve doğru buluyorum bu sözleri...
Artık topyekün bir mücadele vermek gerekiyor.
Turizm bu değil.
Marka olmuş şehirler, turizmde öncü olmuş ülkelerde buna izin verilmez. Her işletme yatırımını yapar, teknik altyapısını kurar isterse sabaha kadar müziğini yapar. Ama sokağa taşmadan, kimseye rahatsızlık vermeden.
Kitabın geliri Anadolu’da
“Bir kızım var” projesine
ÇAĞDAŞ Yaşamı Destekleme Derneği 1997 yılında “Okumayan Kızımız kalmasın” diye bir kampanya başlattı. Ve çok da başarılı oldular. Ardından “Anadolu’da Bir Kızım Var” projesi geldi. Bu kampanyayı da çok önemli buluyorum. Bugüne kadar 91 binden fazla öğrenciye burs desteği sağlanmış.
Bu sayıyı artırmak, gençlerimizin hayallerine ortak olmak müthiş bir şey...
Gençlerimize yeni imkanlar sunmak hepimizin görevi.
Büyük ya da küçük her katkı çok değerli...
İşte onlardan biri Esra Karagülle’den geldi.
İçinde güzel bir hikaye de var.
Yaklaşık on beş sene önce “Kendinden daha az şanslı olan insanlara yardım” amacıyla düzenlenen bir etkinliğe kızı Serra’yla gider Esra Karagülle...
Hayatlarını değiştirecek su kaplumbağasıyla orada tanışırlar. Adını Çıp Çıp koyarlar. Ve ailenin bir üyesi olur. Serra bugün 23 yaşında ve Çıp Çıp 17 yıldır onlarla yaşamaya devam ediyor.
Pandeminin en ağır olduğu günlerde Esra; kızıyla sevimli kaplumbağlarının hikayelerini bir kitap haline getirmeyi düşünür.
Çıp Çıp ile kızı Serra’nın (kitapta Çeya adıyla geçiyor çünkü küçükken adını Çeya olarak söylüyormuş) bu yaşam deneyimi artık bir kitap dizisi haline geldi.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Zekeriyaköy Şubesi Üyesi olan Esra Karagülle kitabın gelirini “Anadolu’da Bir Kızım Var” projesine bağışladı.
Her kitap yeni bir hayalin gerçekleşmesine yardımcı olabilir.
Ve her katkı bir gencimizin hayatını değiştirebilir.
Kitap siyah beyaz
hayaller çok renkli
ESRA Karagülle, ilkokula giderken başladığı bale ve piyano eğitimini, lisenin bitmesiyle tamamladı. Lisede okurken İzmir Devlet Tiyatroları’nda sahnelenen “Boy Friend” isimli müzikal tiyatroda yer aldı. SEV İlköğretim Okulu Bale Kulübü’nde gönüllü olarak öğretmenlik yapıp gösteriler sahneledi. Karma resim sergileri yaptı. Güzel sanatların her bölümünü çok seven Karagülle için yaratıcılık hayatının merkezinde yer alıyor. Çocuklarla iletişim kurmayı çok seviyor ve kendisinin de hala çocuk ruhlu olduğunu, hayvanları çok sevdiğini ve onları konuşturmaktan büyük keyif aldığını özellikle belirtiyor. Kızı Serra ve on yedi yıldır birlikte yaşadıkları kaplumbağaları Çıp Çıp’tan ilham alarak; Yok Artık Çıp Çıp’ın Bale Pabucu isimli kitabı bir başlangıç... Yeni projeler de gelecek.
Esra Karagülle şöyle diyor: “Yetenekler önemlidir ama çok çalışmak da başarıyı getirir. Kitapta bu temayı işledim. Kitabın içi yayınevi tarafından siyah beyaz basıldı ama her çocuğumuzu kitabın ressamı olmaya davet ediyorum.”
Paylaş