Paylaş
İzmir depreminden sonra yoğun bir çalışma başlatıldı. Üniversitelerle işbirliğine gidildi ve bir yol haritası çıkarıldı.
Bütün bu çalışmaları destekliyorum.
Şimdi bir eylem planı yapmak gerekiyor.
Kentsel dönüşümle ilgili belediyenin İzbeton şirketi beş bin konutun dönüşümünü sağladı.
Projeler devam ediyor.
Maliyetine yapılan binalar aslında Türkiye’ye de örnek bir model yarattı.
Ama emin olun dönüşmesi gereken çok sayıda bina var.
Yine de iyi bir başlangıç olarak gördüğüm bu dönüşümün hızlanması gerektiğini düşünüyorum.
Geçen gün de yazdım.
İzmir Büyükşehir Belediyesi mart ayı olağan toplantısında üç önemli karar aldı.
İzmir’in depreme dirençli kent olması için inşa edilecek yapılarda sismik izolatör, 5 kat ve üzeri yapılarda en az bir bodrum kat yapılması zorunluluğu, İnceleme Kurulu oluru alınmadan yapı ruhsatı verilmemesi kararları mecliste onaylandı. Yakında hayata geçirilecek.
Bu adımları da olumlu buluyor, destekliyorum.
Ancak bunlara ilave bazı desteklerin ve yasal düzenlemelere ihtiyaç da var.
Birçok kişi konutlarını dönüştürmek istiyor ancak bu yükün altından kalkabilecek olanakları olmadığını görüyor.
O yüzden kaderine razı milyonlar oluşuyor.
Şöyle de bir yaklaşım görüyorum.
2000 yılı öncesi yapılan bütün binaların kentsel dönüşüme girmesi gerektiğini düşünen çok kişiyle konuşuyorum.
Bu toptancı yaklaşımı da doğru bulmuyorum.
Ama konut stoğunun sağlıklı olup olmadığını öğrenmek için de testleri yapmak gerekiyor.
Deprem travması devam ederken ve toplumdaki farkındalık artmışken bunu da değerlendirmek lazım.
Türkiye’de büyük bir kampanya yaparak bu süreci doğru yönetmeliyiz.
Dirençli kentler yaratmak mümkün.
Ama doğru teşhisler ortaya koyalım, fotoğrafı doğru çekelim ve gereğini yapalım.
İnsanların gelecek kaygılarını da iyi yönetelim.
Devletin yol gösterici, destekleyici olması gereken bir dönemdeyiz.
Kredi desteği, yasal düzenlemeler ve bazı zorunluluklar getirerek yol almalıyız.
Devlet yerel yönetimleri ve özel sektörü yanına alarak ortak çözümler getirmeli.
Böylesine büyük bir dönüşümü bugünün şartlarında hiçbir devlet kısa sürede çözemez ancak hızlı hareket ederek örnek de olabilir.
Şimdi bunu bekliyoruz.
Son yaşadığımız yıkıcı depremden dersler çıkararak ve gerçeklerin üzerine giderek hareket etmeliyiz.
İmar yanlışlarını
düzeltilme zamanı
SEÇİMLERE giderken birçok kişi imar affını bekledi.
Deprem olmasaydı belki bu af da gerçekleşecekti.
Birçok kişiyle konuşuyorum.
Çevrede çok sayıda kaçak inşaattan ve imalattan bahsediyor.
Uzun bir süre, belki de sonsuza kadar kimse bir imar affı istemeyecek.
Daha doğrusu isteyemeyecek.
Sizce bu yanlışlar düzeltilmeyecek mi?
Aslında hepimize büyük görev düşüyor.
Belediyelere, yetkililere bu yanlışları bildirelim.
Ve kimse bir daha imar affı beklemeden bir yanlışın içine düşmesin.
Herkes peşlerinde
bir arada da olmuyor
BANA ilginç geliyor.
Fenerbahçe’nin ilk 11’indeki birçok futbolcu dünya devlerinin takibine girdi.
Attila Szalai, Miguel Crespo, Arda Güler, Ferdi Kadıoğlu bu isimlerden bazıları…
Miguel Crespo’yu Roma istiyor.
Attila Szalai’yi Leicester ve Liverpool yakından izliyor.
Arda Güler ise PSG, Manchester City, Barcelona ve Arsenal gibi dünya devlerince takip ediliyor.
Napoli Ferdi’de ısrarcı...
Eminim bu isimler o adı geçen kulüplerde olsalar hepsi yıldızlaşacak.
Gelin görün ki; bir arada oynadıklarında olmuyor ya da istenen sonuçlar alınamıyor.
Ki Jesus gibi bir teknik direktör, başarı isteyen bir başkan Ali Koç varken...
Bazen de olmuyor işte...
Yine de ben Fenerbahçe’nin lige renk kattığını ve mümkünse bu yıldızları bir süre daha kadrosunda tutması gerektiğini düşünüyorum.
Dilerim bu dalga
dünyaya yayılmaz
SİLİCON Valley Bank’taki gelişmeleri yakından takip ediyorum. Çünkü yıllar önce Silikon Vadisi’ne gitmiş ve oradaki eko sistemden çok etkilenmiştim.
Teknoloji hayatımızı değiştiriyor ve kolaylaştırıyor. Ama her girişim elbette istenen sonuçları alamıyor.
Bin deniyorsunuz birinde belki sonuca varıyorsunuz.
Ama ortaya çıkan yenilik size çok farklı bir alan açıyor.
O yüzden Silikon Vadisi ve o ruha zarar gelmemesi lazım.
2008’de batan ve küresel finansal krizin sembolüne dönüşen yatırım bankası Lehman Brothers gibi SVB de benzer bir süreci tetikleyebilir çünkü...
Çünkü SVB genelde teknoloji, inovasyon, sağlık teknolojileri ve finansal teknoloji start-up’ları ile risk sermayesi firmalarına krediler sağlayan bir banka...
SVB’nin batışında ekonomiyi sarsan pandeminin, Rusya-Ukrayna savaşının, küresel enflasyon dalgasının ve FED’in faiz kararlarının etkisi var.
Ve korkarım ki; bu etki uzun bir süre daha devam edecek.
Artık yerel gelişmelerin küresel sonuçları oluyor.
Benim endişem Türkiye’de yeni finans kaynakları bulmaya başlayan girişimcilerin ve şirketlerinin bundan sonra bu olanaklara sahip olmaması ya da bu imkanların sınırlanıyor olması.
Gelişmeleri herkes gibi ben de takip ediyorum.
Paylaş