Paylaş
Çok genç yaşlardan itibaren bana yakın gelen derneklere, vakıflara üye oldum.
Öylesine üye olmak değildi benim amacım.
İlgi duyduğum alanlarda, temalarda çalışmak istiyordum.
Gazeteciliğe başladıktan sonra mecburen girmek zorunda olduğum yerler de oldu.
Mecburen derken, çalıştığım kurumları temsilen demek istiyorum.
Geçenlerde hepsini listeledim.
30’a yakın dernek, vakıf olmuş.
Her biri kendi çapında iyi işler yapıyor.
Bütün etkinliklere gitmeye kalksam eve gidecek zaman kalmıyor.
Doğal olarak yıllar geçtikçe bazılarını eliyorum, bazılarından affımı istiyorum.
Ama hala çok yoğun mesai harcadığım dernekler, vakıflar var.
Bir de üyesi olmamakla birlikte gönülden, elimden geldiğince desteklediğim yerler var.
Türk Eğitim Vakfı onlardan biri.
Kendilerini şöyle anlatıyorlar:
55 yıl önce 205 iş insanı, öğretim üyesi ve entelektüel, eğitimin yaygınlaşması amacıyla merhum Vehbi Koç’un önderliğinde bir araya geldi. 1967 Türkiye’sinin şartlarında birçok kişi için hayal bile edilemeyecek bir seferberlikle okumak isteyen gençlere destek olmak için Türk Eğitim Vakfı’nı kurdular. Onlar vasıflı insan gücünün bu ülkeyi kalkındıracağını, bu gücün de ancak eğitimle sağlanabileceğini biliyordu. Bu yürekli ordu, Türk Eğitim Vakfı’nı dayanışma ruhu ile hayata geçirdi.
Kurucular o gün şöyle bir çağrı yapmışlar:
“Bizler ülkemizde eğitim görmek isteyen fakat buna maddi gücü yetmeyen ve bu alanda her türlü ilgi ve yardım görmeye değer gençlerimizin okuyabilmesini istiyoruz. Sosyal adaletin gerçekleşmesini sağlayacak tedbirlerin başında gelen fırsat eşitliğinin sağlanması için eğitim imkanlarının her gence eşit haklarla açık olabilmesini istiyoruz.
Orta ve yüksek öğretimin sadece ve yalnız başına devlet hizmeti olmamasına rağmen özel şartlarımızın ve gerçeklerimizin eğitim ünitesini öteden beri cumhuriyet hükümetlerinin omzuna yüklediğini biliyoruz.
Bu sebeplerle devletin gittikçe daha ağır ve kesif hale gelen işlerinin bazı konularda paylaşılmasının, ona yardımcı olmaya çalışılmasının ve sorumluluk alınmasının iş adamlarına, aydınlara ve halkımıza düşen kaçınılmaz bir yurt ödevi olduğunu dikkate alarak ve bu düşüncelerle bir eğitim hareketi açmanın gerekliliğine inanıyoruz.
Gerek bu hareketin devamlılığını, gerek gelir kaynaklarının sağlamlığını güven altına almak için bu vakfı kurmuş bulunuyoruz.”
1967’den bu yana Türkiye çok yol kat etti.
Ama hala farklı sıkıntılar devam ediyor.
O yüzden ben son yıllarda eğitim ağırlıklı derneklere, vakıflara artık daha fazla destek veriyor, zaman ayırıyorum.
Güçlü bir Türkiye için güçlü eğitim kurumlarına ihtiyacımız var.
Türk Eğitim Vakfı’nı o yüzden gönülden destekliyorum.
Bu coşkuyu seviyorum
GEÇTİĞİMİZ akşam TEV İzmir Şubesi’nin hazırladığı bir geceye katıldım.
Gecede Şevval Sam da sahne aldı.
Sahneye bağış yapanlar, Türk Eğitim Vakfı’na destek olanlar, gönüllüler de çıktı.
Ben Türkiye’nin geleceğine her zaman inandım.
Şevval Sam harika bir konser verdi.
Türkiye’nin şarkılarını hep birlikte söyledik.
Pandemi dönemini geride bıraktığımız için coşku belki daha da yüksekti.
Ama Çeşme Açıkhava’yı dolduran TEV gönüllülerinin eğitim coşkusu gerçekten farklıydı.
İşte benim Türkiye’yle ilgili her zaman olumlu düşünmeme neden olan ruh hali de buradan geliyor.
Eğitime daha fazla destek verelim.
Gençlerimizi iyi ve mutlu yetiştirelim.
Gerisi zaten bize kalıyor.
Atlas hayaline kavuştu
OĞLUM Atlas bir Şevval Sam hayranı.
Zaten kulise girince ağzından çıkan ilk cümle de öyle olmuş.
“Ben sizin hayranınızım” demiş.
Tabii bu ilgi meşhur diziden geliyor.
Yasak Elma geceleri televizyon Atlas’ın oluyor.
Bazen Atlas mı senaryoyu yazıyor, yoksa dizinin senaristimi diye aklım karışıyor.
Çünkü bir sonraki haftanın aşağı yukarı kurgusunu Atlas anlatıyor.
Şevval Sam ile buluşmak Atlas’ın bir hayaliydi.
Konser sonrasını bunu gerçekleştirdik.
Atlas müthiş mutlu...
Her çocuk yeni bir umut
Ve TEV Genel Müdürü Banu Taşkın...
Ve TEV İzmir Şube Başkanı Gülnur Soybayraktar...
Ve TEV İzmir Onursal Başkanı Levent Sarıgözoğlu...
Her çocuk bizim için yeni bir umut...
Bizler de yanınızdayız.
Pandemi bitti mi?
VALLA bilemiyorum.
Biz bitti gibi yaşıyoruz.
Sadece ben değil, herkes...
Kimsenin maske taktığı yok.
Çeşme’deki konserde 2 bin kişi vardı, 20 kişi belki maskeliydi.
Ama yakın çevremden kovid olup ağır geçirenlerin haberlerini de duyuyorum.
Bir daha aşı olacak mıyız, onu da bilemiyorum.
Neyse...
O kadar sıkıldık ki biraz böyle gitsin bakalım.
Paylaş