Doktorluk nasıl bitmezse gazetecilik de bitmez

Ben ve benim gibi düşünen gazeteciler tane tane anlatmaya çalıştı.

İnsanoğlu var olduğu sürece gazetecilik asla ölmez.

Aslında bunun ortaya çıkması ve hatırlanması için koronalı günlere ihtiyaç yoktu ama bu süreçte bir kez daha görüldü ki içerik her zaman kral olmaya devam edecek.

Ve biz gazeteciler de haberlerimizi, köşelerimizi yazmaya devam edeceğiz.

Yine son dönemde çok konuşulan “Yazılı medya ölüyor mu?” konusu var.

Israrla ve altını çizerek söylüyorum.

Medya artık 360 derece bir iletişim yönetimini istiyor.

Yani yazılı medya elbette yeterli değil; dijital medyada da olmanız lazım, sosyal medyayla içeriği desteklemeniz de gerekir, televizyonsuz, radyosuz bir planlamayı da asla düşünmeyin.

Çünkü bütün sonuçlar bunu bir kez daha bizlere gösteriyor.

Tüketim alışkanlıkları da, tercihleri de farklı.

Ve her birinden yakalamanız gereken insanlar var.

Gazeteciler zorlu korona günlerinde görevlerinin başında...

Muhabir arkadaşlarımız sahada, sokakta yine haberin peşinde...

Televizyoncu meslektaşlarımız yine stüdyolarda konuklarıyla 24 saat haberin peşindeler...

Ve hepimiz daha iyi haberler için görevimizin başındayız.

Tıpkı doktorlarımız gibi...

Onlara şükran ve teşekkür borçluyuz.

En zor görev onların çünkü...

Dünya döndükçe, insanlık oldukça haber de olacak, hekimlik de…

Uzaktan eğitime çok çabuk alıştık

SALGINDAN etkilenen sektörleri Deloitte’tan Hakan Göl, Fatih Taşkın ve Saltuk Buğrahan Demir kaleme almış. 

İnternet trafik verileri, sosyal medya etkileşimleri, arama motoru sonuçları ve sektör temsilcileriyle görüşmeler yapılarak çalışma tamamlanmış.

İncelenen 37 kategorinin yarısından fazlasında etkileşim oranları azalışta görülüyor. 

Çalışanların ve öğrencilerin uzaktan eğitim ve çalışmaya çok hızlı uyum sağladığı gözlemlenen diğer bulgular arasında yer alıyor. Tüketicilerin de e-ticarete yönelmesiyle bu alanda hazırlıklı ve deneyimli firmalar hızlı bir şekilde ayrıştı.

Tüketicilerin ofis ve iş hayatından uzaklaşıp evde vakit geçirmeleri nedeniyle hobilerine daha fazla vakit ayırdığını, evcil hayvanları için daha fazla alışveriş yapıp, daha fazla haber izleyip, daha fazla oyun oynadıkları, kitap okudukları ve dışarıdan sipariş yerine evlerinde yemek yapmayı tercih ettikleri gözlemleniyor. Spor aktivitelerine ise henüz beklenildiği kadar fazla vakit ayrılmıyor.

Risk algısının yükseldiği ve sosyal etkileşimin azaldığı bu dönemde elektronik gibi dayanıklı tüketim ürünleri ile kıyafet-ayakkabı gibi kategorilerdeki etkileşim artışı bir hayli ilginç olarak değerlendiriliyor. Bu trendin nisan ayı ile birlikte negatife dönme ihtimali yüksek.

İstihdam içerisinde yüksek payı olan ama toparlanma hızı görece daha düşük olan ulaşım ve otel-konaklama hizmetleri gibi kategorilerdeki sert etkileşim düşüşü ise endişe verici olarak değerlendiriliyor.

Yani eğer bu salgın bir krizse; bu krizden avantajlı çıkacaklar da var, biraz sıkıntı yaşayacaklar da...

Medyada neler ayrıştı?

DELOİTTE’in araştırmasında medya ön plana çıkan sektörlerden biri... Salgın dönemindeki belirsizlik ve haber alma ihtiyacında yazılı ve görsel geleneksel medya kanallarının performans artışı sosyal medyaya göre daha yüksek bir ivmede seyrediyor. TV kanallarının etkileşim artışıysa gazetelerden daha yüksek düzeyde.

Sosyal medyanın ise performans artışı sınırlı oldu. Şaşırtıcı gelecek ama Türkiye’nin sosyal medya verileri artış göstermiyor. Platformlar arasında farklılıklar olmakla beraber Twitter en pozitif ayrışan platform olarak öne çıkıyor.

Yani özetle benim dediğime geliyor.

İçerik kral olmaya devam edecek.

Geleneksel medya düşündüğünüz gibi hemen bitmeyecek ve daha uzun yıllar gazeteleri kağıttan okumaya devam edeceğiz.

Emlak ve otomotiv negatif ayrıştı

DELOİTTE’in raporunda emlak ve otomotiv sektörü için düşüş beklendiği söyleniyor. Tüketicinin risk algısının artmasıyla birlikte uzun dönemli bir yatırım olan emlak kategorisinde etkileşimin daha da azalması bekleniyor. 

Aslında korona salgını sonrası devletlerin ilk yapması gereken güvenin yeniden tesisi olacak.

Çarşı şimdi boş

KARŞIYAKA sadece bugünün değil, Türkiye’nin her zaman sembolü olmuş bir yerdir. Çocukluğumun geçtiği Karşıyaka çarşısını ilk defa bu kadar boş gördüm. 

O cıvıl cıvıl, rengarenk olan çarşı şimdi polis bariyerleriyle kesilmiş durumda...

Bu günler gelip geçer merak etmeyin.

Karşıyaka çarşısını yine genetik kodlarına döner.

Biraz sabır lütfen...