Cumhurbaşkanı’na katılıyorum

Pandemide her şey aslında bizim elimizde...
İlk dönemde gerçekten de çok disiplinliydik.
Tamam hiç bilmediğimiz, tanımadığımız ve öngöremediğimiz bir virüs salgınının ortasındaydık ama yine de daha tedbirliydik, kurallara uyuyorduk, kendimizi evlere çekmiştik.
Yaz gelince her şey değişti; havalar ısınınca da dışarıda virüs olmayacak zannettik.
Yanıldık, virüs yerli yerindeydi.
Haziran ayında devlet uyarılarını yaparak yeni normali tarif etti.
Ve maske takmama cezası kişi başı 900 TL olarak uygulanmaya başlandı.
Cezalar kesildi fakat daha sonra mahkeme tarafından iptal edilmeye başlandı.
Maske, mesafe, hijyen gerçekten de vazgeçilmez bir üçlüyken bu kurallara uymayanlara verilen cezaların uygulanması gerekirdi.
Geçen gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıkladı.
Maske ve mekan denetiminde uygulanan cezaların ödenmemesi durumunda bazı kamu kurumlarında işlem yapılmayacağını söyledi.
Şunu biliyor ve görüyorum.
Millet olarak son ana kadar bekliyor, erteliyor ve unutuyoruz.
Yumurta kapıya dayandığında aklımıza geliyor.
Ya da ceza olmadan, yasaklar konmadan bir şeyleri hayata geçiremiyoruz.
Yasakları ben de sevmiyorum.
Ama bu dönemde işi sıkı tutmak zorundayız.
Cumhurbaşkanı’na katılıyor, bir konu için daha aynı yaptırımın uygulanmasını öneriyorum.

Önerim gürültüyle ilgili

Bu sene pandemiden dolayı turizm sıkıntılı bir yıl geçiriyor. Aslında hepimiz bunun bilinciyle hareket ettik. Yani bazı işletmelere hoşgörülü davrandık. Kısa sürecek yaz aylarında herkesin mutlu olmasını istedik. İstihdam yarattıkları için gecenin sessizliğini bozanlara biraz tahammül ettik. Ama biz böyle davrandıkça müziğin sesi artmaya başladı. Gece yarılarına kadar düğün havalı geceler yaşadık.
Denetim yetkisi çevre ve şehircilik il müdürlüklerinde ama bazı yerlerde bu yetki yerel belediyelere devrediliyor.
Ama doğru düzgün denetlendiğini de söyleyemem.
Şikayet olursa bu denetimler yapılıyor.
Kesilen para cezaları da maske cezalarında olduğu gibi ya ödenmiyor ya da erteleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın maskeyle ilgili önerisini ve uygulamasını çok yerinde buluyorum.
Ve bunun gürültü yapan işletmeler için yapılmasını bekliyorum.
Para cezaları yerine de kapatmanın uygulanmasını öneriyorum.
Aksi halde biz bu kural tanımazlarla baş etmekte çok zorlanacağız.

Bahçeşehir’e teşekkür

Çocuklarımız okullarda değil evlerde bir süre daha...
Özel okullar okuldaymış gibi ders yapıyor.
Devlette ise sıkıntılar var.
Çünkü herkesin evinde bilgisayar, internet yok.
Ev koşulları uygun da olmayabilir.
O yüzden eşit koşullar söz konusu değil.
Geçen gün bir bilgisayar kampanyası vardı.
Acun Ilıcalı’nın düzenlediği “Haydi Şimdi” dizüstü bilgisayar kampanyasına en büyük desteği Bahçeşehir Koleji İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Yücel verdi. Yücel, Bahçeşehir Koleji adına 1 milyon TL’lik bağış yaptı.
Yücel, “Bir çocuktan bir umut yaratmanın peşindeyiz. Umut derken, dünyayı kurtarmasını kastetmiyorum. Eğer tek bir çocuğumuza dokunursak ve o çocuk ailesine, çevresine, iline, ilçesine umut olursa ne mutlu bize” dedi.
Çok mutlu oldum.
Türkiye’deki bütün sivil toplum örgütlerinin uzunca bir süre eğitim dışında hiçbir konuya kaynak aktarmamasını öneriyorum.
Ve destek verenleri ayakta alkışlıyorum.

Ben silemiyorum ya siz

Aramızdan tanıdıklarımız, arkadaşlarımız, dostlarımız, sevdiklerimiz bir bir ayrılıyor.
Hepsinin numaraları cebimde kayıtlı...
Çoğunun sosyal medya hesapları hala duruyor.
Hiçbirini silemiyorum, takip listemden çıkaramıyorum.
Ve bir şekilde karşıma, önüme geliyor.
Birçok uygulama hatırlatmalar da yapıyor.
“Birkaç sene önce” diye...
Anılar aklımda, o güzel günler hep hafızamda...
Ben silemiyorum.
Ya siz?

Sosyal detoks iyi geldi

Pandemi dönemi dahil yaz boyunca kendime sosyal medya detoksu uyguladım.
Ve çok iyi geldiğini söyleyebilirim.
Haberden uzaklaşmam zaten mümkün değil; ama ıvır zıvır birçok gündeme uzak kalmak ruhuma da iyi geldi.
Daha çok müzik dinledim, daha çok kitap okudum, daha çok yürüdüm.
Size de tavsiye ederim.