Paylaş
HERKES gibi ben de cumadan beri Kayahan dinliyorum.
Dinledikçe farkına varıyorum ki, bütün şarkılarını ezbere biliyorum.
Televizyonlar haber programlarını keserek, iki gündür Kayahan’ı anlatıyorlar.
Arkadaşları, dostları, yakınları, müzisyenler onun besteci, yorumcu, insan yönünü konuşuyorlar.
Bir kez daha anlıyoruz ki, başarı öyle kolay gelmiyor.
Tırnaklarıyla kazınmış, uzun ve zor bir mücadele var o başarının ardında...
Herkes bir şeyler karalıyor, yazıyor, herkes “Seni seviyorum” diyebiliyor, ama bazı insanların ki farklı oluyor işte...
Kayahan da işte o müzik insanlarından biriydi.
Yayınları izlerken, gazetelerde onunla ilgili yazıları okurken şunu kendi kendime sordum.
Bu ilgiyi neden daha önce göstermiyoruz, neden insanlar yaşarken onları çok sevdiğimizi, taktir ettiğimizi, beğendiğimizi hissettirmiyoruz.
Bizde böyle, gidenin ardından genellikle iyi özellikleri konuşulur.
Doğrudur da yapılması gereken de budur.
Ancak bu insanlar hayattayken de bunu göstermeyi bilmeliyiz.
Ortak arkadaşları hep aynı şeyi söylediler.
“O başkaydı...”
Bazı insanlar ortalamadan farklıdır, başkadır.
Onları öne çıkaran da budur.
Kayahan’ın kanserle mücadelesi yeni değildi.
Üçüncü kez bu hastalıkla mücadele ediyordu.
Daha öncekileri yenmişti, yine aynı şeyi söylüyordu, “Yeneceğim” diyordu.
Nitekim çok direndiğini doktorlarından dinledik, ama son aylarda vücudunun yorgun düştüğü de bir gerçekti.
Acaba birileri neden düşünmedi diye hayıflanıyorum.
Kayahan’a neden birkaç unutulmaz konser yapılmadı.
En son 14 Şubat’ta uzun süredir dargın olduğu Nilüfer’le sahneye çıkıp barışmıştı.
O konserin özetini televizyonlar verdi.
Ayakta zor durmasına rağmen müthiş şarkılar okudu.
Kayahan büyük sanatçıydı, evet farklıydı.
Çünkü kalbimize dokunmuştu.
Dileğim bu önemli insanlara yaşarken bu duyguyu yaşatabilmek...
Osman bravo sana
BİRKAÇ ay önce Osman Sezener’in bir konuğu Michelinli şef Felice Sgarra İzmir’e gelmişti. Sgarra’yı, Osman ve Melodi Sezener kardeşlerin şefliğini yaptığı Pizza Venedik’te buluşmuştuk. Sgarra, İzmir ve çevresini gezip, pazarlarda vakit geçirip, beğendiği yerel ürünlerden bize müthiş bir menü hazırlamıştı. Elbette İtalyan yemekleriyle...
O gün Sgarra, “Osman ve Melodi de İtalya’ya benim restoranıma gelip Türk yemekleri yapacak” demişti.
Sgarra’nın restoranı Umami; 2011’de açılmış, İtalya’nın Puglia bölgesinde Andria’da...
Sgarra İtalya’nın gastronomik açıdan çok önemli bulunan rehberlerinden Gambero Rosso ve “Guida del Touring Club Italiano Alberghi e Ristorante d’İtalia 2015”te yer aldığından bu yana Umami, İtalya’nın en iyileri arasında gösteriliyor.
Neyse...
Osman ve Melodi, 26 Mart gecesi oradaydılar, Andria’da...
Bu sefer Michelin’li Sgarra yerine bana göre Michelin’i sonuna kadar hak eden Osman Sezener mutfağa girdi.
İtalyan basını, Amerikalı gurme gazeteciler ve 60 adet İtalyan misafire özel bir Türk menüsü hazırladı.
Neler mi vardı?
Pastırmalı humus, lakerda, mantı, Türk kahvesi ve pekmez soslu kuzu incik, pişmaniyeli mesir macunlu fırın sütlacı, tahin ve cevizli kabak tatlısı, sakızlı ve salepli dondurma, lokum...
Sonucu biliyorum.
Hepsi müthiş bir gece yaşamışlar.
Hep söylüyorum.
Dünyanın en zengin mutfaklarından biri olan Türk mutfağını yeterince tanıtamıyoruz.
O Avrupa’daki, dünyanın herhangi bir yerinde Türk restoranlarıyla bunlar olmaz.
Çünkü, o menülerin yenilenmesi ve özgünleştirilmesi gerekir.
Bizim iyi şeflerimiz var.
Yerel ürünlerimizi dünyaya anlatabilirsek, tattırabilirsek inanın turizmimiz daha da parlak olur.
Aferin Osman, tebrikler Melodi...
Sizin gibi gençler sayesinde Türk mutfağı bir yerlere gelecek.
Paylaş