Paylaş
Birkaç ay önce site yöneticileri ilginç bir açıklama yaptı.
2011 Nisan rakamlarına göre Amazon.com’da satılan her 100 basılı kitabın karşısında 105 “e-kitap” satıldığını açıkladı.
Bunun anlamı şu...
Küresel e-kitap satışları basılı kitapları geride bırakmış durumda.
Firmanın “e-kitap” satışı 2007'de başlamış. Yani bu ürünün ömrü öyle uzun da değil.
Amazon’un açıkladığı bir başka ilginç bilgi ise geçtiğimiz temmuz ayında satılan “e-kitap” sayısının bir yıl önceki rakamın üç katını bulmuş olması.
Yani yakın bir gelecekte; basılı kitapların sayısı belki de genel satışların yüzde 10’u kadar olacak.
“E-kitap”lar hayatımıza 1971 yılında girdi.
Michael Stern Hart’ın Gutenberg Projesi çoğunlukla telifini zaman aşımından yitirerek kamu malı haline gelen eserleri dijital bir kütüphane olarak insanlığa sundu.
1995 yılında Amazon.com’un kurulmasından sonra “e-kitap”ların kaderi değişti.
Yazılı kitapları internet üzerinden ilk olarak satan Amazon.com, e-ticaretin gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Amazon.com’un cirosu yaklaşık 100 milyar dolar...
2007 yılında Amazon.com’un Kindle tabletini sunması e-kitap sektörünü kökünden değiştirdi.
Kindle 2008 yılının nisan ayına kadar ABD dışında pazara sunulmadı.
2009 yılında Kindle 2 piyasaya sürüldü. 100 ülkede satışa çıkan Kindle 2, Amazon.com’un tüm arşivini dijital platformlara taşımasına ve e-kitap portföyünün yaklaşık 1 milyona ulaşmasını sağladı.
“E-kitap” sektörünün rotasını değiştiren ikinci çıkış 2010 yılında Apple tarafından gerçekleştirildi.
2010 yılının en önemli teknolojik ürünü olarak gösterilen iPad, tüm dünyada salgın şeklinde yayıldı. Şu ana kadar 20 milyon üzerinde satılan iPad ve iPad2; gazetecilikten, dergiciliğe ve kitaplara kadar pek çok alışkanlığı değiştirdi.
Apple’ın iBook, Google’ın eBooks mağazaları, Kindle’ın rakipleri arasına girdi.
Rakamları yazımın başında vermiştim.
Yine tekrar edeyim.
Bütün bu hızlı gelişmeler Amazon.com’da satılan her 100 basılı kitap hanesinin karşısına 105 e-kitap yazdırdı.
Bütün bu gelişmeler sadece dört yılda oldu.
Dört yılda dünya değişiyor, alışkanlıklar değişiyor.
Ezberler bozuluyor...
Sadece dört yılda...
Ayların bile önemi var
Bazıları diyor ya...
“Birkaç yılın, birkaç ayın çok önemi yok. Hele ülkelerin, kentlerin hayatında...”
Hem de çok var.
Artık günlerin bile önemi var.
Düşünsenize; 2007’de daha emekleme döneminde olan bir pazar, dört yılda yüzyılların alışkanlıklarını alt üst ediyor.
Daha ne diyebiliriz?
O yüzden...
İzmir’de takıldığımız, 10 yıllar geçmesine rağmen bitiremediğimiz projeleri düşündükçe üzülmüyor değilim.
Hala Dünya Ticaret Merkezi, hala Konak Pier’in önündeki marina, hala “Yeni İzmir Projesi”ne başlayamamıza anlam veremiyorum.
İnciraltı’nın ve Çeşme’nin yıllardır plansız kalmasına, hepimizin vergileriyle başlanan yıllarca yapım aşamasında olan yatırımların bitirilmemesine anlam veremiyorum.
Yılan hikayesine dönen bazı konu başlıklarını hala tartışıyor olmamıza anlam veremiyorum.
Şişen egolara, gereksiz kaprislere, günlük kısır çekişmelere takılmamıza anlam veremiyorum.
“Ben kazanmazsam kimse kazanmasın” mantığına anlam veremiyorum.
Şikayet edip çözüm üretemeyenlere anlam veremiyorum.
Herşeye itiraz edip hepimizin kimyasını bozanlara anlam veremiyorum.
Paylaş