Paylaş
Amerika’daki eğlence parkları, salonlar, emlakçılar ve spor salonları açıldı. Ancak işletmeler müşterileri ve çalışanlarının enfekte olmaları halinde ‘dava açmama sözü’ anlamına gelen sorumluluk feragati imzalamalarını zorunlu tutmaya başladı. Bu konuda Alabama, North Carolina, Oklahoma ve Utah gibi eyaletler öncülük ediyor.
Aslında devletler ekonomiyi yeniden açabilmek için bazı önlemler aldılar ve tedbirleri yavaş yavaş gevşetmeye başladılar.
Ancak bu gevşeme vaka artışlarını da getirdi.
O yüzden işletmeler hem bir an önce kapılarını açmak istiyor, ama bir yandan da bazı yasal sorumlulukları paylaşmak istiyor.
Ben işletmeleri haklı buluyorum.
Çünkü bu kurumlar her türlü önlemi almış olabilirler, hatta çok disiplinli de davranıyor olabilirler.
Ancak çalışanlar ya da müşteriler günlük hayatlarında acaba o kadar titiz davranıyorlar mı, tedbirleri tam olarak yerine getirebiliyorlar mı?
İşte bu soruların cevabını vermek öyle kolay değil.
Amerikan kamuoyu bu konuda ikiye bölünmüş durumda...
Şirketleri, üniversiteleri ve onları temsil eden gruplar, Kongre’yi ekonominin yeniden işleyişine yardımcı olacağını söyledikleri geçici yasal korumalar için zorluyor.
Fikre karşı gelenler de; böyle bir sorumluluk kalkanının pervasız davranışları teşvik edeceği, şirketlerin güvenliği azaltabileceği uyarısını da yapıyorlar.
Bu açıdan bakıldığında bunu savunanları da yanlış bulmuyorum.
Sorumluluk korumasını yakında biz de tartışır hale geliriz.
Çünkü Kovid-19 daha uzun bir süre bizimle yaşamaya devam edecek gibi gözüküyor.
Salgın hafifledi
siyasetin üslubu
yine sertleşti
PANDEMİ sürecinde daha çok evde kalmaya çalıştık. Herkes durumu analiz etmeye, önce sağlığını düşünmeye çalıştı. Siyaset de öyle...
Konu, gündem Kovid-19 olunca; siyaset de biraz dinlendi.
Dolayısıyla siyasetin üslubu da, tonu da düştü. Öyle yüksek perdeden konuşmalar, atışmalar, laf atmalar, polemik yaratmalar filan olmadı.
Meclis de tatildeydi, parti kulisleri de...
Tedbirler biraz gevşedikçe, hayat normalleşmeye başlayınca siyaset hareketlenmeye başladı.
Tabii ton da değişti, üslup da...
Sanmayın sadece Türkiye böyle...
Bakın Amerika’ya. Güçlü bir demokraside bile böyle...
Kıta Avrupa’sında da, İngiltere’de de böyle...
Hiç bilmediğimiz, yeni tanıştığımız bu salgın bazı şeyleri değiştirir mi diye düşünmüştüm.
Ancak yine kaldığımız yerden hayata devam ediyoruz.
Siyaseti bir çözüm sanatı olarak görüyorum.
Meydanların tansiyonu düştüğünde sokaklar daha rahat oluyor.
Hatırlatmak istedim.
O siperlikle denize girmem
AMERİKAN televizyonları bir yandan sokak eylemlerini verirken, bir yandan da pandemiyle ilgili haberlere devam ediyor. Dünkü Hürriyet’te de vardı. Miami plajlarında siperlikle denize girenler...
O plajlarda yüzmüş biri olarak net söyleyeyim.
Ben o siperlikle denize girip, Miami plajlarında güneşleneceğime evimde oturur, kitap okurum daha iyi...
Çünkü her şeyin bir ritüeli var.
Plajlarda olmanın da, denize girmenin de...
O yüzden ben bu sene herhalde denize zor girerim.
Pandemi sonrası ilk
restoran deneyimi
GEÇEN gün Ankara’dan gelen bir dostumla Çeşme’de yemeğe gittim. Pandemi başında “Bu sene hiçbir yere gitmem” diyordum. Galiba ben bile gevşedim.
Gerçi bütün tedbirleri aldık.
Ellerimizi yıkamadan masaya oturmadık, sosyal mesafeyi koruyarak yemek yedik ama yine de ilk kez olduğu için biraz tedirgin olmadık değil.
Ama kafamdaki o “Gitmem...” rezervini kaldırmış oldum.
Yine de kuralları çiğneyen çok insan gördüm.
Maskesiz, mesafesiz insanları görünce hayatın çoktan normale döndüğünü anladım.
Restoranlara elbette gideceğiz, gitmeliyiz.
Hayata kaldığı yerden devam edeceğiz.
Ama tedbirleri yerine getirmek şartıyla...
Atlas’a göre 2020 yorumu
OĞLUM Atlas 8 yaşında...
Şöyle bir cümle kullanıyor son günlerde...
“Ben bu 2020’yi kabul etmiyorum.”
Valla haklı...
Ne olduğunu anlamadan evlere kapandık.
Farkına varmadan normalleştik.
Normalleşince sanki o iki ayı hiç yaşamamış gibi hareket etmeye başladık.
Hepimiz bir garip ruh halindeyiz.
2020 işte böyle bir yıl olacak.
Ben de bu 2020’yi kabul etmiyorum.
Paylaş