Paylaş
Maskeye, mesafeye, hijyene daha çok dikkat ediyorduk.
Biraz zorunlu ama daha çok gönüllü evlerimizde kalmaya çalıştık.
Hayatımızı bu yeni normale göre dizayn ettik.
Ailemizi, büyüklerimizi bile ziyarete giderken çekindik.
Doğrusunu yaptık.
Ve bana göre birçok ülkeye göre çok daha başarılı bir pandemi süreci yönettik.
Şimdi ise daha rahat olduğumuzu düşünüyorum.
Yaz o disiplini bozdu ve bütün bildiklerimizi sıfırladı.
Ve daha da vahimi o rakamlara alıştık, kanıksadık.
Vaka sayısı 30 binlerin üzerinde, vefat edenlerin sayısı ise 200’leri geçti.
Her gün 200 vatandaşımız ölüyor.
Mart, nisanda verinin açıklanacağı saati beklediğimiz o günlerden bugün rakamlara bile bakmadığımız günlere geldik.
Dediğim gibi kanıksadık...
Ve bu ruh haliyle küresel bir sorunu çözmemiz mümkün değil.
Karşıyaka çarşısı
günah keçisi yapıldı
SALGINLA ilgili bir haber yapılsa görüntü olarak Karşıyaka Çarşısı veriliyor. İstanbul’un İstiklal’i kadar popüler bir çarşısıdır Karşıyaka’nınki de...
Ama buranın esnafını çok iyi tanırım.
Ve salgının ilk gününden bu yana da izliyorum.
Kurallara titizlikle uyuyorlar; maskesiz olan kimseye izin vermiyorlar, mesafeyi koruyorlar, mağazalara girişte çok kontrollüler...
Üstelik en başta kendilerine göre bir çalışma takvimi belirlediler.
Sabah 10.00’da işe başladılar, 18.00’de bitirdiler.
Güzel olan da herkesin bu kurallara uymuş olması.
Ve şunu da unutmayın.
Bu çarşı eve gidiş yoludur da...
Vapurdan inen herkes burayı kullanarak evine gider.
O yüzden Karşıyaka Çarşısı’nı günah keçisi yapmayın.
Aslında daha umutlu
olmamız gerekir
Mart, nisanda salgınla ilgili yorumlar daha karamsardı ve aşıdan çok uzakta bir yerdeydik.
Bugün ise aşı alternatiflerini konuşuyoruz.
Ve hatta yerli aşıyla ilgili yakın bir zamanda iyi haberler bekliyoruz.
Aslında geçen aylardan çok daha umutlu olmamız gerekirken maalesef tedbirleri elden bırakmamız nedeniyle vahim bir tabloyla karşı karşıyayız.
En baştan söylüyorum.
Devletlerin yapabilecekleri bir noktadan sonra sınırlı.
Önemli olan hepimizin daha dikkatli olması, bireysel karantinamızı ilan etmemiz.
Ben aşı olacağım
AŞI yokken; “Ne yapacağız” diyen insanoğlu...
Aşı çıktığında “Olur muyum bilemiyorum” diyebiliyor.
Böyleyiz işte...
Bir yanda aşı karşıtları, bir yanda artan vaka sayısı ve ölümler...
Bana sıra geldiğinde aşı olacağım.
Sinemalar kapalıysa
tiyatro da kapanmalı
RESTORANLARIN, sinemaların kapalı olduğu bir dönemde tiyatrolar açık...
Ve tartışma sanat dünyasında devam ediyor.
Kimse hiçbir yerin kapalı olmasını istemez ama bugünün gerçekleri de farklı...
Tiyatroda maske takmanız mümkün değil, mesafe koymanız da...
Çünkü sahne başka bir şeydir.
Seyirciye bu duyguyu başka türlü veremezsiniz.
Devlet Tiyatroları’nın emektar dekor ve kostüm tasarımcısı Ali Cem Köroğlu’nun Kovid-19 nedeniyle ölmesi bu tartışmaları alevlendirdi.
Kurumdaki salgının merkez üssü olarak İzmir’in gösterilmesi de ayrıca bir başka gündem maddesi oldu.
Köroğlu, son olarak İzmir Devlet Tiyatroları’nda prömiyeri yapılan ve kadrosunda pek çok tiyatro çalışanının korona virüse yakalandığı “Karıncalar... Bir Savaş Vardı” oyununda görev yapmıştı.
İzmir’de yapılan testler sonucunda 50’den fazla sanatçının koronavirüse yakalandığı söyleniyor.
Sinemaların kapandığı bir yerde tiyatrolar açık kalamaz.
Dediğim gibi sahne en zor günlerde bile oyuna devam etmiştir ama bu sefer salgın şartları zorluyor.
Çeşme, Bodrum yaz gibi
BODRUM’un kış nüfusu 500 binlerde, Çeşme’nin 200 bini geçmiş. Yaz kadar olmasa da; hiç alışık olmadığımız bir kış trafiği var. Ve inanın pandemi geçse de insanlar daha çok yazlık bölgelerde vakit geçirecek. Şehirlerin o gürültüsü, kaosu en az Kovid 19 kadar bizlere zarar veriyor. Bodrum, Çeşme gibi ilçeleri bu bütçelerle yönetmek zor olacak. Turizmde gözbebeğimiz olan bu yerlerin bütçeleri farklı olmalı. Ya da hem devletten, hem de büyükşehir belediyelerinden aldıkları destekler çeşitlendirilmeli.
Paylaş