Ege’nin Fransız Riviera’sından farkı yok

Rus turist sayısındaki azalma yüzde 60’ların üzerinde gözüküyor. Antalya’da tesislerin bir kısmı kapılarını bu yıl açmayacak, bazıları da yerli turizme gözlerini dikmiş durumda.
Çeşme ve Bodrumlu turizmciler de bundan endişeliler.
Antalya’nın tesis açısından avantajlı olduğunu ve “erken tatil” kampanyasıyla yerli turisti çekeceklerini düşünüyorlar.
Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon ve Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç ile konuştum.
Her iki başkan da bir düşüşün olabileceğini ama sezonun beklentilerinin aksine iyi geçeceğini söylediler.
Şöyle haklılar:
Çeşme ve Bodrum’u ayrıştıran özellikler var.
Öncelikle buraları ikinci konutların yoğun olduğu turizm adresleri ve doğal olarak bir yoğunluk zaten yaşanıyor.
İkincisi Antalya gibi Bodrum ve Çeşme de farklılaşan yerler.
Hedef kitleleri Antalya’dan çok ayrı.
Üçüncüsü her iki tatil beldesinin de ünü Türkiye sınırlarını çoktan aşmış durumda.
Şunu unutmamak lazım:
Turizmde geçmişte yapılanlar asla unutulmaz.
Dünyada artık ülkeler kadar kentler de yarışıyor.
Ve inanın bugüne kadar gittiğim her yurtdışı fuarında Bodrum hep vardı.
Mehmet Kocadon’un bunda büyük etkisi var.
Daha geçenlerde 100’den fazla yabancı gazeteciyi ağırladılar.
Bunların bir kısmının dönüşte yazdıklarına şöyle bir göz attım.
Hepsi Bodrum’u Fransız Riviearı’sıyla karşılaştırmış.
Hep söylüyorum.
Bizim Ege’nin ne Fransız Riviera’sından, ne de İtalyan’ın Toscana’sından farkı var.

Bence de Çeşme’siz olmaz

İZMİR güzel bir şey yaptı.
Kentin tanıtımını tek elden yapmak için İzmir Tanıtım Vakfı’nın yapısını ve yönetimi güçlendirdi.
Ben bu projeyi destekliyorum.
Çünkü bürokrasi çoğu zaman bu tür çalışmaları ne yazık ki yavaşlatıyor.
Kenti yönetenlerin ve fikir önderlerinden oluşan bir heyetin hızlı kararlar vererek, yurtdışı tanıtımlarında daha aktif olacağını düşünüyorum.
Ve elbette iç turizmi de unutmamak gerekiyor.
Yalnız bu oluşuma Çeşme Otelciler Birliği Başkanı Veysi Öncel’den bir sitem geldi.
Dedi ki:
“Çeşme yönetim kurulunda temsil edilmiyor. Çeşme’siz bir tanıtımı nasıl yapacaksınız?”
İç mekanizmlar nasıl işledi bilemiyorum.
Yönetim kurulu listesi yapılırken elbette farklı hassasiyetler dikkate alınarak yapılmıştır ama Öncel’in bu eleştirisini de haklı buluyorum.

Bilboa’nın kaderi müzeyle değişti

KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Mahir Ünal geçen gün açıkladı:
“Ankara ve İstanbul’a iki büyük opera salonu düşünüyoruz...”
“Şehirlere yaşayan müzeler geliyor...”

***

İzmir neden yok, bilmiyorum.
Belki de ihalesi bitmiş ve yapım aşamasına geçecek olan Karşıyaka’daki opera binasını bildiği için Bakan Ünal İzmir’i ayrı tutmuş olabilir.
Ama İzmir’in hala salon açığı olduğu kesin.
Operayı İzmir Büyükşehir yaptığına göre belki de modern bir konser salonunu bakanlık yapabilir.
İkincisi yaşayan müzeler meselesi...
İzmir müze meselesini çok uzun zamandır tartışıyor.
Agora’daki kazılar hızla devam ediyor.
Selçuk’taki depolar ağzına kadar dolu, keza Bergama öyle, Ege’nin neresine gitseniz tarihsel bir zenginlikle karşılaşıyorsunuz.
Adı bile belli: Ege Medeniyetleri Müzesi...
Ertuğrul Günay’ın bakanlığı döneminden bu yana çalışılan, üzerinde uzlaşılan ve yeri konusunda alternatifler geliştirilen bir konu...

***

Bakan Mahir Ünal hazır bu projeleri gündeme getirmişken, İzmir’i yeniden hatırlatayım istedim.
Bu müze, daha doğrusu bakanın dediği gibi “yaşayan müze” İzmir’e olmayacaksa nereye olacak?
Bu müzeyle inanın İzmir’in turizmdeki kaderi değişir.
Gidin Bilboa’ya ve görün bir kent nasıl değişiyor.