Paylaş
6 Şubat’tan bu yana başka bir Türkiye var artık...
Şehirlerimiz yıkıldı, binlerce insanımız öldü ve yüz binler evsiz kaldı.
Şimdi hep birlikte yaraları sarmaya çalışıyoruz.
Kolay olmayacak biliyoruz ama böyle günlerde Türk insanı birbirine çok daha sıkı bağlanır ve bu bizi her seferinde daha güçlü yapar.
Deprem bölgesini unutmayalım, bu acıları paylaşmaya devam edelim.
Bu süreçte çok hikaye dinledim, onlardan birini sizinle paylaşmak istedim.
Bana psikolog Fulden Bayrak Çengel anlattı.
Fulden’in babası Fuat ile beraber çalışmıştık; Fulden büyümüş başarılı bir çocuk psikoloğu olmuş.
Depremden sonra da ne yapabileceğini düşünürken; bu harika grubun içinde bulmuş kendini...
***
Hikaye 6 Şubat depreminden etkilenen minik Alperen’in “Ben mektup yazmayı çok seviyorum, bana mektup yazar mısınız?” demesiyle başlıyor. Alperen’in bu dileğini yanıtsız bırakmayan Mindfulness (Farkındalık) Eğitmeni Gürçin Gökçebağ, Alperen’in çağrısını sosyal medyada paylaştı ve binlerce mektup almaya başladı. Ardından bu sürecin bir çocuk açısından en sağlıklı şekilde yürümesi için Psikolog Elif Nazlı Karabacak’ı sürece dahil etti. Bunun üzerine mektuplar okunmaya ve ardından Alperen’e iletilmeye başlandı.
Depremden etkilenen birçok çocuğa yardım eli uzatabilmek için Sürdürülebilirlik Uzmanı Begüm Yağcı da sürece dahil oldu. Depremden etkilenen çocuklara mektuplar ulaşmaya başlarken, bir taraftan da projeye dahil etmek ve daha fazla kişiye ulaşabilmek amacıyla gönüllü ilanına çıkıldı.
Ruh salığı uzmanları, iletişim uzmanları ve lojistik ekibiyle proje “Mektup Arkadaşlarım” adıyla dernekleşme aşamasına geçmiş. Öyle ki sürecin başında “Yazmak sağaltır, ilişki iyileştirir” mottosu, şu an sadece depremden etkilenen çocukları değil; anneleri, babaları, gençleri ve öğretmenleri de içine almaya başlamış.
Birlikte iyileşebilmek o kadar önemli ki...
“Mektup Arkadaşlarım” projesini çok sevdim.
Türkiye’nin dört bir tarafına 5 bin mektup gönderilmiş ama süreç devam ediyor.
Belli ki daha da hızlanacak.
Bu arada pilot okullar seçilmiş; öğrencilere küçük notlar hazırlanmış.
Proje ekipleri deprem bölgesindeki annelerle bir araya gelmiş.
Mektup Arkadaşlarım Derneği önümüzdeki günlerde hayata geçecek.
Mektup Arkadaşlarım Gönüllüleri, deprem bölgesinde bulunan çocuklara ve gençlere yönelik mentorluk, koçluk hizmeti vermeye başlayacak.
Farklı etkinliklerle farkındalık çalışmaları devam edecek.
Bu projenin içinde olan, olacak herkese şimdiden teşekkür ederim.
O gönüllülerden biri de ben olacağım.
Sendikalar ücret odaklı olmamalı
YILLARCA İstanbul trafiğini konuştuk.
Ve İzmir’in de ne kadar şanslı olduğunu...
Ama son yıllarda İzmir trafiği de İstanbul’u aratmaz oldu.
Hafta başında metro ve tramvay işçileri işi bırakınca trafik adeta kilitlendi.
Saatlerce insanlar arabalarının içinde beklemek zorunda kaldı.
Birincisi gün boyunca ve günlerce süren grevlere karşıyım en başta bunu söylemem gerekir.
Herkes elbette hak ettiği ücreti almalı ama bu tepkilerini sınırları çizilmiş zamanlar diliminde göstermeliler.
Büyükşehirlerde hayat gerçekten çok zorlaştı.
Trafikte sizler de fark etmişsinizdir.
Birçok ambulans o kalabalığın içinde kaldı ve hastanelere hastalarını zor yetiştirdi.
Sendikalar ücret odaklı olmamalı.
Birçok kez bu konuyu yazdım.
Sendikalar ücret dışında da çalışanların haklarını savunmaları ve insanların kariyer planlamalarına katkıda bulunmalılar.
Dünyada sendikacılık böyle gelişti, gelişiyor.
Körfez geçişi mutlaka yapmalıyız
YERİ gelmişken hatırlatayım.
Önümüzde bir yerel seçim var, yaz sonrasında kulisler hızlanacaktır.
İzmir’in ulaşım sorununun çözümü konusunda geçmiş seçimlerde de bazı öneriler getirildi.
Bunlardan biri körfez geçiş projesiydi.
Sonra Türkiye’nin gündemi değişti, kamu yatırımları biraz ertelendi.
Bugün ya da yarın ama İzmir’in bu projeye mutlaka ihtiyacı var.
Araç trafiğini rahatlatmak için mutlaka alternatifler hazırlamalıyız.
Körfez geçiş de onlardan biri...
Ve tabii ki ikinci çevre yolu da şart.
İzmir artık o eski İzmir değil.
Ve öyle anlaşılıyor ki; İzmir’in nüfusu yakın bir gelecekte 7 milyonlara doğru gidecek.
7 milyon birçok Avrupa ülkesinin nüfusuna yakın.
Böyle kalabalık şehirleri yönetmek de giderek zorlaşıyor.
Şimdiden altyapı yatırımlarını planlamak gerekiyor.
İklim krizinin tam ortasındayız
SICAKTAN da soğuktan da kolay etkilenmem.
Yani kısa sürede adapte olurum.
Ama bu sene gerçekten farklı bir sıcak var.
İnsan eliyle iklim değişikliğini yaptığımızın bir kanıtıdır.
Yani iklim krizinin çok uzak bir tarihte olduğunu bize anlatanlar fena halde yanılmış.
İklim krizinin tam ortasındayız.
Paylaş