Paylaş
Yurtdışında benzer tesislere de gitmiştim.
Şunu söyleyebilirim.
Dünyadakilerden hiçbir farkı yok; hatta çevreci yaklaşımlarıyla farkı olan bir tesisti.
O yüzden İZDEMİR Enerji’nin aldığı çevre ödülü “Yeşil Elma” beni hiç şaşırtmadı.
“The Green Organisation”dan ödül almak öyle kolay değil...
Yüzlerce kriter, parametre dikkate alınıyor.
Dünya haritasındaki her tesisle yarışıyorsunuz.
İyi olmanız da yetmiyor, “en iyisi” olmanız isteniyor.
Ödül 1994 yılından bu yana İngiltere’de veriliyor.
Londra’daki Westminster Sarayı’nda düzenlenen tören İngiliz Parlamento Binası’nda gerçekleştiriliyor.
Hepimizin hafızasında geçmişin kötü örnekleri var.
Yatağan onlardan biriydi.
Gazeteci olarak birçok kez Yatağan’dan haber yapmaya gitmiştim.
Bu bölgede yaşayanların haklı isyanlarını defalarca kaleme almıştım.
Bu örnekler çevreci hareketlerin gelişmesine neden oldu.
İyi ki de oldu.
Bu sayede toplumun çevre bilinci arttı, yatırımlar buna göre planlanmaya başladı.
Ama doğrusunu söylemek gerekirse; yıllar içinde her yeni yatırıma karşı çıkan çevreci gruplar oluşmaya başladı.
Hep yazıyorum.
İnsan her şeyin başında gelir, çevre her şeyin önüne geçer.
Ama şunu da unutmamak gerekir ki; bugün çevre dostu yatırımlar yapmak artık çok mümkün...
İZDEMİR’in aldığı bu ödül o yüzden de kıymetli
Belki Aliağa’daki bu yatırıma da karşı çıkanlar oldu.
Ancak önlemler alınınca, çevreyle dost projeler hayata geçince her şey tıkır tıkır saat gibi işliyor.
İngiltere’de alınacak bu ödül gerçekten kıymetli; İZDEMİR’i kutlarım.
Sözüm sendikalara
Hep yazıyorum.
Sendikalara karşı değilim.
Sendikalar çalışanın hakkını savunmalı, daha iyi şartlarda ve ortamlarda çalışmalarını teşvik etmeli, mesleki gelişime ve değişime katkıda bulunmalı...
Ama bana göre ücret sendikacılığından kaçmalı...
Hakları savunmaya evet ama greve hayır, boykota hayır...
Çünkü mağdur olan insanımız, vatandaşımız...
İZBAN’dan her gün 300 binin üzerinde vatandaşımız yararlanıyor.
Düşünebiliyor musunuz; o 300 bin kişi şimdi yollarda...
Çok ayrıntıya girmek istemiyorum.
Daha doğrusu önerilen teklifin iyi olup olmadığını tartışmak bizim işimiz değil.
Ama bu mağduriyetin bir an önce sonlandırılması gerektiğini düşünüyorum.
Geleneksel toplantılar artık ilgi çekmiyor
Geçen gün oturduğum masanın konusu buydu.
Dediler ki...
“O kadar davetiye yolladık, salon boş kaldı. Herkes çok ilgisiz...”
Pek değil...
Daha doğrusu şu “ilgi meselesini” biraz tartışmak istiyorum.
Ben de toplantılara katılıyorum.
Son yıllarda salonların hep boş olduğunu bu sütunlarda birçok kez de yazdım.
Kimse başkasını eleştirmesin; eleştiriyi önce kendisine yapsın.
Artık geleneksel toplantı düzenlerinden uzaklaşmamız gerekiyor.
Gerçekten de gündemin bu kadar ağır ve yorucu olduğu bir dönemde toplantı formatlarına yeniden bir bakmamız şart.
Çünkü uzun toplantılar artık ilgi çekmiyor.
Görsellikten uzak toplantılarda dikkat hemen dağılıyor.
Herkesin anlayabileceği ortak bir dil tutturulamadığında salonlar hemen boşalıyor.
O gün masada da bunları söyledim.
Kabul ettiler...
Ben de rahatladım.
Basın bülteni siyasetine devam
Basın bülteni siyaseti tam gaz devam ediyor.
Biz sıkıldık, siyasiler sıkılmadı.
Yine söylüyorum.
Masa başı siyaseti iflas etti, çoktan etti hem de...
Paylaş